31 Mart 2016 Perşembe

Şirket kurmadan önce bütün kurucuların kendilerine sorması gereken 4 soru

Startuplar “gizli” olmayı çok severler. Kimse işinin geçirdiği aşamalardan bahsetmezken herkes ‘çok iyi’ şeyler üzerinde çalıştığından bahseder. Gizli modda olmanın gerekçekleri ise her zaman o kadar çekici değildir. Aslında girişimlerin bahsetmekten kaçınıp, işlerini gizli bir şekilde yürütüp yürütmemesi gerektiği bile tartışmalı bir konu. 

Bazı girişimler bir başka kişinin onların düşüncesini çalmasını engellemek için aşırı gizli modda kalmak istiyorlar. Bazıları ise sessiz kalmanın marka için bir cazibe yaratacağına ve böylece marka etrafında bir beklenti, dedikodu oluşacağına inanıyorlar –ki bu birçok girişimcinin hayali. Fakat her yıl 100 kadar startupın kuruluyor ve bir o kadarı da batıyor. Sizinki özel veya haber yapmaya değer mi?

Peki piyasaya çıkmak için doğru zamanı nasıl bileceksiniz? Malesef, bu soru için herkese uygun bir cevap yok fakat pazara girmek için en uygun zamanı belirlerken size yardım edecek birkaç soruyu aşağıda bulabilirsiniz.

1.     Ürününüz için çok sayıda tarafsız geri bildirim aldınız mı?

Gizli durumda olmanın en büyük zorluğu geri bildirimden mahrum kalmaktır. Bu da demek oluyor ki ürünü kullanmak için sizin yönlendirmenize ihtiyacı olmayan ve oldukça kontrollü bir ortam dışında ürününüzün çalışıp çalışmadığını size söyleyecek birine ihtiyacınız var. Eğer müşteriler için bir tasarım yapıyorsanız, bu tarz geri bildirimlere mümkün olduğunca fazla başvurmalısınız. Herkes farklı şeylerden hoşlanır – ürününüzü 100 farklı kişiye verdiğinizde onun hakkında 100 farklı geri bildirim alabilirsiniz. Böylece mümkün olduğunca fazla kişiye hitap eden bir iş çıkarma ihtimaliniz yükselir.

Eğer kurumlara yönelik bir ürün satıyorsanız, size geri bildirim vermesi ve yatırımdan aldığınız geri dönüşü göstermesi için beta kullanıcılarına ihtiyacınız vardır. Bu olmadan, aynı şeyleri tekrar tekrar yapıyorsunuz demektir. Gizli moddayken de bir ölçüde geri bildirim alabiliyorsanız, bütün kaynaklarınızla ürününüz genel kullanıma hazır olana kadar onu güzelleştirmeye çalışın.

Eğer yapamıyorsanız, büyük ihtimalle daha önceden yaptığınız işlerin büyük bir kısmını tekrardan yapmak zorunda kalacaksınız demektir.

2.     Takımınız kuruldu mu?

Kendinize sormanız gereken sıradaki soru: Bir sonraki adımı destekleyebilecek alt yapıya sahip misiniz? Sizi yönlendirebilecek bir satış ve pazarlama takımınız yoksa (veya karşılayamıyorsanız), bu noktayı kaybettiniz demektir. Eğer kullanıcı geri bildirimine göre hızlıca ürününüzü güncelleyecek bir takımınız yoksa, boğulacaksınız. Ek olarak, işler kötü giderse veya size kötü geri bildirimlerde bulunan insanlarla bağlantı kurmak konusunda size yardımcı olacak bir iletişim takımınız yoksa, ilk kullanıcılarınızı ürün savunucuları haline getirmek şansını kaybedeceksiniz demektir.

Pazara çıkma denklemin büyük bir parçasıdır fakat zorluklar arkasından hızlıca gelir. Ben her zaman şirketlere pazarlama ve iletişim altyapılarının nasıl olduğunu sorarım. İnsanların sizin şirketinize olan ilgilerinin devam etmesi için bağlantı kurmanıza yarayan içeriklerle takip yapmalısınız – haberler, düşünce önderliği, kullanıcı hikayeleri, sizin canlı ve hareketli olduğunuz gösteren alakalı bilgilerden oluşmuş bir buket.

3.    Sizin müşteri elde etme stratejiniz nedir?

Birçok şirket ürünleri pazara girerken gerçekleştirdikleri iletişimin onların öncelikli yol açıcı aktivitesi olarak fonksiyon göstereceğini sanıyor.

İlk soru şu; “Müşteri elde etme stratejiniz nedir?”. Eğer bir şirket pazara açıldıktan sonrası için bir pazarlama planına sahip değilse, genelde halkla ilişkiler bütçelerini satış ve pazarlama için kullanmanın onlar açısından en iyisi olacağı söylenebilir. Ürünün mükemmel olduğunu düşündükleri için özellikle gizli modda kalan birçok şirket görmek mümkün. Genellikle şu oluyor: büyük bir tantana ile pazara açılıyorlar ve daha sonra sessizleşiyorlar, insanlar da onların uygulamasını ve ürününü unutuyor.

Her ne kadar bazı ürünler organik olarak büyüseler de, ürün hedefli tüketici alanı bu büyümenin arkasına biraz promosyon çalışması koymanız gerektiği anlamına geliyor.

4.    Bir işe sahip olduğunuzun kanıtı var mı?

Bir girişim, New York Times’a pazara açılması konusunda bir tanıtım yapmış. Röportaj yapan kişiye hangi yaklaşımları ve değerleri vermek istediğinden bahsetmişler fakat bazı fikirlerin yazılmaması konusunda bir ambargo belirlemek istemişler.

Gazeteci ambargoyu kabul ettikten sonra, hikayeyi dinleyip şunları söylemiş: “ Bildiğiniz gibi, gizlilik politikasından çıkan şirketler hakkında haber yapmayı sevmiyorum. Bu noktada, siz sadece bir düşüncesiniz. Düşüncenizin bir iş olduğunu kanıtladığınız zaman bana gelin.”

Dolayısıyla basın sizin bir değer oluşturacağınız konusunda kanıt istiyor. Yatırım almanız her zaman güzel bir doğrulamadır, fakat pazardaki risk sermayesi para akışını düşündüğünüzde fon almak her zaman yeterli değildir. Kanıt birçok formda olabilir: kullanıcı ilgisi, başarılı beta kullanıcılar ve diğer şekillerdeki kullanıcı bilgileri pazarın sizin ürününüze ihtiyacı olduğunun kanıtıdır.

Hepimiz güzel bir ilk izlenim yaratmanın önemini biliyorken, güzel ikinci ve üçüncü izlenimin hayati etkisini unutamayız. Eğer ilk kullanıcılarınızı takip etmek konusunda başarısız olursanız, kim sizi hatırlayacak veya size güvenecek?

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder