29 Aralık 2015 Salı

Foursquare iki yılda yarı yarıya eridi

Bir dönemin ”unicorn” girişimlerinden biri olan Foursquare, gerçekleştirdiği bölünme sonrasında da aradığını bulamadı. Şirket, yeni yatırım turunda 2013 yılındaki değerinin yarısından daha az bir değerlemeyle yatırım almayı planlıyor.

2009 yılında kurulan Foursquare, Facebook ve Twitter ile birlikte unicorn girişimler arasında yer alan bir girişimdi. Etkisi ülkemize de yansıyan Foursquare, lokasyon tabanlı ‘check’in’ modeliyle birçok yeni girişime de ilham vermişti. Fakat büyümeyi yavaşlayan şirket, bir bölünme kararı alarak yeni bir stratejiye geçmek zorunda kaldı. Ancak istenen yükseliş halen yakalanabilmiş değil. Öyle ki Foursquare yatırımcıların karşısına çıktığında değerlendirmesi 2013 yılındaki değerinin yarısının altına düşüyor.

Recode’un haberine göre Foursquare, 20 ila 40 milyon dolar arasında bir yatırım için yeni bir yatırım turu başlatmış durumda. Yatırımcılar şirketin değerini 250 milyon dolar civarında belirliyor. Oysa ki şirket 2013 yılında 650 milyon dolar civarında bir değerlemeyle yatırım almıştı. Yani 2 yılda Foursquare yarı yarıya eridi.

Foursquare’in aynı zamanda şirketin satış opsiyonunu da değerlendirmeyi düşünüyor ancak görünüşe göre henüz bir alıcı çıkmış değil.

Foursquare, check’in uygulamasını Swarm olarak kendinden ayırdıktan sonra daha fazla kullanıcı datası içeren ve reklam modeliyle para kazanmayı hedefleyen tarafına güveniyor. Geçmişte VC’lerin yanı sıra Microsoft gibi büyük bir şirket de buna yatırım yapmıştı. Ancak beklenen kullanıcı artışı gelmeyince veri tarafında da bir güçlenme gerçekleşmedi.

Düşüş trendine bakılırsa Foursquare’in dayanacak fazla zamanı yok. Bu da bir satış ya da spin-off’un muhtemel olduğunu gösteriyor. Eğer CEO Dennis Crowley şirketi bu noktadan yeniden büyük başarılara taşıyabilirse, bu girişimler arasında yeni bir Steve Jobs hikayesi yazmasını sağlayabilir. Ama bu kolay olmayacak.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Türkiye’yi 1776 Challenge Cup’da temsil edecek girişimler belli oldu

Washington merkezli 1776 VC tarafından düzenlenen 1776 Cup Challenge’a katılacak girişimler, 25 Aralık’ta İTÜ ARI 3’te düzenlenen etkinlikle belirlendi.

Bu yıl Etohum’a başvuran 2000’in üzerinde girişim arasından seçilen 20 girişim, 1776 Cup Challenge finallerine katılabilmek için sahneye çıktı. İTÜ Maslak kampüsünde yer alan ARI 3 binasında gerçekleştirilen etkinliğe girişimcilerin yanı sıra Etohum kurucusu Burak Büyükdemir, İTÜ Teknokent Genel Müdürü Kenan Çolpan ve SecureDrive kurucusu Murat Şahin gibi isimlerin yer aldığı jüri üyeleri de katıldı.

Girişimlere 2,5 dakikalık sunum süresinin tanındığı etkinlikte soru-cevap yapılmadı ve tüm sunumların ardından değerlendirme sürecine geçildi. Değerlendirme sonucunda 1776 Challenge Cup’ın Dubai’de düzenlenecek bölge finallerinde Türkiye’yi temsil edecek 3 girişim belirlendi. Seçilen girişimler (sıralama olmaksızın): Positive Enerji, MagPos, Evreka.

1776 Challenge Cup bölge finalleri 11 Şubat 2016’da Dubai’de düzenlenecek.

24 Aralık 2015 Perşembe

Son 7 yılın istatistikleri

Etohum başvuruları bu yıl temmuz ayında başladı ve 22 Kasım’da sona erdi. 2015 yılı içerisinde 2505, 2008 yılından bu yana ise toplam 10.566 başvuru aldık. 2015 yılında bize başvuranlar arasından 500 kişiyle Skype üzerinden görüştük ve bir eleme süreciyle 120 girişimciyi bir sonraki aşamaya geçirdik. Bu 120 girişimcinin tümüyle 1 hafta boyunca yüz yüze görüştük ve ardından seçim sürecini gerçekleştirdik.

Etohum olarak seçtiğimiz girişimlere ortaklık önerisi sunduk ve Türkiye’den 16 girişimle birlikte aralık ayından şubat ayına kadar sürecek olan mentörlük dönemine başladık. Mentorlüklerin verildiği Etohum kampına bu yıl sadece ortak olduğumuz girişimleri davet ettik.

Kurulduğumuz 2008 yılından bugüne kadar Etohum sürecinde 251 girişimci seçtik. Bunların %65’i halen faal, %35’i ise kapanmış durumda. Faal durumda olan 165 girişimden 113’ü yani %45’lik bölümü büyümek ve gelişmek için çalışmaya devam ediyor. Seçilen toplam 251 girişimin %10’u yıldız şirket oldu (Yıldız: melek yatırım – VC yatırımı aldı ya da kendi gelir modellerini oluşturup kâr elde ediyor). %4’lük bir bölümü ise çok hızlı büyüyen girişim haline gelmiş durumda ya da yüksek değerlemelerden yatırım aldı.

Etohum olarak 2008’den bu yana seçtiğimiz toplam 251 girişimden 64’üyle ortaklık kurduk. Bunlar arasından Evidea.com, Connected2me, Pembepanjur.com, bookme.pk diğerlerinden farklı olarak hızlı büyüme göstermeyi başardılar. Bu da %6’lık bir orana denk geliyor. 37 tanesi yani %58’i yaşıyor ve büyümeye çalışıyor. % 36’sı ise kapandı veya pasif durumda.

Bugüne kadar Etohum’a seçilmiş ve oldukça başarılı olmuş girişimleri aşağıdaki şekilde sayabiliriz. Bu listeye ek olarak onlarca girişim de melek yatırım aldı büyümelerini sürdürüyorlar.

Malzemem.com > evidea > Emre Kurttepeli ve Tiger Global yatırım yaptıInfodif > Hasan Aslanoba ve melek yatırımcılar yatırım yaptıGrupanya > melek yatırımcılar ve Intel VC yatırım yaptıConnected2me > 15’e yakın melek yatırımcı ve 500 Startups yatırım yaptıFiloline.net > parcadeposu.com > 212 yatırım yaptıAnneysen > Hasan Aslanoba ve melek yatırımcılar yatırım yaptıInvidyo > Selçuk Saraç yatırım yaptıOde.al > Sanko yatırım yaptıPembepanjur.com > 18 melek yatırımcı yatırım yaptıSmartnews > satın alındıBetikus > gideros > 15 yakın melek yatırımcı yatırım yaptıUnisbul.com > kariyer.net / ilab yatırım yaptıParlakbirgelecek > 500startups yatırım yaptıApsiyon > Yıldırım Holding yatırım yaptıVolt > Hasan Aslanoba yatırım yaptıObilet.com > Hasan Aslanoba ve Earlybird yatırım yaptıIyibilir.com > Doğa Holding satın aldıOtoredi > satın alındı

Etohum süreci değişiyor

Bugüne kadar Etohum kampı sürecine 40’a yakın girişim seçiyorduk ve kamp sonrasında beğendiğimiz girişimlere ortaklık öneriyorduk. Bu yıl sürecimizi değiştirdik ve sadece ortaklık yaptığımız girişimleri seçerek kampa başladık. Etohum girişimlerle %5 nominal hisse değerinden ortak oluyor ve 2 yıl içinde kullanılmak üzere %5‘de girişimciyle belirlenen pazar değerinden opsiyon alıyor. İkinci yüzde 5’lik opsiyon maksimum 20.000 USD olabiliyor. Bu değer girişimin bulunduğu seviyeye göre belirleniyor. Girişimcilerle imzaladığımız 2 sayfalık anlaşma protokolümüzü buradan okuyabilirsiniz.

Bu yıl seçtiğimiz girişimcilere Bernard Huang, Ross Kingsland, Eamonn Carey, Sean Percival, Niko Bonastos, Marvin Liao, Andrea Barrica, Melissa Perri, Aaron Ginn, Dave Zohrob, Vivek Boray, Justin Mares, Bas van den Beld, Hiten Shah, Jamie Quint ve Türkiye’den bir çok mentörümüz destek oluyor. Ocak ayında ilk olarak yatırımcı kulubümüze sunum yapacak olan girişimler, şubat ayında Startup Turkey Konferansı, haziran ayında San Francisco’daki Demo Day ve ekim ayındaki Startup Istanbul Konferansında yatırımcılarla bir araya gelecek.

22 Aralık 2015 Salı

Beyin göçü ve Samuel Eto’o

Yazar: Alper ŞAŞMAZ – Sanayi ve Teknoloji Uzmanı – Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Öncelikle beyin göçü ne demektir herkesin bildiğine eminim ama yine de yazayım. Beyin göçü, büyük uğraş ve kaynaklarla yetişen bilim insanı, mühendis, araştırmacı gibi nitelikli insan gücünün ilgisizlikten ve imkânsızlıklardan ötürü kendisi için daha iyi olacağını düşündüğü ülkeye göç etmesidir. Ülkemiz açısından da beyin göçünün engellenmesi çok önemli bir konudur. TÜBİTAK’ın öncülük etmiş olduğu programlar kapsamında başka ülkelerde yaşayan bilim insanlarımızın geri döndürülme çabaları devam etmektedir. Son 8 yılda toplam 600’e yakın araştırmacımız Türkiye’ye geri dönmüş vaziyettedir. Bu çalışmalar gerçekten dikkate değer ve önemli gelişmeler. Umarım sayıları giderek artar.

Çoğunlukla beyin göçünden anlaşılan şey insanımızı kaybetmemek oluyor. Son zamanlarda Nobel ödüllü bilim insanımız Prof. Dr. Aziz SANCAR için de aynı şey konuşuldu. Ve dünyanın dört bir tarafında yaşamını sürdürmekte olan nice nitelikli insanımız için de. Fakat burada bir saniye duralım istiyorum. Yukarıda beyin göçünün tanımıyla bizim anladığımız şey arasında ciddi farklar bulunuyor bence. Çünkü ülkemize olabilecek yabancı beyin göçünü tartışmıyor ve üzerinde hiç durmuyoruz. Olayı sadece gideni geri getirmek gibi algılıyoruz.

Evet, bugün vurgulamak istediğim konu ülkemize nitelikli göçmenlerin gelmesinin sağlanmasıdır. Dünyada bu işi çok iyi yapan ülkelerin başında gelen ABD’de en başarılı teknoloji şirketlerinin %60’ı birinci ve ikinci nesil göçmenler tarafından kurulmuştur. Keza AB ülkeleri de bu konuda son derece başarılı göçmen politikalarıyla kalifiye insan gücünü elinde tutmayı sağlamıştır. Hala birçok ülke başarılı bilim adamlarını, araştırmacılarını ve girişimcilerini kendi ülkelerine çekme gayretindedir.

Teknoloji girişimciliğin çok ama çok önemli olduğu günümüz dünyasında ülkeler uluslararası katılıma açık hibe destek programlarını yürüterek genç ve yetenekli beyinleri ülkesine taşımak istemektedir. Birkaç örnek program olarak Exist (Almanya), Sirius (İngiltere), Start-Up Chile (Şili), French Tech Ticket(Fransa) gösterilebilir. Bu liste daha da uzatılabilir.

Türkiye’de ise uluslararası başvurulara açık teknogirişimcilik destekleri maalesef bulunmamaktadır. Her geçen gün yeni destek programları açılmasına rağmen bu konuya gereken önem verilmemiştir. Son zamanlarda Girişimcilik Destek Paketi kapsamında işini kurmak isteyen gençlere 50.000 TL karşılıksız destek ve 100.000 TL’ye varan faizsiz kredi imkânı sağlayacak bir program daha açılacaktır.  Açıkçası ben ülkemizde yeni bir destek programının gerekli olduğunu düşünmüyorum. Böyle düşünmenin nedeni ise hali hazırda Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından yürütülen programlar için yeterli başvurunun gelmemesidir. Yani yeni bir destek ihtiyacı söz konusu değildir. Esas ihtiyacımız ülkemizdeki nitelikli insanların artırılmasıdır.

Bu kapsamda mevcut durum değerlendirilecek olursa teşvik ve hibe programlarının uluslararası başvurulara açık hale getirilmesiyle yabancı beyin göçünü sağlayabiliriz. Tüm dünya bu konuda sağlam adımlar atarken bizler de seyirci kalmamalı üzerimize düşeni yapmalıyız. Futbolda olduğu gibi menajerlik sistemini kurarak dünyanın çeşitli yerlerindeki yeni yetenekleri keşfetmeliyiz. Zaten ülkemizde melek yatırımcılar, fon kuruluşları ve yatırım ağları bu konuda yeterli networke sahiplerdir. Bu sayede ülkemize yüksek kalifiyeli insanları getirerek daha fazla başarılı olabiliriz. Sonrasında girişimciliğin Roberto Carlos’ları Sivas’a, Samuel Etoo’ları Antalya’ya mutlaka gelecektir. Tek yapmamız gereken onların buraya gelmesini sağlayacak programları hayata geçirmek olacaktır.

Görsel: Kürşat Zaman

 

19 Aralık 2015 Cumartesi

Whatsapp Brezilya’da Yasaklandı

Yazar: Said Murat – Brezilyadan.com

İnternet alemini kasıp kavuran ve milyonlarca üyesi ile her kıtada kendini kanıtlamayı başaran Whatsapp, Brezilya’da Yasaklandı.

Brezilya’da mahkemece görülen ceza soruşturmaları davaları sonrasında 17 Aralık 2015 tarihi itibariyle Whatsapp’a erişimin engellenmesi kararı alındı.

Akşam 23:30 (16 Aralık) itibariyle 3G ve 4G kanallarından Whatsapp’a erişim engellendi. Daha sonrasında Wi-Fi ve diğer tüm ağlardan erişim de engellendi. 48 saatlik bir engel olduğunu dile getirenler olsa da, bu durumu zamanla göreceğiz.

Gece yarısı tüm sosyal medya platformlarından Brezilyalılar ‘Nasıl engellenir? Erişim özgürlüğü istiyoruz!’ şeklinde paylaşımlarla protestolara başladılar.

Mark Zuckerberg, hem İngilizce hem Portekizce olarak yasağı kınadı. ConnectBrazil etiketi ile Facebook sayfasından seslenen Mark, Brezilya’dan Whatsapp’a erişen 100 milyon aktif üyesi olduğunun altını çizip, mahkeme kararının özgürlüğü kısıtlamaması gerektiğini dile getirdi. 2014 yılında Facebook ailesine kattığı Whatsapp’ı her geçtiğimiz güncelleme ile geliştirmeye devam eden Mark ve ekibi, Brezilya’dan erişim alamıyor şuan. Yüz milyon üye de, hiç de azımsanacak bir rakam değil tabi ki. ‘Facebook Messenger ile iletişim kurmaya devam edebilirsiniz, ancak biz bu yasağın kaldırılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz’ diyen Mark, Brezilya’da yaşayanların #ConnectBrazil etiketi ile sesini duyurmasını rica ediyor.

São Bernardo do Campo Birinci Suç Mahkemesi tarafından alınan karar sonrası, Whatsapp’a gelen erişim engeline sosyal medyada tepkiler çığ gibi büyüyor. Mahkeme tarafında duranlar ‘Whatsapp etkisiyle binlerce kullanıcı GSM operatörlerini iptal ettirdiğini ve Whatsapp’ın illegal bir iletişim platformu olduğunu’ savunuyor.

Erişim engeli ne kadar sürer, ne zaman sona erecek ve girişimcilik pazarına inanılmaz katkıda bulunan Brezilyalılar Whatsapp’a ne zaman erişerek özgür iletişime kavuşacaklar, merak konusu.

17 Aralık 2015 Perşembe

Etohum 2016’da 16 Türk, 5 yabancı girişimi destekleyecek

Etohum 2016 yılında sürecinde değişikliğe gidiyor ve özellikle girişimci seçimlerinde global bir stratejiye geçiş yapıyor. Bu yıl 1771 Challenge Cup’ın İstanbul ayağını ilk kez düzenleyecek olan Etohum, ayrıca bu yıl 15 girişim yerine 16 Türk ve 5 yabancı girişim seçerek toplamda 21 girişimciyi destekleyecek.

Şimdiye kadar Girişimcilik Zirvesi’nde Etohum 40 ve Etohum 15 listelerini açıklayan Etohum, bu yıl 21 girişim duyuracak. Bunun sebebi Türkiye’den çıkan girişimlerin yanında 5 yabancı girişimin de eklenmiş olması. Temmuz ayından bu yana 2500 başvuru arasından yüzlerce girişimciyle birebir görüşen Etohum ekibi, yoğun ve zahmetli seçim sürecini tamamladı. 16 Türk girişimin yanı sıra Etohum bu yıl Hırvatistan, Nijerya, Bangladeş, Hindistan, Pakistan’dan 5 girişime daha ortak oldu.

Tüm girişimler 30 Ocak 2016’da İTÜ SDKM’de düzenlenecek olan Girişimcilik Zirvesi’nde açıklanacak.

30 Ocak 2016’da düzenleyeceğimiz Girişimcilik Zirvesine katılmak isterseniz kayıt olabilirsiniz.

15 Aralık 2015 Salı

Girişimcilik konusunda Türkiye’ye model ülke hangisi?

Yazar: Alper ŞAŞMAZ – Sanayi ve Teknoloji Uzmanı – Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Bir soruyu bu aralar karşılaştığım herkese soruyorum. Birbirinden farklı cevaplar alıyorum. Soru sadece “ Türkiye’ye en çok benzeyen ülke hangisi ?” Aldığım bazı cevapları paylaşmak istiyorum. Pakistan, Yunanistan, İtalya, İspanya, Azerbaycan, Rusya, Şili, Brezilya, Meksika ve Arjantin ülkemize en çok benzetilen ülkeler. Toplamda yirmiye yakın ülke Türkiye’ye benzetildi. İstediğim tam cevabı henüz alamadım.

Evet, soruyu yanlış sormuştum çünkü hangi özelliği ile benzediğini de belirtmek gerekiyordu. Aslında bu soruyla varmak istediğim nokta tamamen şuydu. Bizim ekonomik ve refah seviyesi olarak örnek almamız gereken ülke ya da ülkeler hangileriydi? O yüzden model ülkeleri bularak onların başarılı alanlardaki uygulamalarının ülkemize transferinin mümkün olup olmadığını görmekti. Çünkü bulabildiğim örnek çalışmalar beni tatmin etmemişti.

Önümüze yıllardır konulan ithal hedefler, belirlenen rol modeller ve stratejilerin uyumlu olmadığı çok açık görünüyor. Örneğin Güney Kore 1980 yılında ekonomik olarak aynı durumda iken arayı teknolojik bir devrimle fazlasıyla açması ve bu konu üzerine yazılan rapor, makale ve tezlerde sürekli Türkiye ile kıyas yapılması pek anlam ifade etmiyor bence. Ya da Finlandiya eğitim sisteminin bizim ülkemizde uygulanabilmesinin tartışılması da. Aynı şekilde İsviçre, ABD, Singapur, İrlanda ve Almanya’nın da…

Gelişmekte olan Türkiye için belirlenen stratejileri çok yönlü ele almak gerekiyor diye düşünüyorum. Yüzyılların ürünü olan inanç sistemimiz, kültürel yapımız, stratejik konumumuz, demokrasi anlayışımız, terör gibi bölgesel ve coğrafik sorunlarımız vb. birçok önemli parametreden bağımsız yapılan değerlendirmeler ve yapılan mukayeseler çok fazla karşılık bulmamakta. O bakımdan daha özgün modeller üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor.

Bu noktada ne yapmalıyız peki? Öncelikle ülkemizi çok iyi tanımamız gerekiyor. Ne yapabileceğimizi ve kapasitemizin ne olduğunu görmemiz de. Mevcut şartlarla ülkenin kendisine has özelliklerinin dışına çıkılarak başarılı olunamayacağını da anlamamız gerekiyor. Yani Akdeniz bölgesinde çay yetiştirmenin mümkün olmadığını bilmemiz lazım. Hayal ettiğimiz ülke ile gerçek Türkiye’yi karıştırmamalı ve makul çözümler üzerine kafa yormalıyız. Ülkemizin kaldıramayacağı yükleri ve sorumlulukları vermek bizi bir adım öteye taşıyamayacaktır.

Ülkemizde bu konularda çalışma yapan tüm herkese önemli görevler düşmektedir. Yere sağlam basan hedeflerin belirlenmesi ve yeni stratejilerin ortaya konulması hayati önem taşımakta. Kabul etmekte zorlansak da ülke gerçekleri ile yola çıkarak farklı parametreler üzerinde düşünmeliyiz. Belki de yeni baştan öncelikli alanlar bulmalıyız. Geçmişte edindiğimiz tecrübe ve verilerle başarılı olabileceğimiz alanları tespit edip o yönde çalışmalar yapmalıyız. Aksi takdirde gelişmiş ülkelerin özgünlüğünü, markalarını konuşmakla vakit geçirmeye devam edeceğiz. Konunun en başında sorduğum soruya tekrar gelecek olursak da rol model olabilecek ülkeleri belirlerken öncelikle ülkemizde uygulanabilirliği kriterini en öne taşıyarak hareket etmeliyiz. Sonrasında eminim ki bu topraklar için en uygun tohumlar ortaya çıkacaktır.