31 Mart 2015 Salı

Stems 4 kanala ayrılabilen yeni bir ses formatı

Native Instruments’ın geliştirdiği yeni ses formatı, gerektiğinde bir şarkıyı 4 farklı parçaya bölerek içerisindeki enstrümanları konrol etme imkanı sunuyor.

Geçmişte kasete kayıt yapabilen boombox cihazları özellikle kendi kaydını yapmak isteyen gençler arasında çok popüler hale gelmişti. Şimdilerde ise hiçbir şarkıyı kendi cihazımızda depolamadan, bulut üzerinden çalma listeleri yaparak müziğe erişebiliyoruz. Ancak bu durum özgürlüklerin kısıtlandığı anlamına gelmiyor. Native Instruments’ın geliştirdiği yeni bir format, şarkının kontrolünü dinleyenlerin eline verebiliyor.

Stems isimli format, 4 farklı kanalı ayrı ayrı kaydedebiliyor. Yani vokal, gitar, baslar ve piyano enstrümanlarını tek bir dosya üzerinde ayrı halde tutabiliyorsunuz. Bu sayede bu şarkı dosyasını başka birine gönderdiğinizde istediğini kanallar ile oynayarak kendi miks kaydını yaratabilmesi mümkün. Bu özellikle DJ’ler ve müzikle uğraşan amatör kişiler için çok güzel bir özellik.

Ancak bu özellikler geriye dönük uyumluluk olmasaydı çok ‘niş’ özellikler olarak kalırdı. Neyse ki Stems formatı mp4 cihazlarıyla uyumlu. Yani bu dosyayı bir mp4 uyumlu cihaza aktardığınızda format tek bir şarkı dosyası olarak görülüyor olması gerektiği gibi çalınıyor. Bu da dosyanın tüm cihazlar ve kullanıcılar tarafından kullanılabileceği anlamına geliyor.

Günümüzde mobil müzik servisleri arasında ciddi bir rekabet var ve fark yaratmak oldukça güç. Stems gibi yenilikçi formatlar hem müzik servisleri hem de enstrüman üreticileri için iyi bir fırsat olabilir.

The post Stems 4 kanala ayrılabilen yeni bir ses formatı appeared first on Etohum.

30 Mart 2015 Pazartesi

Biraz rahatlamak için: Artık tarayıcı üzerinde Super Mario 64 oynayabilirsiniz

Nintendo birçoğumuzun çocukluğunda hayran olduğu oyunları kendi platformlarında tutmaya çalışınca mobil ve PC gibi platformlar Mario ve Zelda’dan mahrum kaldı. Şimdilerde Nintendo bu konuda bir adım atmaya karar verdi ancak mobil oyun pazarının da çok ilerlediğini unutmamak gerek. Yani ne kadar şansları olacağını ilerleyen aylarda göreceğiz.

Fakat Mario’nun halen bir şansı olduğunu düşünmeye başladık. Zira bir bilgisayar bilimi öğrencisi olan Eric Roystan Ross, Unity Engine kullanarak Super Mario 64′ün HD versiyonunu hazırlamış. Zaman ve imkanlar kısıtlı olduğu için sadece ilk seviyeyi yazma şansı olsa da ortaya çıkan sonuçlar etkileyici. En azından bizim için :)

Ross, daha sonraki bölümler için çalışmayı düşünmüyor. Eğer ilk seviyeyi oynamak isterseniz Unity web player bir bilgisayardan şu linke bağlanmanız yeterli.

The post Biraz rahatlamak için: Artık tarayıcı üzerinde Super Mario 64 oynayabilirsiniz appeared first on Etohum.

28 Mart 2015 Cumartesi

Uber 40 milyar dolarlık bir şirket ama ABD’nin yarısı adını bile duymamış

Şirketlerde her zaman dışarıdan bakan bir göz çok önemlidir. Çünkü günleri, geceleri üzerinde çalışarak harcadığınız uygulamanız bir süre sonra size çok farklı görünmeye başlayabilir. Bu sebeple onu fikirlerine güvendiğiniz kişilere göstermeniz, gerçek kullanıcılara test ettirmeniz en sağlıklısı olacaktır. Peki bilinirlik konusunda da aynısını söylemek mümkün mü? Yani girişimcilik ekosistemi projeleri çok fazla ‘kendi içerisinde’ mi değerlendiriyor?

Bu konudaki en canlı örnek Uber. Dünyanın onlarca farklı ülkesinde faaliyet gösteren Uber: Avrupa’da bazı ülkelerde yasa dışı olarak kabul ediliyor, taksicileri sokaklara döküyor, yerel rakiplerle karşılaşıyor. Bununla birlikte Hindistan ve ABD’de bazı cinsel taciz olayları ve Fransa’da yapılan PR hataları da cabası. Üstelik birçok medya kuruluşu da bu olayları sayfalarına taşıdı.

Fakat tüm bunlara rağmen Uber hızlı bir şekilde büyümeye devam ediyor ve yatırımcıları peşinden koşturuyor. Üstelik Uber’e tepki koyan birçok gazeteci de Uber’i bırakmak istemelerine rağmen diğer servislerden aynı kaliteli hizmeti alamadığını dile getiriyor.

İşin bir de ‘halk’ yönü var. Belki bizler için girişimcilik dünyasındaki gelişmeler, dedikodular çok önemli ve ciddi olabilir. Ancak bu ekosisteme uzak olan kişiler de buradan çıkan uygulamaların hedef kitlesi ve aslında onlar bizim kadar değişiklikleri umursamıyor ve takip etmiyor.

Bunu Uber hakkında yapılan bir ankette de görmek mümkün. BrandIndex tarafından yapılan bir araştırmaya göre ABD’de yaşayan 18 yaşından büyük insanların yarısı Uber markasını daha önce hiç duymamış. Uber’in ABD’deki en büyük rakibi Lyft ise sadece %15′lik bir kesim tarafından biliniyor.

Dolayısıyla Uber’in yaşadığı zorluklar bilinmediği gibi tüm dünyada ‘unicorn’ olarak görülen, değeri 40 milyar doları aşan Uber belki de şarkıcı Taylor Swift ya da basketbolcu LeBron James kadar bile tanınmıyor.

Bu konudan şu iki önemli sonucu çıkartmak mümkün;

- Kötü bir ürünün başına gelebilecek en kötü şey iyi bir reklamdır. Ancak ürün çok iyiyse kötü PR ve reklama rağmen başarılı olabilir

- Kendi ekosisteminizde tanınmak hiçbir zaman yeterli değildir. Her zaman daha geniş kitlelere hitap etmek için çalışmak gerekiyor. 

The post Uber 40 milyar dolarlık bir şirket ama ABD’nin yarısı adını bile duymamış appeared first on Etohum.

27 Mart 2015 Cuma

Meerkat’in ardından Twitter da mobil canlı yayına başlıyor

Meerkat’in başarısının ardından Twitter da mobil canlı video alanına Periscope ile giriş yaptı. Üstelik Periscope’un piyasaya çıktığı gün Meerkat yatırım aldığını duyurdu.

İnsanların görsel içeriklere daha fazla ilgi gösterdiği bilimsel bir gerçek. Bu sebeple web siteleri, mobil uygulamalar görsel açıdan bir adım öne çıkabilmek için elinden geleni yapıyor. Facebook’un daha fotoğraf ağırlıklı yapısının Twitter tarafından da benimsenmesi sürpriz değil. Şimdiye kadar bu alandaki yaklaşım fotoğraf odaklıydı. Bunun sebebi de özellikle mobil alandaki internet hızları ve kotalarıyla ilgili kapasitelerdi. Bu sorun ortadan kalkmaya başladıkça video da gücünü ortaya çıkartmaya başlıyor.

Twitter, Vine ile bu alanda önemli bir hamle yapmıştı. Meerkat ise Twitch’in oyun konsollarında yaptığına benzer şekilde canlı yayınların gücünü kullanarak mobil pazara hızlı bir çıkış yaptı. Twitter’ın bu alanda da iddialı olacağını biliyorduk zira Periscope uygulamasını satın almışlardı. Bu anlaşmanın rakamları açıklanmamıştı fakat Twitter’ın 100 milyon dolar civarında bir para ödediği söyleniyor.

Şimdi Periscope uygulaması pazara giriş yapıyor. Üstelik Meerkat’i zayıf noktasından vurarak. Meerkat’in en çok eleştirilen yanı canlı yayınlar sona erdiğinde linkin işe yaramaz hale gelmesi ve videonun sunucularda tutulmamasıydı. Twitter ise canlı yayın bittikten sonra bile videoları aktif tutmaya devam ediyor.

Periscope şimdilik sadece iOS için yayınlanmış durumda. Ancak yakında Android versiyonu da geliyor.

İlginç bir şekilde Periscope’un yayınlandığı gün Meerkat de yatırım aldı. Şirket, 40 milyon dolar değerleme ile 12 milyon dolar yatırım almış. Bu konudaki detaylı açıklamayı da Meerkat üzerinden yapılacak bir canlı yayın ile duyuracaklar.

Hiç şüphesiz Twitter’ın bu alana giriş yapması kısa vadede Meerkat’e olumlu yansıyacaktır. 12 milyon dolarlık yatırım sayesinde Periscope’un karşısına yeni özelliklerle çıkacaklar. Bakalım uzun vadede büyük balık, küçük balığı yutacak mı?

The post Meerkat’in ardından Twitter da mobil canlı yayına başlıyor appeared first on Etohum.

26 Mart 2015 Perşembe

Yunus Ayyıldız yeni mobil oyunu Rop ile başarıya ulaştı

Daha önce Pop to Save, Joinz, Twelve gibi oyunlarla mobil oyun dünyasında global anlamda başarılar elde eden Yunus Ayyıldız, yeni oyunu Rop ile de listelere girmeyi başardı. iOS ve Android platformları için geliştirilen oyun, Apple tarafından öneri listelerine alındı ve dikkat çekti.

Son günlerde App Store ve Play Store’da oyunlara göz attıysanız siz de popüler oyunlar arasında Rop’u görmüş olabilirsiniz. Birçok mobil uygulama sitesi de Rop’u incelemiş. İlgi çekici olan Rop’un Joinz ve Twelve ile aynı geliştiriciden geldiğinin de farkındalar. Dolayısıyla Yunus mobil oyun dünyasında kendi tarzıyla tanınır hale gelmiş dersek yanlış olmaz.

Şuan bir yüksek lisans öğrencisi olan Yunus Ayyıldız’ı daha yakından tanımak için kısa bir röportaj gerçekleştirdik;

Öncelikle bize kısaca kendinden bahsedebilir misin?

1986 Trabzon doğumluyum. Ankara’da yaşıyorum. ODTÜ/BÖTE mezunuyum. Şuanda da ODTÜ/Oyun Teknolojileri’nde yüksek lisans öğrencisiyim.

Yaklaşık 3 senedir ciddi şekilde oyun geliştirme ile uğraşıyorum. gamebra.in adı altında tek başıma oyunlar üretiyorum.

Oyun geliştirme konusuna olan ilgin nasıl başladı? Bize şimdiye kadar yaptığın çalışmalardan bahsedebilir misin?

Küçüklüğümden beri puzzle türü oyunlara merakım var (eskiden gazeteler ek olarak veriyordu). Özellikle uzakdoğu kökenli olanları ilgimi çekiyor. Basit bir fikri olabildiğince sade bir şekilde sunmaları hoşuma gidiyor. Uzakdoğulular bunu çok iyi yapıyor.

Oyun geliştirmeye başlamadan önce lisans döneminde grafik tasarım ile uğraşmıştım. Bir süre sonra küçük flash oyunlar programlamaya yöneldim. Daha sonra mobildeki popüler puzzle türleri ile tanıştım ve  “bunlardan ben de yapabilirim” düşüncesiyle 2 senedir çalıştığım firmadan istifa edip METU-TECH ATOM kuluçka merkezine geldim. İlk sene Fatih Projesi’ne oyunlar yaptım, daha sonra “artık mobil markete hazırım” deyip bu alana yönelik oyunlara başladım.

Sırasıyla Pop to Save (programlama işi Yasir Yazıcı tarafından yapıldı), Joinz, twelve ve rop‘u yaptım. Pop to Save, Microsoft Turkiye‘den ödül aldı. Joinz Kanadalı yayıncı Noodlecake ile küresel anlamda önerilen oyunlar listesine girdi fakat satış rakamları pek iç açıcı değildi.  Joinz, Kristal Piksel jüri özel ödülünü aldı. Pazara ara vermemek için twelve:hardest puzzle‘ı yaptım. Oldukça küçüktü hazırlanması  yaklaşık 1 ay sürdü ve 11. IMGA Best Meaningful GamePlay‘e aday oldu fakat ödülü alamadı.

Tabi bu süreçte bir çok GGJ tarzı oyun geliştirme maratonlarına katıldım. Süre kısıtlı olunca insanın aklına oldukça farklı şeyler gelebiliyor. Fikir kovalamak açısından ideal.

Rop oyununun ortaya çıkış sürecinden bahseder misin?

Joinz ve twelve’in neden yayılmadığını merak ettim, “yanlış olan neydi acaba” diye düşündüm. Bu iki oyunda da izlediğim geliştirme süreci doğruydu fakat yanlış olan çıkış noktasıydı sanırım.

Bunun üzerine küçük bir fikir, daha önce pek denenmemiş bir mekanik aramaya başladım. 2-3 tane farklı mekanik tasarladım ve programladım. En ilginci elastik bir ipti. Diğer iplere pek benzemeyen, rop. Daha sonra “bu iple acaba neler yapılabilir” diye düşündüm. Rop’un çıkış noktası burasıdır. Böylelikle fikirden markete çıkma anına kadar süren 106 günlük süreç başladı.

Bir kuluçka merkezinde olmanın en büyük avantajı fikrinizi danışabileceğiniz çok insanın olması. Devamlı oyunu test ettirmek, fikir almak oldukça önemli. Bunların arasında sanatçı ruhlu insanlar, PC oyuncuları, oyun geliştiricileri yani karma bir yapı  var. En önemli nokta; bütün bu eleştirmen takımını memnun etme çabası. Oyun orada şekilleniyor.

Rop’u bize anlatır mısın?

Rop, belki çığır açan bir oyun değil ama üzerinde özenilmiş bir oyun esasen. Hedef kitlenin de isteklerine de cevap veren bir oyun oldu açıkcası.

Şuanda App Store’da. 2-3 hafta içinde Goole Play’e de çıkacak.

Son günlerde App Store’u ziyaret eden birçok kişi Rop’u görmüş olsa gerek zira Apple’ın öne çıkanlar listelerine girmeyi başardı. Bu başarıyı neye bağlıyorsun? Şimdiye kadar kaç indirmeye ulaştın?

Bu kadar tutacağını ben de düşünmemiştim :) Dediğim gibi sanırım hedef kitlenin de isteklerine cevap veren bir oyun oldu.

Satış rakamları beklentierimizin üzerinde. İlk 6 gün itibariyle yaklaşık 40 bin satış var. Bu rakamların düşeceğini biliyoruz.  Bunun için ikinci paket ile yeni bir dalga yaratmayı planlıyoruz.

Bundan sonraki planların neler?

Markete çıkmadan önce rop’a yeni mekanikler tasarladım fakat bunu ilk çıkışta göstermenin yerine ikinci pakete saklamayı düşündüm. Şuanda ikinci paket üzerinde çalışmalar devam ediyor.

Her bağımsız gelişticinin hayali olan PC pazarına girmek benim de hayallerim arasında. Ama biraz daha gelişim gerekiyor, yapılan işlerden ders çıkarıp sabırlı olmak, acele etmemek gerekiyor.

Oyunun geliştirilme aşamalarını anlatan animasyon videoyu da aşağıda bulabilirsiniz.

The post Yunus Ayyıldız yeni mobil oyunu Rop ile başarıya ulaştı appeared first on Etohum.

21 Mart 2015 Cumartesi

Gibisiz Sevmeler Ülkesi

Çok seviyoruz gibi yaşamayı. İçlerini boşalttığımız kavramları başka kavramları feda ederek yamamayı.Mesela bir yerde çalışırken çok çalışana “kendi işi gibi çalışıyor” diyoruz. Birinin, sırf kendisine öylesi yakışıyor diye, sırf ekmek teknesine saygı duyuyor diye canla başla çalışmasını anlayamıyoruz. Aslında “Kendi işi de değil, niye bu kadar çalışıyor?” sorusunu gizliyoruz.

Yeğenim var dünyalar güzeli, 6 aylık adı Zeynep. Çok seviyorum onu, görmeden duramıyorum. Bu kadar sevdiğimi görenler “Kendi kızı gibi seviyor” diyorlar. Amcanın sevgisinin de uçsuz bucaksız olabileceğini almıyor kafamız, almıyor.

“Biz oğlumla arkadaş gibiyiz diyor” bir baba, soramıyorsun “Neden, baba oğul ilişkisi arkadaşlıktan çok daha fazlasını da kapsayan mükemmel bir ilişki değil mi zaten?” diye.

Birisi bir başarıya ulaştığında, bir şeyleri kazandığında “Kendim kazanmış gibi sevindim” diyoruz. Bir başkası için de coşkuyla sevinemez miyiz oysa? Alabildiğine mutlu olamaz mıyız da, bencilce kendimiz kazanmışçasından pay biçiyoruz?

Ambulansa yol vermeyen ya da ambulansların peşine takılanlara kızarken “Ya içindeki senin bir yakının olsaydı?” deyiveriyoruz. Kendimizce insanlık dersi, oysa içinde müthiş bir bencillik gizli. Başkasının canına da çok kıymet veremez miyiz?

Bugünden bir haber, Tekirdağ’ın Muratlı İlçesi’nde 2 yıl önce böbrek yetmezliği teşhisi konulan ve hayatını diyaliz cihazına bağlanarak sürdürülebilen 24 yaşındaki Gökhan Tarakçı, komşusu 61 yaşındaki Arif Kocabalkan’ın verdiği böbrek ile hayata tutundu. İstanbul’da yapılan böbrek naklinin ardından hayata yeniden başladığını ifade eden Tarakçı, “Arif amca babamı kahvehanede çaresizce ağlarken görünce durumu öğrenip böbreğini verdi. Ona nasıl teşekkür etsem bilemiyorum” dedi.

“Babası bile yapmaz insana bu iyiliği” demiş yorumlardan biri. Bir diğeri “Arif amca da sağlam enayiymiş”. Arif Amca olamayışımıza sövüyoruz aslında. Biz gibi bencil olsun istiyoruz herkes, biz “sencil” olamadığımızdan…

Sınırsız, “gibi“siz sevdikçe büyüyecek yürekler. Kalpler genişledikçe aldığı sevgi de artacak. Kalpler genişleyip de sevgi artınca yetmeye başlayacak dünya hepimize.

Daha çok sevdiğimiz, herkesi dolu dolu sevdiğimiz, kimseyi bir diğeri gibi, bir öteki kadar sevmeyip, değil avazımız çıktığı kadar sevebildiğimiz günlere.

Sevgiyle

20 Mart 2015 Cuma

Startup Turkey 2015: Arnaud Breton – Mailjet

Startup Turkey 2015 sponsorlarından biri olan mailing servisi Mailjet’te geliştirici ilişkileri yöneticisi olan Arnaud Breton, aynı zamanda etkinliğin katılımcılarından biriydi.

The post Startup Turkey 2015: Arnaud Breton – Mailjet appeared first on Etohum.

19 Mart 2015 Perşembe

Startup Turkey 2015: Ertuğrul Belen – Speed Networking

Etohum etkinliklerinin klasiği haline gelen Speed Networking etkinliklerinin ardındaki isim olan Ertuğrul Belen, Startup Turkey 2015′te de 200′den fazla kişinin katıldığı büyük bir networking etkinliğini yönetti.

Ertuğrul Belen ile bu yılın Speed Networking etkinliği ve önümüzdeki yılın planları üzerine konuştuk.

 

 

The post Startup Turkey 2015: Ertuğrul Belen – Speed Networking appeared first on Etohum.

18 Mart 2015 Çarşamba

Startup Turkey 2015: Serter Varol – Mobven

Son dönemde Türkiye’nin dikkat çeken girişimlerinden biri olan Mobven’in hem CEO’su hem de kurucularından biri olan Serter Varol, Startup Turkey 2015′teydi.

Serter Varol ile hem Mobven’in yeni planları hem de Startup Turkey 2015 üzerine konuştuk.,

The post Startup Turkey 2015: Serter Varol – Mobven appeared first on Etohum.

Mersin Üniversitesi : Madalyonun “GERÇEK” Yüzü

Tarih: 16 Mart 2015, günlerden Pazartesi

Hiçbir siyasi partiyi ve ideolojiyi temsil etmeyen, sadece ürettiği ürünleri dünyaya ihraç eden girişimci sıfatıyla sabah 08.50 uçağıyla yola çıktık.

Müstakil Sanayici ve İş adamları Derneği Gençlik Kurulu Mersin Şubesi’nin Mersin Üniversitesi‘nde düzenlediği “İş Dünyası Üniversiteli Gençlerle Buluşuyor” etkinliğinde konuk olacaktık. Haftanın en önemli günü olan Pazartesi günümüzde işlerimizi bırakıp Mersin’e ulaştık. Etkinlikte üretmek, girişimcilik, gençliğe ve geleceğe katkı, azim, sebat gibi konular konuşulacaktı.

Şimdiye kadar 250’nin üzerinde konferansta 200.000’ini üzerinde gencin gözlerinin içine bakarak konferans verdim. Her görüşten gence fikrimi aktardım. Eleştirisi olanları dinledim, onlarla empati kurdum, haklı iseler hak verdim, değillerse ikna etmeye çalıştım. Bunlar marifet değil, olması gerekenlerdi, insan olmanın, demokrasinin ve fikir özgürlüğünün gerektirdikleriydi. Ve bunları yaparken 1 gün bile bırakın şiddeti, sözlü protestoya bile maruz kalmadım.

Dün yaşanan bu olayı aşağıda detaylıca anlatacağım. Anlatma sebebim olayın bilinmesi değil, merkezinde ve mağduru olduğum bu olayın Hürriyet Gazetesi, Radikal Gazetesi, Birgün Gazetesi gibi on binlerce insana ulaşan gazetenin ve yüzlerce haber sitesinin olayları provokatörlerin ağzından anlatması, gözümle gördüğüm ve yaşadığım olayların 180 derece farklı açıyla anlatılması ve adeta tüm Türkiye ile alay edercesine zalimin mazlum gösterilmesi.

Düne dönelim…

Uçağımızın indiği Adana’dan Mersin’e heyecan ve müthiş bir coşku ile ulaştık. Soğuk ve yağmurlu İstanbul’dan sonra pırıl pırıl bir havada, güneş yüzümüze gülmüştü. Ta ki üniversiteye girene kadar. Mersin Üniversitesi’ne girerken Genç MÜSİAD Başkanı Halil Aydoğan‘ın, aldığı bir telefonla yüzü değişti. Konferans salonunda birtakım sorunlar olduğunu söyledi. “Olsun, gider konuşur anlaşırız” diye düşündük, dert etmedik. Öyle ya, bu kadar iyi niyetle, kucaklayıcı bir üslupla gidip de anlaşamamamıza sebep ne olabilirdi ki? Ne kimseyle rakip, ne de düşmandık. Üstelik etkinlik sonrasında kimliğine, fikrine bakılmaksızın tüm öğrencilere farklı firmalarda staj imkanı sunulacaktı.

Konferans salonuna yaklaştıkça işin ciddiyeti ortaya çıkıyordu. Bir grup genç bizim konferansın önüne gelerek “Sermaye Defol” diye bağırırken, alt kampüste bir genç de sadece elinde Türk bayrağı olduğu için sırtından bıçaklanmıştı. (Kendisine acil şifalar diliyorum)

Ben yine de konferans salonuna giderek “Sermaye Defol” diye bağıran Converse ayakkabılı, Adidas tişörtlü gençlerle konuşmak istedim. Gittiğimde konferans salonunun önünde okulun güvenlik müdürünü ablukaya almış 30-35 kişi (hepsi o gruptan mıydı emin değilim, bağırıp çağıran 20 kişiydi çünkü) bağırıp çağırıyordu.

Gözler bana döndüğünde bir tanesi “Bak az önce beyaz gömlekli bir tanesi bizden sağlam dayak yedi, sen de yeme” diye seslendi. Ben “Ben konferans için geldim, ben misafirim, İstanbul’dan sadece sizin için geldim, misafirperverliğiniz bu mu?” dediğimde sloganlar atmaya başladılar. “Gelin, beraber girelim, siz de panelde bir temsilci bulundurun, o da fikirlerini söylesin” dediğimde bir anda etrafımda 20 kişi çember daraltmaya ve üstümüze yürümeye başladı. Ortada tek bir polis bile yoktu, mavi gömleğinin kollarını sıyırmış ve üzerinde ne silah, ne jop hiçbir ekipman bulunmayan güvenlik müdürü ve birkaç güvenlik görevlisi bizi ellerinden alıp dışarı çıkardılar.

Çok ilginçtir ki bir yandan üstümüze yürürlerken diğer yandan (en az 5 tane saydım) kameraya kaydediyorlardı. Profesyonel fotoğraf makinesiyle bir kızın fotoğraflarımı çektiğini gördüm. Kötü bir şey yapmamızı, küfür etmemizi bekliyorlardı. Kışkırtmaya çalıştılar. Eğer kötü bir hareket yapsaydık, onların istediklerini yapsaydık tüm haber sitelerinde videomu izleyecektiniz. Ama benden onlara malzeme çıkmamıştı.

Bize yönelik protestolarında söyledikleri “SOMA Katilleri” gibi sözlere anlam veremedim. Sonradan öğrendim ki o gençlere bizim Soma’daki faciada hayatını kaybeden 301 vatandaşımızın sorumlusu olan şirketin yöneticileri olduğumuz söylenmişti. Aslında anne-babalarının binbir zorlukla asgari ücretle çalışarak alıp ceplerine koyduğu akıllı telefonlardan kısa bir google aramasıyla öğrenebilirlerdi kim olduğumuzu. Ama buna gerek duymamışlardı. Bizi salondan çıkarırken alkışlarla inliyordu ortalık, müthiş bir zafer kazanmış, aralarına tek başına girmiş beyaz gömlekli, çakı bile taşımayan ve tek bir hakaret etmeyen bir “ağabeylerini” oradan kovmuşlardı.

Sonradan öğrendik, yine aynı 15-20 kişilik grup bizden önce salonu hazırlamaya giden iki arkadaşımızın burunlarından kan gelecek şekilde darp etmiş, salondaki bayrak ve flamaları yerle bir etmişlerdi.

Bu kadar basit bir provokasyonla, bu kadar kolayca bu gençlerimizi dolduran, düğmeye basıp aynı anda kampüsün iki farklı merkezinde iki olay çıkaran birilerinin “Üniversiteleri karıştırın” talimatı verdiği o kadar açıktı ki…

Rektörlüğe geçtik, Rektör bey üzgün, düşünceli ve bize karşı mahcuptu. “İsterseniz konferansınızı yapmayabilirsiniz, kendinizi tehlikeye atmayabilirsiniz” dedi. Ben oradan gitmeyi mağlubiyet, o konferansı yapmayı da zafer olarak görmedim, çünkü düşman değildik biz onlara. Ama haklıların da biraz daha cesur olabilmesi gerektiğini düşündüm. Bizim için o salona gelen gençlerin boynu bükük kalacaktı. Bu düzen böyle gelip, böyle gidecek, birilerinin kulağına fısıldamasıyla, doğru mu diye sorgulamadan istedikleri kişiyi üniversiteden “def etmeye” devam edeceklerdi.

Karar verildi, konferans iptal edilmeyecekti

Polis güçleri okula geldi, okulun önüne etten duvar ören ve “kimseyi sokmayacağız” diyen gençleri uzaklaştırmaya çalıştı. Ama bizi kışkırtmaya çalışıp, kameralara kaydedip umduğunu bulamayan, istediğini alamayanların tek bir çaresi vardı, klasik bir numarayı sahnelemek.

Bayatlamış POLİS ŞİDDET UYGULADI haberi

10 tane polisin karşısına geçen bir gencin “Sizi de s…..riz, o koruduklarınızı da s…..riz” dediğini duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Buna rağmen bir tane bile polis memuru kontrolden çıkıp o gence zarar vermedi.

Uyarıların hepsine küfürle cevap veren ve dağılmayan gençlerden bazılarını polis göz altına almaya başladı. Çok ilginçti çünkü polisin araca götürmek istediği gençler kendilerini yerlere atmaya başladılar. Fotoğrafçıları, kameramanları tüm profesyonelliğiyle yerlerini almıştı. Elde edilmek istenen kare yakalanmıştı. “Polis yerdeki üniversite öğrencisini döve döve….“. Ne tuhaftır ki haberlere böyle yansıyan o gençlerin hiçbirinde darp izine rastlanılamadı.

İşte o klasik numarayla servis edilen fotoğraf, saf duygularla baktığınızda “Ne yapıyor bu polis böyle gencecik çocuklara?” diyen saf ve masum vatandaşın gözünü boyayan bu fotoğrafta büyük bir ilüzyon var.

Konferansımızı yaptık. Yaparken de konferansı biraz da onların gözünden izlemeye çalıştım. Dışarıdan bir gözle, o gençlerle empati yaparak baktım kendime ve salona. Çalışmanın, hayal etmenin gücünü, hayallerin peşine düşünce ulaşılabilecek noktayı, azmin ve kararlılığın sonuçlarını konuşmuştuk. Yani iş hayatına girdikleri zaman onlara lazım olacak donanımı vermeye çalışmıştık. Bizi tanısalardı severlerdi aslında. Gelselerdi, dinleselerdi de beğenmedikleri noktada itiraz edip “haksızsın, yanlışsın” deselerdi. Yapmadılar.

Konferans bitip de biz salondan çıkarken ben salondaki gençleri ve okulun güvenlik çalışanlarını düşünüyordum kara kara. Çünkü biz konferanstayken dışarıda polis binanın çevresinde etten duvar örüp binayı başımıza yıkmalarına engel olmaya çalışmıştı. Ortalık hala tehlikeliydi. Biz bir şekilde oradan çıkacaktık ama bizim için o salona gelenler kim bilir nelerle karşılaşacaktı. Evine ekmek götürme derdi olan güvenlik görevlileri ve akademisyenler bizi bile kuşatan, üstümüze yürüyen ve farkında olmadan birilerinin maşalığını yapan o gençlere nasıl dirayet göstereceklerdi?

Göz altına alındıkları yere gitmek, onlarla tekrar konuşmak istedik. Orada da olay çıkardıklarını ve sloganlara devam ettiklerini söylediler. Polisin işini daha da zorlaştırmamak için gitmekten vazgeçtik.

Okulun Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı‘ya çok teşekkür ediyorum. Gerçekten çok dirayetli ve güçlü bir duruş sergiledi. Mersin Üniversitesi zor bir üniversite. Karşıt görüşler olduğu için değil, (Ki üniversite zaten karşıt görüşlerin buluşma noktası olmalı) o karşıt görüşleri maşa olarak kullanan, birbirine kırdırarak karmaşa oluşturmak isteyenlerin sayısı fazla olduğu için.

Yalanla, dolanla, iftirayla bizlerin Soma’daki şirketin yetkilileri olduğumuzu o çocuklara empoze ederek üstümüze salmaları, ne o gençleri, ne bizi önemsemediklerini gösteriyor. O gençlere bir şey olsa, o sırada arbedede ölseler ya da birini öldürüp hapse girseler ne olacak ki? Nasılsa kandırabilecekleri onbinlerce genç daha var.

O gençler de belki hayatlarının ilk macerasını, ortamlarda anlatılacak ilk hikayelerini yazabilmek için bu kadar düşünmeden davranıyor. Belki nezarette geçirdikleri geceyi, polise nasıl posta koyduğunu anlatacaklar haftalarca.

Ama unuttukları bir şey var.

Polise kafa tutmaları, ortalığı yakıp yıkmaları cesaret göstergesi değil. Biliyorlar polisin onlara zarar vermeyeceğini. Biliyorlar, ne yaparlarsa yapsınlar bir şekilde salıverileceklerini, o yüzden o gösterdikleri cesaret değil, iyi niyetle söylüyorum olsa olsa şımarıklık…

İşte Mersin Üniversitesi‘nden bir gencin olaylardan sonra bana yazdıkları. Kendisini tanımıyorum. Buradan da oradaki diğer genç üniversitelilerin gözünden olayları görebilirsiniz :

ÜNİVERSİTELER BİZİMDİR, DEFOLUN

Eğer o gençlerden, bizim canımıza kasteden gençlerden biri okuyorsa diye onlara da seslenmek istiyorum. Hani bağırıyorsunuz ya “Üniversiteler bizimdir, defolun” diye. İşte orada bir yanlışınız var, maalesef onu da yanlış öğretmişler size. Üniversiteler memleketin ve memleketi için taş üstüne taş koymak isteyenlerindir, yakmak yıkmak isteyenlerin değildir.

Siz, “Üniversiteyi kazanmak” cümlesini biraz yanlış anlamışınız. Üniversiteyi kazanmak kimseyi oranın sahibi de yapmıyor, orada terör estirme hakkı da vermiyor. Üniversiteyi kazananlar o üniversitede “eğitim alma hakkı kazanıyor”. Bize “SOMA’DAKİ İŞÇİLERİMİZİ ÖLDÜRENLER BUNLAR” diye saldırırken, Soma’daki işçilerin maaşlarından kesilen vergilerle yapılan üniversiteyi yıkıp döktünüz.

Ne olur vazgeçin, konuşarak anlaşılamayacak, çözülemeyecek hiçbir problem yok.

PEKİ YA MEDYA?

İşte bu nokta en kritiği. Gençleri dolduran, onları maşa gibi kullanan kötü niyetli birtakım odakların olduğunu zaten biliyorduk, onlar görevlerini yapıyor. Saf, cahil ve ne yaptığını bilmeyen gençlerimizin olduğunu da biliyorduk, onlar da hayatlarının ilk macerasını yaşıyor, onun heyecanını duyuyorlar, onları da anlıyoruz. Peki sen koskoca Hürriyet Gazetesi? ya sen Radikal? Hiç rahatsızlık duymuyor o gençleri oraya süren, terör estirmeleri için kulaklarına iftiralar fısıldayanların hazırladığı bülteni yayınlamaya? Nerede ciddiyetin? Yayın ilkelerin? O haberleri okuyan gençler galeyana gelip daha büyük olaylar çıkardığında utanmak şöyle dursun, hemen muhabir yollayacaksın öyle değil mi?

İşte birebir yaşadığım olayları, oraya gelmeden art niyetli bir haber metninden anlatan Hürriyet Gazetesi haberi : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28466995.asp

İşte Radikal haberi : http://www.radikal.com.tr/turkiye/mersin_universitesinde_dove_dove_musiad_paneli-1315068

Gözümle gördüğüm, yaşadığım olayları tam tersiyle anlatan medyaya, o anlatılan olaylarda polis tarafından dövüle dövüle iddia edilen ama tam tersi tek başına bir misafire 20-25 kişi saldıran gençlere ve onları oraya sürüp akla hayale gelmeyecek iftiralarla bize düşman eden art niyetlilere sessiz kalamadım.

Mersin’i sıcak ve güzel havasıyla, samimi insanlarıyla ve tantunisiyle hatırlamak isterdim. Her şeye rağmen bizi korumak için kendilerini tehlikeye atan Genç MÜSİAD Mersin Şubesi Başkanı Halil Aydoğan ve ekibine, dirayetli duruşu ile Mersin Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı ve ekibine ve tüm emniyet teşkilatına çok teşekkür ediyorum.

Şimdi bir teklifim var,

Hem de o gençlere, tek başıma iken 20-25 kişi üstüme yürüyen, linç etmek isteyenlere. Güveniyorsanız fikrinize, konuşarak da üstün gelebileceğinizi düşünüyorsanız siz bir panel düzenleyin. Kendi biletimi kendim alarak geleceğim. Yanıma tek bir koruma almadan. Geleceğim ve konuşacağız. Konuşa konuşa anlaşacağız. Var mısınız?

17 Mart 2015 Salı

İnovasyon İstanbul 2015 21 Nisan’da Deniz Müzesi’nde

Açıkinovasyon.com tarafından organize edilen ve önceki senelerde İnovasyon Buluşmaları ismiyle düzenlenen etkinlik, bu yıl İnovasyon İstanbul ismiyle ilk kez ve toplamda 3. kez düzenleniyor.

Etohum’un da destekleyicisi olduğu İnovasyon İstanbul 2015, tümüyle inovasyon odaklı bir tema etrafında iş dünyasını ve katılımcıları buluşturuyor. Etkinliğin temel amacı, iş hayatında bir şekilde inovasyon ile kesişen İnovasyon, Pazarlama, İş Geliştirme, Ar-Ge, Ürün Yönetimi/Geliştirme, Süreç Yönetimi, Kalite/Organizasyon, Üretim vb. alanlarda çalışan profesyoneller ve yöneticiler arasında bir sinerji ortamı oluşturmak ve inovasyonun nasıl yapılacağına dair pratik uygulamaların paylaşılmasını sağlamak.

21 Nisan 2015’de İstanbul Deniz Müzesinde gerçekleşecek konferansta 6 farklı tema ve 18 konuşmacı yer alacak. Bu yılki konuşmacılar arasında Intel Başkan Yardımcısı Prof. Martin Curley, TomTom International Başkan Yardımcısı Peter Overmann, Barclays İnovasyon ve Müşteri Stratejileri Başkan Yardımcısı Angy Aboud gibi renkli ve deneyimli isimleri yer alıyor.

Etkinliğe kayıt olmak için www.inovasyonistanbul.com adresini inceleyebilir ve indirimli kayıt avantajlarından yararlanabilirsiniz.

The post İnovasyon İstanbul 2015 21 Nisan’da Deniz Müzesi’nde appeared first on Etohum.

16 Mart 2015 Pazartesi

Startup Turkey 2015: Alper Utku – MCT

Management Centre Türkiye Genel Müdürü olan Alper Utku, Startup Turkey 2015′in katılımcıları arasındaydı.

Alper Utku ile Startup Turkey 2015 izlenimleri üzerine kısa bir röportaj gerçekleştirdik.

The post Startup Turkey 2015: Alper Utku – MCT appeared first on Etohum.

14 Mart 2015 Cumartesi

Startup Turkey 2015: Robert Aronson – zzzzapp!

Startup Turkey 2015′te son 15′e kalan girişimlerden biri olan zzzzapp!, şirketlere ücretsiz wi-fi hizmetini pazarlama imkanı sunuyor.

Girişimin kurucularından biri olan ve 73 yaşında olmasına rağmen enerjisiyle dikkat çeken Robert Aronson ile Startup Turkey ve girişim üzerine konuştuk.

The post Startup Turkey 2015: Robert Aronson – zzzzapp! appeared first on Etohum.

13 Mart 2015 Cuma

Burak Büyükdemir Sordu, Ayşegül İldeniz anlattı

Intel Dünya Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde Burak Büyükdemir’in moderatörlüğündeki söyleşiye katıldı ve Silikon Vadisi serüvenini anlattı.

Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu olan Ayşegül İldeniz, mezun olduğu okula bu kez intel’in Yeni Teknolojiler Grubu Dünya Başkan Yardımcısı unvanıyla geldi. Daha önce Intel’de 67 ülkeyi kapsayan Türkiye, Orta Doğu ve Afrika bölgesinin yöneticisi olan İldeniz, 2013 yılında şuanki görevine atanınca San Francisco’ya taşınmıştı. Şuan intel’de Yeni Teknolojiler Grubu’nda görev aldığı için Galileo, Edison gibi ürünlerle yakından ilgilenen İldeniz, daha önce bölgedeki tecrübesi sayesinde de gelişmekte olan ülkelerle de iyi tanıyor. Dolayısıyla Ayşegül İldeniz için dünya devi bir şirketin yönetimi ve gelenekleri konusunda tecrübeli, Türkiye’yi ve gelişmekte olan pazarları iyi tanıyan, Silikon Vadisi’ni deneyimlemiş, yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi için çalışan bir isim olarak özetleyebiliriz.

Ancak bu Ayşegül İldeniz’in sadece bir yönü. Sosyal yaşamı açısından baktığımızda ise kendisi arkeolojiye ve yazarlığa meraklı, seyahat etmeyi ve okumayı çok seven biri. Burak Büyükdemir de söyleşide sorularıyla bu konuyu ön plana çıkardı. İldeniz yoğun temposuna rağmen hobilerine zaman ayırmaya çalıştığını ve yaşantısını Türkiye’de olduğu gibi sürdürdüğünü söyledi. Özellikle Türkiye’nin girişimcilik ve teknoloji anlamındaki gelişimine çok önem verdiğini söyleyen İldeniz, bu sebeple sık sık Türkiye’ye gelmeye çalıştığını da söyledi.

Burak Büyükdemir’in “Neden Twitter kullanmıyorsunuz?” sorusuna Ayşegül İldeniz’in cevabı ise “şimdiki işimi yapmıyor olsaydım muhtemelen yazar olurdum. Yazmayı çok seviyorum ve bu sebeple bir blogum var. Ama Twitter’ın 140 karakter sınırı bana hep çok az gelmiştir. Bu sebeple şimdiye kadar Twitter kullanmadım. Yine de her an kullanmaya başlayabilirim” şeklinde oldu. İldeniz esprili bir dille bu konuda kendisinden çok talep olduğunu anlattı.

Bir izleyicinin “Şuan 20′li yaşlarında yaşlarında olsaydanız ne yapardınız?” şeklindeki sorusuna ise İldeniz “Yaş konusunda beni derinden yaraladın” diyerek esprili bir giriş yaptı ve ardından “Kesinlikle daha fazla risk alırdım. Yapmayı ertelediğim birçok şeyi daha erken yapmaya çalışırdım ve kesinlikle daha çok okurdum” şeklinde yanıt verdi.

Ayşegül İldeniz’in Türkiye’nin dünya teknoloji sahnesindeki rolü için de “Gelişmekte olan pazarlar ve girişimcilik dünyada yükselen değer. Türkiye de bu değeri yükselten ülkelerden biri. Ancak Romanya gibi göz önünde olmayan ülkeler de çok hızlı ilerliyor. Bizim de problem çözme ve karmaşık işlerin altından kalkabilme konusunda kendimizi geliştirmemiz lazım. Örneğin Hindistan’da kod yazan birçok kişi var. Fakat iş karmaşık bir kod yazmaya geldiğinde öne çıkan yine Rusya gibi mühendislikte ve matematikte önde olan ülkeler oluyor” şeklinde yanıtladı.

The post Burak Büyükdemir Sordu, Ayşegül İldeniz anlattı appeared first on Etohum.

Startup Turkey 2015: Emrah Olgun – Startup Kitchen

Startup Kitchen ekibinden Emrah Olgun, Startup Turkey 2015′in katılımcıları arasındaydı.

Kendisine Startup Turkey 2015′i hakkında görüşlerini ve Startup Kitchen’daki çalışmaları sorduk.

The post Startup Turkey 2015: Emrah Olgun – Startup Kitchen appeared first on Etohum.

11 Mart 2015 Çarşamba

Startup Turkey 2015: Emrah Yalaz

String Ventures’ın kurucularından biri olan ve Boğaziçi Üniversitesi’nde girişimcilik üzerine dersler veren Emrah Yalaz, neşeli ve enerjik havasıyla Startup Turkey 2015′e renk katan konuşmacılardan biriydi.

Emrah Yalaz’a Startup Turkey 2015′i ve yatırım yaklaşımlarını sorduk.

The post Startup Turkey 2015: Emrah Yalaz appeared first on Etohum.

10 Mart 2015 Salı

Startup Turkey 2015: Kaan Kayabalı – Onedio.com

Türkiye’nin en popüler web sitelerinden biri olan Onedio.com’un kurucusu Kaan Bayalı, Startup Turkey 2015′in katılımcıları arasındaydı.

 

The post Startup Turkey 2015: Kaan Kayabalı – Onedio.com appeared first on Etohum.

9 Mart 2015 Pazartesi

Startup Turkey 2015: Judy Boniface – MailJet

Türkiye’de henüz yeni tanınmaya başlayan bir mail servisi olan MailJet, bul yıl Startup Turkey 2015′in sponsorlarından biriydi.

Mailjet adına iki katılımcı da Startup Turkey 2015′teydi. Mailjet CMO’su Judy Boniface ile etkinlik hakkında konuştuk.

The post Startup Turkey 2015: Judy Boniface – MailJet appeared first on Etohum.

7 Mart 2015 Cumartesi

Startup Turkey 2015: Sina Afra röportajı

Markafoni’nin kurucusu olarak tanıdığımız Sina Afra, şimdilerde Girişimcilik Vakfı ve Afra Global ile girişimcilik ekosistemine devam ediyor.

Sina Afra’ya hem Startup Turkey’yi hem de Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini sorduk.

The post Startup Turkey 2015: Sina Afra röportajı appeared first on Etohum.

6 Mart 2015 Cuma

Startup Turkey 2015: Mike Butcher – Techcrunch Editor in Chief

Teknoloji alanında dünyanın en önemli yayınlarından biri olan TechCrunch’ın baş editörü Mike Butcher, Startup Turkey 2015′in konuklarından biriydi.

Enerjisi ve eğlenceli mizacıyla 3 gün boyunca birçok oturuma katılan, konuşma yapan ve oturumlar yöneten Butcher’a etkinlik hakkındaki düşüncelerini sorduk.

The post Startup Turkey 2015: Mike Butcher – Techcrunch Editor in Chief appeared first on Etohum.

5 Mart 2015 Perşembe

Startup Turkey 2015: David S. Rose – Gust CEO

Dünyanın en çok bilinen yatırım platformlarından biri Gust’ın efsanevi CEO’su David S. Rose, Startup Turkey 2015′in en önemli konuklarından biriydi.

David S. Rose’a Startup Turkey 2015′i, girişimcilere tavsiyelerini ve Türkiye’nin girişimcilik ekosistemi hakkındaki düşüncelerini sorduk.

The post Startup Turkey 2015: David S. Rose – Gust CEO appeared first on Etohum.

4 Mart 2015 Çarşamba

Startup Turkey Challenge 2015: Erdem Gelal – Cubic.fm

Online müzik servislerini tek noktada toplayan bir platform olan Cubic.fm, ocak ayında Etohum 15 girişimlerindan biri olarak seçilmişti. Startup Turkey Challenge 2015′te ise en iyi 3 girişim arasına girmeyi başardılar.

Cubic.fm ekibinden Erdem Gelal’a Startup Turkey Challenge sonrası hislerini sorduk.

cubic.fm

 

The post Startup Turkey Challenge 2015: Erdem Gelal – Cubic.fm appeared first on Etohum.

3 Mart 2015 Salı

Startup Turkey Challenge 2015: Netsparker – Ferruh Mavituna

Startup Turkey Challenge 2015′te birincilik ödülünü kazanan Ferruh Mavituna’ya girişimi Netsparker‘ı ve hislerini sorduk.

The post Startup Turkey Challenge 2015: Netsparker – Ferruh Mavituna appeared first on Etohum.

2 Mart 2015 Pazartesi

En başarılı girişimler ve yılın melek yatırımcıları açıklandı!

Bu yıl 100′ü aşkın girişimi 150′den fazla yatırımcı ile buluşturan Avrasya’nın en büyük internet ve girişimcilik etkinliği Startup Turkey’de en başarılı girişimciler ve yılın melek yatırımcıları belirlendi.

Türkiye’deki 300 kayıtlı melek yatırımcı arasından dokuz adayın ve Startup Turkey finallerine kalan 15 girişimin değerlendirildiği gecede, ödülleri MEF Üniversitesi’nden Prof. Erhan Erkut, girişimleri de yazar ve editör Elmira Bayrasli takdim etti.

Startup Challenge Finalistleri kıyasıya yarıştı

Dünya çapından umut vadeden girişimcilerin yarışına sahne olan Startup Turkey, iki gün boyunca “Startup Challenge” adı verilen girişimci sunumlarıyla, dünyanın dört bir yanından gelen 67 girişimi dünya çapında ün salmış yatırımcılar karşısında ağırladı. Kitlesel fonlamadan halk ulaşım bilgilendirme sistemlerine, mobil oyun geliştiricilerden yenilikçi online yayıncılık çözümlerine kadar pek çok farklı alanda geleceğin teknolojilerini yaratma hedefiyle yola çıkan 15 girişimci, aşamalı elemeler sonunda dünya devlerinin önünde Startup Turkey finallerinde ter döktü.

Girişimciler, Sean Percival (500 Startups), Kentaro Sakakibara (Samurai Incubate), Mike Butcher (TechCrunch) ve Vitaly Golomb’dan (CCC) oluşan zorlu bir jüri önünde ikişer dakikalık sunumlar ile ürünlerini, ekiplerini ve iş modellerini yatırımcılara ve internet canlı yayınıyla dünyaya anlatma fırsatını yakaladı.

Jüri oylaması sonunda finale kalan 15 girişim arasından Ferruh Mavituna’nın ekibiyle birlikte geliştirdiği web uygulamalarının güvenlik açıklarını tarayan ve raporlayan yazılım Netsparker birinciliği elde etti. Ürdün çıkışlı sosyal oyun geliştiricisi Play3arabi ikincilik ödülünü alırken, farklı müzik servislerini tek noktada birleştirerek dijital müzikteki parçalanmış yapıyı ortadan kaldıran Türkiye çıkışlı müzik platformu Cubic.fm de üçüncü oldu.

Etohum’un Kurucusu Burak Büyükdemir, aynı zamanda Kemal Akçalı ve Caner Soyer tarafından kurulan, inşaat ve mimarlık sektörleri için özelleştirilmiş bir artırılmış gerçeklik uygulaması olan Pandora’nın, Startup Turkey’ye katılan yatırımcılar ile 260 bin TL’lik yatırım sözleşmesine imza attığını duyurdu.

Melek Yatırımcı Ödülleri sahiplerini buldu

Yılın Melek Yatırımcısı Joachim Behrendt

Bu yıl girişimci ekosisteminin en önemli parçalarından biri olan melek yatırımcıları ödüllendirmek ve melek yatırımcılığı teşvik etmek amacıyla ilk kez verilen Melek Yatırımcı Ödülleri, 120′den fazla aday arasından seçildi. Prof. Erhan Erkut, Kenan Çolpan, Dr. Recep Bildik ve Hakan Ertürk gibi sektör oyuncularını yakından tanıyan jüri üyelerinin oluşturduğu kısa listede yer alan ilk dokuz aday, Hasan Aslanoba, Joachim Behrendt, Mehmet Bodurgan, Ziya Boyacıgiller, Ahu Büyükkuşoğlu Serter, Emre Kurttepeli, Selçuk Saraç, Tahir Zaimoğlu ve Umur Özal olarak belirlendi.

Melek yatırımcıların geçmiş performanslarından portföy büyüklüklüklerine, girişimcilerle yönelik mentorluk süreçlerinden yatırımcı ağı üyeliklerine ve üniversiteler ile sivil toplum işbirliklerine kadar 15′e yakın farklı kriter ile değerlendirilen dokuz aday, son olarak melek yatırımcılar hakkında girişimcilerle yapılan mülakatlar sonunda belirlendi.

Türkiye melek yatırımcılık ekosistemine katkılarından dolayı Melek Yatırımcı Ödülleri’yle onurlandırılan melek yatırımcılar ve melek yatırım kurumları ise şöyle:

Yılın Melek Yatırım Kurumu Ödülü: T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı ve TEB Özel Bankacılık

Yaşam Boyu Onur Ödülü: Hasan Aslanoba, Emre Kurttepeli ve Ziya Boyacıgiller

Yılın Melek Yatırımcısı Ödülü: Joachim Behrendt

The post En başarılı girişimler ve yılın melek yatırımcıları açıklandı! appeared first on Etohum.