30 Haziran 2014 Pazartesi

Go Pro Halka Açıldı, Elbette Onun İçin de Bir Video Yayınladı

Go Pro, beklenen halka arz sürecini nihayet hayata geçirdi. 26 Haziran tarihinde NASDAQ borsasında satışa çıkan Go Pro hisseleri ilgi gördü ve şirketin değeri yükseldi.

Macera kamerası üreticisi GoPro, sörf tahtasından çıkan girişim fikrini önemli bir aşamaya ulaştırmaya başardı. Bir süre önce halka açılacağını duyuran şirket, sonunda amacına ulaştı ve hisseler halka açıldı. 24 dolardan satışa sunulan hisselerin değeri 30 dolar seviyesine kadar yükselince Go Pro’nun şirket değeri de 3 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Aslında Go Pro, iyi bir dönem geçirmiyordu. Geçtiğimiz yıla göre cirosu %8 düşen Go Pro, 1 milyar dolarlık toplam cirosuyla çok cezbedici bir şirket değildi. Ancak her yıl büyüyen pazar, Go Pro’nun karşısına gerçek anlamda bir rakip çıkmaması hisselerin değerini artıran etkenler.

Go Pro, halka arz haberini de yine alışık olduğumuz şekilde bir videoyla kutlamış;

The post Go Pro Halka Açıldı, Elbette Onun İçin de Bir Video Yayınladı appeared first on Etohum.

28 Haziran 2014 Cumartesi

Müşteri Tavsiyesinin Değeri Nedir?

Bir müşterinin markanız hakkında herkese açık bir şekilde konuşabileceği tüm yerleri ve kanalları takip etmek zordur. Fakat sıklıkla bu takip bilgisi şirketinizi ya yükseltir ya da batırır.

Değerlendirmeler, bloglar, makalelerdeki yorumlar, sosyal medya ve eski usul “offline” konuşmalar yalnızca birkaç örnektir. Yapılan her yorum olumlu olmasa da iş; markanızı geliştirmeye ve müşterilerinizi anlamaya geldiğinde toplanan her geribildirim değerlidir.

Birilerinin deneyimlediği bir marka ya da ürünle ilgili saçma sapan konuştuğu anları düşünün. Muhtemelen bir arkadaşınızın ya da tanıdığınız birinin bir sayfayı açarken ya da bir ürünle etkileşimde bulunurken yaptığı en az bir pozitif ve bir negatif yoruma tanık olmuşsunuzdur. Yaşadığı deneyimleri paylaşmak, insan doğasının temel bir parçasıdır.

Müşteri tavsiyeleri gayri resmi pazarlama departmanınızdır

Bir kitap ya da bir ürün almaya karar verirken yaptığınız ilk şey nedir? Tabi ki ürün yorumlarına bakmak… Eğer büyük bir ürün alıyorsanız muhtemelen arkadaşlarınıza danışırsınız. Müşteri geri bildirimleri ve tavsiyeleri çoğu zaman sahip olabileceğiniz en iyi pazarlama aracıdır.

Birileri markanızla ilgili övgülerde bulunuyorsa sizin adınıza satış yapıyor demektir. Ortalama olarak işletmeler yeni müşterilerinin %60’ını mevcut müşterileri üzerinden kazanmaktadır.

Müşterilerinizin sizi tavsiye etmesinin temelindeki motivasyonu anlamak ve bu motivasyonu daha fazla tavsiye için desteklemek her gün düzenli olarak satışlarınızın artması ve yeni müşteriler kazanmak demektir. Hem de müşteri kazanmak için ekstra para harcamadan! Kulağa oldukça güzel geliyor değil mi?

Yalnızca bir an için yeni müşterilerinizin %65’inin tavsiyeler üzerinden geldiği bir iş modeliniz olduğunu hayal edin. Bu oran %75 ya da %85 olsa nasıl olurdu?

Faydaların birleşimi

Tüm faydalarına rağmen işletmelerin çoğu müşteri geri bildirimlerinden edinilen değeri azımsamaktadır.  Markanıza sadık müşteriler sizi tavsiye etmesinin yanı sıra toplamda daha fazla para harcamakta, daha uzun kalmakta ve daha az hizmet beklemektedir. Onlar en çok kar ettiren müşterilerdir.

İşin ilginç yanı sadık müşterilerinizden aldığı tavsiyeler üzerinden markanızı seçen müşteriler en başından itibaren size daha yüksek bir yaşam süresi değeri kazandırmaktadır. Daha da iyisi bu arttırılmış sadakat size en başından itibaren sıfıra yakın bir maliyetle gelmektedir. İlk 6 hatta bazen 12 ay tavsiye kanalı ile gelen müşterilerinize ekstra bir müşteri hizmeti için para harcamanız gerekmez.

Tavsiye kanalı ile gelen bir müşteri sürekli daha fazlasını veren bir hediye gibidir. İnsanlar iyi deneyimlerini paylaşmayı severler bu yüzden tavsiye üzerinden gelen müşteriler sizi daha fazla tavsiye etme eğilimindedir. Ve bu döngü bu şekilde ilerler.

Tek yapmanız gereken istemek

Müşterilerinin iki dudağının arasında çıkan sözleri takip eden işletmeler müşteri tavsiyelerinden gelen ödülleri toplamaktadır. Apple gibi platformlarda skoru yüksek olan şirketler rakiplerinden 2-3 kat daha fazla büyüme göstermektedir. Bir şirketin uygulaması ya da web sayfasında skorunu paylaşması demek bu şirket hakkında insanlar pozitif yorumlarda bulunuyor ve onu başkalarına tavsiye ediyor demektir.

Müşteriler tarafından markanız hakkında yapılan değerlendirmeleri paraya çevirecek bir yol bulmak işletmeniz için devasa bir farklılık yaratabilir. Bir kez prestijli platformlarda yüksek skor elde etmeyi başardığınızda müşterilerin sizi tavsiye etmesi kolaydır. Çoğu zaman bu durum, onlardan işletmenizi arkadaşlarına, tanıdıklarına tavsiye etmelerini istemekten daha karmaşık değildir. Çoğu zaman şirketlerin unuttuğu ve bir satışı kapatmak kadar kritik olan adım, istemektir.

Müşterilerin özgürce online ya da kişisel olarak değerlendirmelerini paylaştığı bir çağda yaşıyoruz. Şirketinizin skorunu arttırmanın önemini anlamak ve bu bilgiyi markanıza bağlı müşterilerinizi sizi tavsiye etmeleri için kullanmak, şirketinizin büyümesindeki en etkili uygulamalardan birisidir.

 

Kaynak:

What is a customer recommendation worth?

 

The post Müşteri Tavsiyesinin Değeri Nedir? appeared first on Etohum.

27 Haziran 2014 Cuma

Etohum San Francisco Konferansı

18 Haziran Çarşamba günü Etohum San Francisco etkinliğini gerçekleştirdi.  Etkinliğin amacı Türkiye’deki internet girişimleri ekosistemi ile Silikon Vadisi’ndeki Türk girişimcileri bir araya getirmekti. Konferansa lider internet şirketlerinin kurucuları ve girişimcilik ekosistemine katkıda bulunan önemli isimler katıldı.

Konferansta genel olarak Türkiye’deki ve Silikon Vadisindeki girişimcilik ekosisteminin nasıl olduğu, Türkiye’deki lider internet şirketlerinin nasıl büyüdüğü, karşılaşılan zorluklar ve girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi için neler yapılabileceği konuşuldu.

 Konuşmacılar

Allen Taylor – Endeavor

Allen Taylor konuşmasında Endeavor’un dünya çapındaki girişimcilik ekosistemi ile ilgili misyonundan ve şirketin Türkiye’deki çalışmalarından söz etti. Taylor konuşmasında Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin global açıdan nasıl değerlendirildiği, ekosistemin eksiklikleri ve nasıl geliştirilebileceği ile ilgili gözlemlerine yer verdi.

Eren Bali – Udemy

Eren Bali konuşmasına Udemy’nin hikayesi ile başladı. Ardından Türkiye’deki ve Silikon Vadisindeki girişimcilik deneyimlerinden, her iki ortamda da karşılaştığı güçlüklerden ve Silikon Vadisinde girişimciliğin Türkiye’den farklı dinamiklerinden bahsetti.

Barış Aksoy – Intel Capital

Intel Capital’in direktörü Barış Aksoy, Türkiye’deki girişimcilik ortamının zorluklarından söz etti. Aksoy konuşmasında Türkiye’de girişimcilik ekosistemi için gerekli olan uzmanlığa ve yatırıma erişiminin kısıtlı olduğunu ve pazarın hala yeterli büyüklüğe ulaşmadığını belirtti.

Koray Karataş – Akakçe

Koray Karataş konuşmasında Akakçe.com’un kuruluş aşamasında kendisi için teknik alanda bir hobi olarak başladığından sonrasında bir şirket haline dönüştüğünden ve bu dönüşüm edindiği deneyimlerinden söz etti.  Şirketin büyümesi ile birlikte Akakçe’nin bir Japon firması nasıl ortaklık kurduğunu anlattı.

Sait Kayahan – Bilyoner

Bilyoner’in CEO’su Sait Kayahan konuşmasına Türkiye’deki bahis oyunları pazarından ve Bilyoner’in bu pazardaki yerinden söz ederek başladı. Ardından profesyonel yöneticilik kariyerinden kurumsal girişimciliğe nasıl geçtiğini anlattı. Son olarak Kayahan şirketin bugünkü büyüklüğüne ulaşana kadar karşılaştığı zorluklardan ve bu zorlukların nasıl aşıldığından bahsetti.

Sina Afra – Markafoni

Konferansın bu bölümünde Sina Afra, İhsan Elgin’in hazırlamış olduğu “Markafoni ve Sina Afra ile ilgili en çok merak edilenler” konulu sorularını yanıtladı. Sina Afra, Markafoni’yi 5 yıl içerisinde nasıl büyüttüklerinden, Türkiye’deki ekosistemden ve Markafoni’yi büyütmek için hangi ülkeleri neden tercih ettiklerinden söz etti.

Yusuf Azöz – Kariyer.net

Kariyer.net’in CEO’su Yusuf Azöz konuşmasında Kariyer.net’in kuruluş aşamasından bu güne gelene kadar edindikleri deneyimleri anlattı. Türkiye’deki insan kaynakları pazarından, Kariyer.net’in bu pazardaki yerinden ve gelir modelinden bahsetti.

İlkan Gökyılmaz –Sporx

İlkan Gökyılmaz konuşmasına Sporx’i nasıl kurduklarından söz ederek başladı. Sporx’i nasıl gelir getiren bir şirket haline dönüştürdüklerinden ve trafiklerini nasıl arttırdıklarından bahseden Gökyılmaz, konuşmasının devamında büyüme stratejisi olarak neden Almanya, Bakü ve Azerbeycan’ı tercih ettiklerinden söz etti.

Ali Dağlı – GP Bullhound

Konferansın bu kısmında Ali Dağlı, Burak Büyükdemir’in sorularını yanıtladı. Dağlı kısaca yaklaşık 15 yıllık Amerika deneyiminden, ardından da Pozitron’la yapılan anlaşmadan, Pozitron’un ulaştığı başarının ayrıntılarından söz etti.  Konuşmanın devamında Türkiye’nin Amerika’daki imajından ve yatırım yapmaya elverişli olup olmadığından bahsetti.

Umur Çubukçu – CitusData

CitusData kurucularından Umur Çubukçu söze neden veri tabanı alanında işe girdiklerinden bahsederek başladı. Ardından şirketin İstanbul’dan nasıl Silikon Vadisine taşındığını ve büyüme aşamasında karşılaştıkları problemleri anlattı.

Panel

Katılımcılar:

Kutlu Kazancı (Sabancı Üniversitesi) , Selçuk Atlu (Boostable), Joachim Behrent (BIC Angels), Hasan Pehlivan (ISPAT)

Konferansın son bölümünde Burak Büyükdemir’in moderatörlüğünde Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin zorlukları konulu bir panel gerçekleştirildi. Panelde ilk olarak Hasan Pehlivan son 10 yılda Türkiye’de nelerin başarıldığından, Türkiye’nin demografik özelliklerinden ve yatırım yapılabilir olup olmadığından bahsetti.

İkinci olarak Selçuk Atlı Türkiye’deki ve Silikon Vadisindeki girişimcilik deneyimlerini anlattı. Türkiye’de yatırım bulmanın zorluklarından, yatırımcıların girişim şirketlerinde çok fazla kontrol sahibi olmak istediklerinden, pazarın yeterince büyük olmadığından ve girişimcilik ekosisteminin Silikon Vadisinde nasıl farklılaştığından söz etti.

Joachim Behrent Türkiye’nin gerçekten ilgi çekici bir pazar olduğunu fakat henüz girişimcilik alanında uluslararası standartlara ulaşmadığını belirtti. Politik konuların yatırımları etkilediğini çünkü yatırım yapılan şirketlerin istenilen yere ulaşabilmesi için en az 6-7 yıl gerektirdiğini ve bu süreç içinde ülkenin dinamiklerinin istikrarlı olmasının önemini anlattı.

Kutlu Kazancı Türkiye’deki girişimcilerin yatırım konusunda yeterince bilgili olmadığına dikkat çekti. Yatırım, müzakere ve girişimcilik konularında uluslararası standartlarda bir kuruluşa ya da üniversiteye ihtiyaç duyulduğunu anlattı. Türkiye’deki girişimcilerin genellikle parayı yönetme ve satış yapma konularıyla ilk defa şirket kurduktan sonra karşılaştıklarını belirtti.

The post Etohum San Francisco Konferansı appeared first on Etohum.

26 Haziran 2014 Perşembe

Lion Farm Erken Aşama Startup’ları Çağırıyor

Lion Farm adından da anlaşılacaği gibi aslan girişimciler yetiştirmek için yola çıktı. Erken aşama startuplar için 6 haftalık bir hızlandırıcı program olan Lion Farm, Imperius Yatırım Sermaye Grubu ve Happy Farm inkübasyon merkezi tarafından düzenleniyor. Happy Farm, Ukrayna-ABD ortak çalışması olan ve 2012′de kurulmuş genç bir oluşum. Esas olarak odaklarında startupları ABD pazarına hazırlayacak stratejik yönlendirmeler yapmak. 6 haftalık program dahilinde startuplar, alanında uzman ekipler tarafından yönetilen workshoplar, bire bir mentoring gibi servislerden yararlanabilecekler.

Bunun yanı sıra program, Silikon Vadisi’nde staj, tohum yatırımı gibi imkanlar da sunuyor. Başvurular için son tarih 4 Ağustos. 18 Ağustos’ta başlayacak program için başvuruları buradan yapabilirsiniz. Programla ilgili ayrıca merak ettiklerinizi alena.n@happyfarm.co adresine sorabilirsiniz.

The post Lion Farm Erken Aşama Startup’ları Çağırıyor appeared first on Etohum.

25 Haziran 2014 Çarşamba

Girişimcilikte Hayatınızı Kolaylaştıracak 24 Tavsiye

1.       Eğer sağlık alanında çalışmıyor ya da uçak üretmiyorsanız ürününüzü piyasaya sunmak için mükemmel olmasını beklemeyin. Önce piyasaya sunun sonra mükemmel olması için çalışın. Aksi takdirde problem yaşarsınız.

2.       Fikirlerinizi paylaşmaktan korkmayın. Kimse fikrinizi çalmakla ilgilenmiyor. Birisi fikrinizi çalsa bile daha iyisini geliştirmek için çalışın.

3.       Fikir hiçbir şeydir uygulama her şey!

4.       Bağlantılarınızı genişletin. Bağlantı önemlidir hatta çoğu zaman stratejiktir.

5.       Linkedin Premium hesabı alın. Linkedin Premium hesabı tanışmak istediğiniz kişileri bulmanıza yardımcı olacaktır.

6.       İnsanların e-posta hesaplarını nasıl bulabileceğinizi öğrenin. Rapportive uygulaması bu konuda size yardımcı olabilir.

7.       Pek çok kez reddedileceksiniz. Bununla başa çıkmanın ve motivasyonunuzu düşürmesini önlemenin bir yolunu bulun.

8.       Ortaklarınız şirketinizi ya büyütecek ya da batıracaktır. Akıllı seçimler yapın.

9.       Tavsiye iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır. İkisini birbirinden ayırmayı öğrenin.

10.   Bir toplantıya asla belli bir amaç belirlemeden gitmeyin. “Yalnızca tanışmak istiyorum” bir amaç değildir, en azından iyi bir amaç değildir.

11.   Öz kaynaklar önemlidir. Olabildiğince az parayla ürününüzü çıkmaya çalışın.

12.   Gizlilik anlaşması imzalamaya çalışmayın, özellikle de yatırımcılarınızla… Bu sizi bir amatör gibi gösterir.

13.   “Bunda utanılacak bir şey yok” politikasını benimseyin.

14.   İş dışında da bir hayatınız olsun.

15.   Olası müşterilerinizle mümkün olduğunca erken konuşun. Buradaki “erken”in anlamı bir şirket kurmadan öncesine tekabül eder.

16.   Veri analitiği konusunda fikir edinin. Tüm analitik verilerinizi takip ettiğinizden emin olun.

17.   Bir kuluçka merkezine girmeyi deneyin. Y Combinator, Techstars, AngelPad, 500 Startups ve daha birçoğu… Eğer yeni girişimciyseniz ve çok başarılı bir aileniz yoksa iş ağınız ve deneyiminiz limitli demektir. Kuluçka

erkezleri yalnız şirketinizi değil sizi de girişimciliğe hazırlar.

18.   Kuluçka merkezleri her şey demek değildir. Tüm planınızı buna bağlamayın. Eğer reddedilirseniz yolunuza devam edin. Kuluçka merkezleri genelde şirketlere yatırım yapmaz, onlara hayatta kalmasını öğretir.

19.   İş planınız üzerinde çok zaman kaybetmeyin. Ürününüz üzerine çalışmaya başlayın. Ama plansız da yola çıkmayın.

20.   Basınla ve blog yazarları ile iyi ilişkiler geliştirin.

21.   Başarmak için kimlere ihtiyacınız olduğunu düşünün. Not: Yanıt “herkes” değil.

22.   Rekabete çok fazla kilitlenmeyin, yalnızca harika bir ürün geliştirin.

23.   Kendinizin sevdiği harika bir ürün geliştirmek güzel olabilir ama başkalarının kullandığı harika bir ürün geliştirmek başarıdır.

24.   İnsanlarla iyi geçinin.

 

Kaynak:

25 Things I Wish I Had Known Before Founding a Startup

The post Girişimcilikte Hayatınızı Kolaylaştıracak 24 Tavsiye appeared first on Etohum.

24 Haziran 2014 Salı

Youtube Videolarınızın Daha Fazla İzlenmesini Nasıl Sağlarsınız?

Alexa’ya göre Youtube dünyanın en popüler 3. web sitesidir ve Google’dan sonra en popüler 2. arama motorudur. Bu yüzden şirketinizin satışlarını arttırmak ve web sitenize daha fazla trafik kazandırmak için Youtube’u kullanabilirsiniz.

Yalnızca birkaç basit uygulama ile bu platformu avantajınıza kullanmanız mümkündür. Örneğin gönderdiğiniz e-postaların içeriklerine gömülü Youtube videosu eklemek müşteri dönüşümünü %51 oranında arttırabilmektedir. Eğer daha fazla müşteri bağlılığı istiyorsanız videolarınızı 4 dakikadan daha kısa tutmalısınız.

Küçük resimle dikkat çeken Youtube videoları kadınların tıklama oranını %154 arttırırken, erkeklerin tıklama oranı %64 artış göstermektedir.E-posta içeriklerinde yer alan gömülü Youtube videoları aksiyon alma oranını %96 arttırmaktadır.E-postalarda yer alan gömülü Youtube videoları kullanıcı aboneliklerini %51 arttırmaktadır.Ünlülerin yer almadığı videoları izleyen kullanıcıların %12si, videoyu izledikten sonra Facebook sayfasını ziyaret etmektedir. Gerçek insanların yer aldığı videolar daha fazla güven vermektedir.Mobil uygulamadan izlenen videolarda bağlı linke tıklama oranı masa üstünde izlenenlere göre %8 daha fazladır.Salı gününden cumartesi gününe Youtube gönderileri, paylaşımları ve linkleri %5 artış göstermektedir.15 saniye ve daha kısa süren videoların tıklanma oranı 31-60 saniyelik videolardan %4 daha fazladır.Eğlenceli bir video izledikten sonra şirketin Facebook sayfasını ziyaret edenler, eğlenceli bir video izlemeyenlere oranla %2 daha fazladır.

 Youtube ile ilgili en iyi uygulamalar

Youtube’a eklediğiniz video ile ilgili iyi bir başlık bulun ve anahtar kelimelerinizi stratejik bir biçimde oluşturun. Videonuz hakkında bilgilendirici bir açıklama ekleyin. Eklediğiniz bu bilgiler videonuzun arama motoru kullanıcıları tarafından daha kolay bulunmasını sağlayacaktır.Videoya içerikle ilgili ilgi çekici resim eklemek kullanıcıların tıklama oranını %154 oranında arttırmaktadır. Güzel, ilgi çekici ya da şaşırtıcı bir resim ekleyerek kullanıcılarınızı tıklamaya ikna edebilirsiniz.“Buraya tıklayın” mesajları gerçekten işe yaramaktadır. Kullanıcılarınızı web sitenizi ziyaret etmeye, kanalınıza üye olmaya ya da uygulamanızı indirmeye davet edecek aksiyon butonları oluşturun.Video uzunlukları, gönderim zamanları ve başlıklarla ilgili tutarlı olun. Belli bir tasarımı benimseyin ve hep onu kullanın.Gönderdiğiniz videoları yayınladığınız haberler ve organizasyonlarla senkronize edin. İftar için bir tarif videosu mu yayınlayacaksınız? Ramazan ayını bekleyin. İzleyenleri akıllarını meşgul eden konulardan yakalayın.Genel olarak kısa videolar bağlılığı arttırmak için daha iyidir fakat konudan konuya uzunluk değişir. Bilgilendirici bir video yayınlıyorsanız 30 saniye yerine 4-5 dakikayı tercih etmelisiniz.Tüm sosyal medya platformlarında olduğu gibi Youtube’da da kullanıcılarınızla iletişime geçmelisiniz. Video yorumlarına hızlı ve nazik bir biçimde geri dönüş yapın. Bu tarz ilişkiler geliştirmek videoların daha fazla izlenmesini, paylaşılmasını ve beğenilmesini sağlayacaktır.

 Şirketiniz için Youtube’u bir avantaj olarak kullanmalısınız. Eğer şirketinizin yaratıcı videoları yoksa başkalarınınkini kullanın. Eğer hala bir Youtube kanalı oluşturmadıysanız, bir an önce oluşturup video eklemeye başlayın. Youtube kanalı yalnızca trafiği ve satışları arttırmakla kalmaz aynı zamanda markanızı tanıtır. Ek olarak Google’da bulunmanız kolaylaşır.

Kaynak:

How to Increase Your YouTube Engagement by 374%

 

The post Youtube Videolarınızın Daha Fazla İzlenmesini Nasıl Sağlarsınız? appeared first on Etohum.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Şirket Logolarının Bilinmeyen Anlamları

Logo bir şirketin en önemli araçlarından biridir. Bazen logodaki bir işaret hatta logoda kullanılan renk bile insanların o şirkete daha sıcak bakmasını sağlayabilir. Her şeyden önemli o logonun bulunduğu ürünleri insanların gözünde daha değerli yapabilir.

Dolayısıyla bir logoda kullanılacak şekiller, renkler yani kısacası görsellik çok önemli. Fakat logonun sadece güzel görünen işaretlerden oluşması yeterli değil. Ona güzel, akıllıca bir anlam da yüklemek lazım. Aşağıda bunu başarabilen şirketlere birkaç örnek vereceğiz. Aslında onlar logolarına güzel anlamlar yüklemişler ama herkesin bunu farketmesi mümkün değil. Daha dikkatli bakmak gerek;

Sony Vaio:

Vaio artık Sony’nin markası olmasa da bir dönem bilgisayar piyasasında çok önemli bir yere sahipti. Vaio logosu, özellikle teknoloji meraklılarının kolayca tanıdığı logolardan biridir. Ancak görselliğinin haricinde güzel bir anlamı da var. Logodaki V ve A harflerine bakarsanız bir analog dalga oluşturduğunu görürsünüz. Bu bir osiloskop ekranında görebileceğiniz sinyalleri anımsatıyor. I ve O harfleri ise klasik ”Input”, ”Output” kelimelerini simgeliyor. Bir elektronik markası için olabilecek en akıllıca logolardan biri.

Facebook Places

Facebook Places’ın logosu çok özel olmayabilir. Benzer işe yarayan tüm lokasyon tabanlı uygulamalar buna benzer şekiller kullanıyor. Fakat Facebook buraya gizli bir mesaj gizlemiş olabilir. Harita üzerine bakarsanız Check-in simgesinin ”4” harfinin üzerinde durduğunu görebilirsiniz. Facebook Places, Foursquare’e rakip bir uygulama olduğundan rakibine bir mesaj vermek istemiş olsa gerek.

Cisco

Cisco, San Francisco merkezli bir marka. San Francisco’nun en önemli simgesi ise Golden Gate köprüsü. Bu sebeple Cisco’nun logosuna sinyal işaretleriyle bir Golden Gate köprüsü oluşturulmuş.

Amazon

Amazon’un logosundaki gülümseme işaretini farketmek kolay. Fakat bu aynı zamanda bir ok ve A’dan Z’ye ilerliyor. Amazon’da A’dan Z’ye her şeyi bulmak mümkün.

 

United States Cyber Command

Dijital güvenlik için kurulmuş devlet kurumlarından biri olan US Cyber Command, logosuyla da gizli bir mesaj veriyor. Logoya dikkatli bakarsanız iç kısımda bulunan altın halkanın üzerinde bazı rakamlar yazdığını görebilirsiniz. Bu karakterler özellikle teknoloji meraklılarının dikkatini çekmek için yerleştirilmiş. 32 karakterin bulunduğu bu halka aslında bir kodu temsil ediyor. Merakından dolayı bu kodları inceleyenler bunun bir MD5 hash kodu olduğunu farketmiş. Kodun temsil ettiği dosya ise US Cyber Command’in kurumsal misyon bildirisi. 9ec4c12949a4f31474f299058ce2b22a

 

XNA

Microsoft’un oyun geliştiriciler için sunduğu bir kodlama dili olan XNA’ın logosu güzel görünüyor olabilir. Fakat X harfi üzerindeki turuncu bölüm sadece güzel görünmesi için o şekilde tasarlanmamış. Turuncu bölümdeki işaretler Mors alfabesinde XNA’yi temsil ediyor.

 

Ubuntu

Ubuntu’nun logosu artık gözümü alıştığından mıdır bilinmez mesaj içerir gibi görünmüyor. Fakat biz söyledikten sonra siz de farkedeceksiniz ki logoda el ele tutuşup yukarı doğru bakan 3 insan var. Elbette bu açık kaynak yaklaşımını temsil ediyor.

 

Picasa

Google’ın Picasa logosu renki bir diyafram ile fotoğrafçılık mesajı veriyor olabilir. Fakat bu diyaframın ortasında aslında bir ev şekli oluşuyor. Casa, İspanyolca’da Ev anlamına geldiğinden logoda böyle bir hareket yapılmış.

 

The post Şirket Logolarının Bilinmeyen Anlamları appeared first on Etohum.

20 Haziran 2014 Cuma

Nokia, Symbian Hacker’larına Birkaç Milyon Avro Fidye Ödemiş

Nokia şuan bir Microsoft şirketi ve Symbian da artık iyice ortadan kaybolmuş bir işletim sistemi olsa da bir zamanlar bu ikili çok başarılıydı. Öyle ki 2007 yılında dünyada satılan cep telefonlarının yarısını Nokia üretiyordu. İşte o yıllarda Nokia’nın kripto anahtarlarından birini ele geçiren bir hacker, Nokia’dan milyonlarca avro fidye istemiş.

Haber MTV isimli bir siteden yayıldı. Bu konuyla ilgili önemli haber siteleri Nokia ile iletişime geçmiş. Fakat Nokia şimdilik bir yorum yapmaktan kaçınmış. Fakat Reuters yerel polis görevlileriyle harekete geçip bu olayın yaşandığını doğrulamış.

Olay, 2007 yılında bir hacker’dan gelen e-posta ile başlamış. Hacker, Nokia’nın Symbian işletim sistemi için kullandığı kriptolama kodlarından birini ele geçiren hacker, bunu Nokia yetkililerine söylemiş ve fidye istemiş. Verilen bilgiye bu kod, Nokia’nın kendi telefonlarında sadece bu koda sahip uygulamaları çalıştırabilmesini sağlıyormuş. Dolayısıyla kodun açığa çıkması durumunda milyonlarca Nokia telefonu için bir güvenlik açığı oluşması söz konusu olacaktı.

Nokia yetkilileri olaya hassasiyetle yaklaşmış ve fidyeyi ödemeyi kabul etmiş. Fakat aynı zamanda bir tuzak kurup fidyenin teslimatı esnasında hacker’ları yakalamayı planlamışlar. Fidye söylendiği gibi bir parka götürülmüş ve bir bankın üzerine bırakılmış. Bir süre sonra bir adam gelip bu çantayı almış ve polis adamın peşine düşmüş. Fakat izini kaybetmişler ve hacker kaçmayı başarmış.

Nokia’nın kaç para fidye ödediği bilinmiyor. Fakat milyon avro seviyesinde bir rakam olduğu belirtiliyor. Bununla birlikte polis, davanın halen kapanmadığını ve hacker’ların arandığını belirtiyor.

Demek ki bazen filmlerde gördüklerimiz olaylar gerçekleşebiliyor…

The post Nokia, Symbian Hacker’larına Birkaç Milyon Avro Fidye Ödemiş appeared first on Etohum.

18 Haziran 2014 Çarşamba

Para Her Zaman Konuşmaz

Homebrew’dan yatırım alan girişimlerin çoğu aldıkları yatırımı hemen duyurmamaktadır. Yatırımın duyurusunu yapmamalarının sebebi ürünün henüz hazır olması değil çünkü yatırım alan şirketlerin arasında yıllık 1 milyon doların üzerinde gelir elde edenler de var. Şirketlerin aldıkları yatırımı hemen duyurmamalarının temel sebebi muhtemel rakiplerini harekete geçirmek istememeleri. Geçtiğimiz yıllarda tohum yatırımı alan her girişim hemen bunu duyurmak için çalışırken günümüz trendi bunun tam tersi yönde ilerlemektedir. Peki geçen birkaç yılda bu dinamiği etkileyecek neler oldu?

İşe alımlar değişti

Birkaç yıl önce yatırım aldığını duyurmak iş arayanların oldukça ilgisini çekiyordu fakat artık teknoloji bloglarında haber olmak o kadar da etkileyici değil. Şirket kurucuları küçük adımlarla ilerliyor, daha önce çalıştıkları takım arkadaşları ile iletişime geçiyor ve referanslarla ilerliyorlar.  YC şirketleri 500 Startups’ın yaptığı gibi Hacker News’a iş ilanlarını gönderiyor ve burada oldukça güçlü bir toplulukları var. Şirketler aynı zamanda kişilerin teknoloji uzmanlıklarını gösterebilecekleri Github üzerinden bu yeteneklerin peşine düşmektedirler. Sourcing.io gibi arama motorları kişilerin uzmanlıklarına göre iş aramalarını sağlayacak araçlar sunmaktadır.

Sosyal kanıtın ölümü

Kendini bir dizi danışman ve melek yatırımcıyla çevreleme dönemi sona ermiştir. Ortam artık yatırımcılarından vakti olmadığı için operasyonel destek alamayan girişimcilerle dolu.

Basın, yatırım haberi yapmaktan yoruldu

Basın her gün dünyayı ve sektörü tamamen değiştirecek her yeni girişimin haberini yapmaktan yoruldu. Eskiden bir şirketin ilk yatırım çekini aldığının haberini ilk olarak yapmak oldukça önemliyken artık bu haber türü şirketlerin 50. anlaşmalarını yapmaları kadar heyecan verici değil.

Hiçbir blog eskisi kadar gündem yaratmıyor

Birkaç yıl öncesinde duyurunuz yapıldığında yeni kullanıcılarda TechCrunch etkisi yaratmasını umut ederdiniz. Fakat günümüzde sosyal medyadaki paylaşımlar da TechCrunch gibi bloglarla aynı etkiyi yaratabilmektedir. Eğer ürününüzü ya da mesajınızı diğer kanallardan kullanıcılara ulaştırabiliyorsanız, yatırımlarınızı tanıtımınızı yapmak için kullanmanıza gerek yok.

Yenilikleri erken benimseyenler eskisi gibi yalnızca teknoloji severler değil

TechCrunch okuyan birisi eskiden tek hedef kitleniz olabilirdi çünkü yeni teknolojileri yalnızca onlar takip etmekteydi. Şimdi ise Facebook’ta çalışan bir mühendis ile annesi aynı akıllı telefonu kullanabiliyor.

 Fortune 500 CTO’suna gösteriş yapmanıza gerek yok

Birkaç yıl öncesinde aldığınız yatırım haberi size Fortune 500 CTO’ları ile toplantı olanağı demekti. Artık çalışanlar telefonlarında, bulutta teknolojilerini yanlarında götürebiliyorlar. Bireyler ve takım yöneticileri eskiye oranla daha büyük bir etkiye sahip. Ayda 99 dolara alınan bir yazılımla kurumsal bir sürecinizi yönetebiliyorsunuz ve bu yüzden çalışanlar kendilerine en uygun ürünü bulabilmek için olabildiğince fazla araç deniyorlar. Ağızdan ağıza yayılma daha hızlı ilerliyor ve satış döngüleri eskisinden daha kısa.

Son yatırımı duyurmak bir sonraki yatırım tununa başlamak demek

İyi bir şirket için yatırım almaya başladıklarını söyledikleri anda karşılarına pek çok yatırım şansı çıkmaktadır. Bu yüzden alınan son yatırımı ürün belli bir aşamaya geldiğinde ya da bir kilometre taşı tamamlandığında duyurmak bir sonraki yatırım turunuzu etkileyecektir.

 

Kaynak:

Money Doesn’t Talk. Why Most Startups Aren’t Announcing Their Seed Financings

The post Para Her Zaman Konuşmaz appeared first on Etohum.

17 Haziran 2014 Salı

Hobinizi İşe Çevirmek İstediğinizden Emin Misiniz?

Bir şirket kurmak istiyorsunuz fakat aklınızda iyi bir fikir yok. Pek çok şirket sahibi için iyi bir fikir bulmak göz korkutucudur. İyi fikirler bulabilmek için pek çok öneri yapılabilir. Beyin fırtınası, bir yetenek ya da uzmanlığın geliştirilmesi veya başka bir yerde gördüğünüz fikrin kullanılması bu önerilerin en yaygın 3 tanesidir.

Diğer bir metot ise sahip olunan bir hobi ile ilgili iş kurmak olabilir. Bu düşüncenin ardındaki neden ise hâlihazırda üzerine çalışılan bir yetenek ya da bilginin kullanılarak hemen işe başlanması ve bu şekilde yaşanacak zaman kaybının önlenmesidir. Fakat çoğu zaman hobiyi işe çevirmek en iyi yol olmayabilir. Buradan başlamamak için en iyi sebep, üreteceğiniz ürün için gerekli pazarın varlığından emin olmamaktır.

Bazı hobilerin insanların yalnızca katılmaktan hoşlanacağı fakat devamını getirmek için heyecanlı olmadıkları oldukça dar aktiviteleri vardır. Bu tarz bir hobi, insanları sürükleyecek ya da birilerini işe alacak kadar büyük bir tutku ya da heyecana sahip değildir. Bu alanda bir iş kurmak ortaya koyduğunuz ürünle eşleşecek çok küçük bir pazar demektir.

Bir hobinin şirkete dönüşememesinin bir diğer sebebi de fiyatlandırma etmenidir. Yaptığınız işe fazla para ödemeye istekli olmayan müşteriler, yalnızca maliyetlerinizi karşılayacak; hobinizi genişletmek için harcadığınız zamanı ödemeyeceklerdir.

Bir hobiyi başarılı bir işe dönüştürmek için muhasebe, pazarlama, envanter kontrolü ya da müşteri ilişkileri gibi kendinize yeni uzmanlıklar kazandırmanız gerekir. Bu yeni işlere çöpü dışarı çıkarmak da dahildir. Kendinize eklediğiniz yeni sorumluluklar yüzünden günün sonunda eğlendiğiniz hobinizi yapmak için gerekli zamana sahip olamayabilirsiniz. Sevdiğiniz aktiviteyi şirkete dönüştürmek için insanları işe aldığınızda, kendinizi yalnızca onların yönetimden sorumlu olarak bulabilirsiniz.

Sonuç olarak bu hobiye sevdiğiniz için başladınız, yapmak zorunda olduğunuz için değil. Eğlenmek ve işe ara vermek için yaptığınız faaliyetleri sizden haftada 50-80 saat yapmanız talep edildiğinde kulağa o kadar da hoş gelmeyebilir.

Hobiniz üzerine iş kurmak kesinlikle fikirlerden bir tanesidir. Fakat bu fikir de işe başlamadan önce pek çok değerlendirme gerektirir. Birilerine akıl danışmanız ve işin tüm boyutlarını ele almanız gerekir. Günün sonunda sevdiğiniz aktivitenin, paranızı ve zamanınızı tüketen sıkıcı bir işe dönüşmesini istemezsiniz değil mi?

 

Kaynak:

Hobbies May Not Equal Business Opportunities

The post Hobinizi İşe Çevirmek İstediğinizden Emin Misiniz? appeared first on Etohum.

16 Haziran 2014 Pazartesi

iPad’de Çoklu Ekran Özelliği Böyle Görünebilir

iPad, seyahatlerde yanımıza alacağımız öncelikli cihazlardan biri. Çünkü şık, kullanımı kolay ve hafif. Ama piyasaya üretkenlik anlamında iPad’den daha tabletler var. Bunun temel sebebi eskiden iOS’tu. Çünkü iOS sonuçta bir bilgisayar işletim sistemi değildi ve iPad bilgisayarın yerini tutamıyordu. Ancak iPad’in popülaritesi birçok başarılı uygulamanın geliştirilmesini sağladı. Bugün iPad’in bilgisayarın yerini almasını sağlayacak birçok özelliği 3. parti uygulamalar sayesinde kazandığını söyleyebiliriz.

Fakat üretkenlik konusunda aşılması gereken bir konu daha var; Çoklu ekran desteği. Yani aynı ekran üzerinde birden fazla uygulama kullanabilme. Bugün Android’li cihazların çoğunda mevcut olan bu özellik, 3. parti uygulamalarla sunulamıyor. Yani Apple’ın bu özelliği kendisinin sunması şart. Fakat Apple şimdiye kadar hiç bu konuya girmedi.

Son olarak WWDC 14 öncesinde iOS 8′in içerisinde iPad’e özel çoklu ekran desteği özelliğinin bulunacağı iddia edilmişti. Apple, tanıtımlarında yine bu konuya hiç değinmedi. Fakat gelen bilgiler iOS 8′in kodlarında bu özelliğin bulunduğu yönünde.

Yazılımcı Steve Troughton-Smith’in iddiasına göre iOS 8′in kodlarında iPad ekranında birden fazla uygulama görüntülemeyi sağlayan eklentiler mevcut. Bu yeniliğin ekranda bir uygulamayı tam ekran haricinde %75 – %50 ve %25 oranlarında görüntüleyebilmemizi sağlayacağı belirtiliyor. Dolayısıyla diğer alanda ikinci bir uygulama görüntülemek mümkün olabilecek.

Aşağıda bununla ilgili bir görsel çalışması mevcut. Çift parmak ile ekranda uygulamayı küçültme işlemi canlandırılmış.

Apple’ın bu özelliği genel kullanıma sunup sunmayacağı bilinmiyor. Belki de şimdilik bunu gizli tutup yeni iPad lansmanında ilgi çekici özelliklerden biri olarak kullanmayı düşünüyor olabilirler.

The post iPad’de Çoklu Ekran Özelliği Böyle Görünebilir appeared first on Etohum.

13 Haziran 2014 Cuma

Tesla Motors CEO’su Elon Musk’tan İlginç Çıkış

Son zamanların en dikkat çekici girişimcilerinden biri olan, bazıları tarafından ”yeni Steve Jobs” olarak nitelendirilen Elon Musk, bugün ilginç bir duyuru yaptı. Musk, patentlerini kullanan firmalara dava açmayacaklarını açıkladı.

SpaceX ve Tesla Motors gibi iki inovatif girişimi hayata geçiren Elon Musk, farklı tarzıyla dikkat çeken bir girişimci. Yine de böylesi bir açıklama yapması bizleri şaşırttı. Bugün Tesla Motors’un resmi blogundan bir açıklama yayınlayan Musk, tüm patent davalarından vazgeçeceklerini ve bundan böyle patentlerini kullanan firmalara dava açmayacaklarını duyurdu.

Şimdiye kadar ofislerinin duvarlarında patentleri gösteren kağıtlar olduğunu belirten Musk, bunları kaldırdıklarını ve bundan böyle açık ekosistem anlayışını benimseyeceklerini belirtti.

Günümüzde patentlerin ne kadar önemli olduğunu, şirketlerin patent davalarından milyonlarca dolar kazandıklarını düşünürsek Elon Musk’ın bu yaklaşımı ”delilik” olarak nitelendirilebilir. Fakat Musk bu konuyu şöyle açıklamış:

”İlk şirketim olan Zip2′yi kurduğumda patentlere önem veriyordum. Ama zamanla anladım ki patentler sadece davalara alınan birer bilet gibi. Tesla’da da geliştirdiğimiz teknolojilerin patentlerini aldık. Böylece bizden daha büyük, seri üretim gücü olan markalara karşı kendimizi koruyabilecektik. Fakat beklediğimiz gibi olmadı. Bugün büyük markaların toplam satışları içerisinde elektrikli otomobillerin payı sadece %1.”

Musk’a göre bu Tesla hamleyle kaybetmeyecek, tam tersine imajını daha da güçlendirecek.

”Çevreyi kirleten otomobillere karşı olan bu yarışta patent davalarıyla zaman kaybedersek amacımıza ulaşmamız zor. Tesla bunu tek başına başaramaz. O yüzden pozitif amaçları olan şirketlerin patentlerimizi kullanmasına müsade edeceğiz. Açık kaynak felsefemiz dünyanın en yetenekli mühendisleri için Tesla’nın imajını daha da pozitif hale getirecektir. ”

Tesla’nın amacı kendi patentlerinden vazgeçerek elektrikli otomobil endüstrisini büyütmek. Bunun sonucunda kazananın yine kendilerinin olmasını bekliyorlar. Zira Tesla’nın elektrikli otomobil piyasasında en tanınmış ve başarılı marka olduğuna hiç şüphe yok. Fakat yine de bu cesur hamle takdire şayan.

The post Tesla Motors CEO’su Elon Musk’tan İlginç Çıkış appeared first on Etohum.

12 Haziran 2014 Perşembe

TÜBİTAK Temiz Teknolojiler Alanında Girişimcilik Programı Başlatıyor

TÜBİTAK, Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) İle Temiz Teknolojiler Alanında Uluslararası Girişimcilik Programı Başlatıyor. Global Cleantech Innovation Program ile (GCIP) Temiz Teknoloji Alanında İş Fikirleri Yarışacak. Program 2014 yılı itibari ile Türkiye dâhil gelişmekte olan 8 ülkede başlayarak, devam edecek yıllarda giderek artan sayıda ülkenin katılımını hedefliyor. Yenilebilir Enerji, Enerji Verimliliği, Atıktan Enerji Üretim ve Su Verimliliği bu yılki program konularını oluşturuyor.

Yarışmanın Türkiye ayağındaki başvuralar 2 Haziran-1 Temmuz 2014 tarihleri arasında elektronik ortamda www.turkey.cleantechopen.org adresi üzerinden kabul edilecektir. Başvurular, TÜBİTAK tarafından düzenlenecek panellerde uzmanlar ve akademisyenler tarafından değerlendirilerek, programa devam etmeye uygun bulunan 25 Yarı-Finalist takım ilan edilecektir.

2014 yılı için ulusal birinciye 50 bin TL, kategori birincilerine ise 20 bin TL ödül verilecek. Türkiye birincisi olan proje, kasım ayında Silikon Vadisi’nde düzenlenecek Global Forum’da diğer ülke birincileri ile yarışacak. Yarışma esnasında uluslararası yatırımcılara ve özel sektör temsilcilerine projesini tanıtma fırsatı elde edecek.

Program hakkında daha ayrıntılı bilgilere www.turkey.cleantechopen.org adresinden ulaşılabilir.

The post TÜBİTAK Temiz Teknolojiler Alanında Girişimcilik Programı Başlatıyor appeared first on Etohum.

11 Haziran 2014 Çarşamba

15 Yaşında Bitcoin’den $100.000 Kazandı ve Girişimci Oldu

Eric Finman 2012 yılında anneannesinden $1000 para aldı ve parasını Bitcoin’e yatırdı. Bir buçuk yıl sonra yaptığı yatırımı tam 100.000 Dolara satan genç, bu para ile görüntülü konuşmaya dayalı bir online eğitmenlik servisi veren Botangle.com‘u kurdu.

Girişimcilik hayatına oldukça erken başlayan Finman’ın yeni sitesine şimdiden 20 eğitmen katılmış bile. Henüz 100 aktif kullanıcısı olan site biraz arkasındaki kuruluş hikayesiyle de olsa birçok kişinin ilgisini çekmiş durumda.

Finman yeni girişimler için yol göstermeye ve tavsiyeler vermeye başlamış bile. Reddit Soru ve Cevap kısmını aktif kullanan Finman, Bitcoin başarısı ve yeni ticari girişimi ile ilgili soruları cevaplıyor. Finman, Mashable’a verdiği röportajda, birçok kişinin anlamadığı şeyin genç ya da yaşlı olmaksızın, özellikle online dünyada, yapabileceklerinizin sınırının olmadığı vurguluyor.

Botangle.com’u Mayıs ayında yayına sokan genç girişimci yeni yatırımı için bir de tanıtım videosu hazırlatmış.

 

 

 

The post 15 Yaşında Bitcoin’den $100.000 Kazandı ve Girişimci Oldu appeared first on Etohum.

10 Haziran 2014 Salı

Stres Hakkında Bir İyi Bir de Kötü Haber

Stres, her geçen gün daha hızlı, daha rekabetçi hale gelen dünyamızda önemli sorunlardan biri. Stresin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri de uzun süredir araştırılıyor. Stresin vücudumuz için zararlı olduğuna şüphe yok, fakat stresin türü ve şiddeti de önemli.

Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre stres, beyinde çok net etkiler yaratıyor. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, yoğun strese uzun süreler maruz bırakılan farelerin beyninde fiziksel değişimler olduğu gözlenmiş. Bu değişim, beyindeki gri bölümlerin azalıp beyaz bölümlerin artması şeklinde gerçekleşmiş. Yani nöron sayısı azalıp, yeni nöron üretimi yavaşlarken beyindeki iletişim yolları artmaya başlamış.

Bu durum başta olumsuz gibi gelmeyebilir. Fakat yapılan araştırmalar gösteriyor ki sonuçlar pek iyi değil. Çünkü bu değişim, bazı duygular daha şiddetli ve ani şekilde tepkiler oluşturmasına sebebiyet veriyor. Yani korku, öfke gibi duygular çok daha hızlı bir şekilde harekete geçiyor ve beyinde daha büyük etkiler yaratıyor. Ortaya panik atak, aşırı öfke gibi durumlar çıkmasına sebep oluyor.

Fakat bir de iyi haber var. Fareler üzerine yapılan deneyler beynin daha çok duygusal olaylardan etkilendiğini gösteriyor. Yani bir insan için örneklemek gerekirse çok zorlu savaşlardan çıkmış bir asker, bir felaketten kurtulmuş bir kazazede ya da çocukken tacize uğrayan kişilerde bu denli büyük etkiler görülüyor.

Dolayısıyla iş konusundaki stres, beyin açısından o denli zararlı görünmüyor. Gecikme, işi kaybetme gibi baskılı ortamlarda oluşan stres, sizi öldürmez. Fakat stresten ne kadar uzak durabilirseniz o kadar iyi. İşleri bırakıp sahil kasabasına yerleşmek de mümkün olmadığına göre meditasyona, psikolojik desteğe başvurmak ve elbette iyi bir aile hayatına sahip olmak önemli.

The post Stres Hakkında Bir İyi Bir de Kötü Haber appeared first on Etohum.

9 Haziran 2014 Pazartesi

CIA İlk Tweet’ini Attı, Tahmin Edin Ne Yazdı?

Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA, her zaman çok konuşulan fakat her zaman kapalı kapılar ardında kalmış bir kurumdur. Elbette her ülkede istihbarat kuruluşları bu şekilde çalışır ama Amerikan filmlerinin bizim üzerimizde bıraktığı bir etki olduğu kesin.

İşte o CIA, 1 Haziran itibariyla sosyal medyada yerini aldı. Facebook ve Twitter hesapları açan kurum, Facebook’ta D-Day ile ilgili mesajlar yayınlamış ve bazı iş ilanlarını duyurmuştu. İlk Tweet ise dün geldi. Üstelik tam da CIA tarzıyla;

Tam çevirisini şu şekilde yapabiliriz; ”Bunun ilk tweetimiz olup olmadığı hakkında herhangi bir yorum yapamayız”

We can neither confirm nor deny that this is our first tweet.

— CIA (@CIA) 6 Haziran 2014

 

Onaylanmış bir hesaba sahip olan CIA’in sosyal medyayı nasıl kullanacağı merak konusu. Çünkü CIA hakkında drone saldırıları ve işkence konusunda birçok iddia var. Sosyal medyada da bu konular sıkça gündeme gelecektir. Bakalım NASA gibi bunu güçlü bir iletişim aracı olarak kullanabilecekler mi?

The post CIA İlk Tweet’ini Attı, Tahmin Edin Ne Yazdı? appeared first on Etohum.

7 Haziran 2014 Cumartesi

Giyilebilir Teknolojiler Nereye Gidiyor?

Giyilebilir teknoloji pazarı yeni doğmuş fakat büyüyen bir pazardır. Şu an pazarda yaklaşık 160 adet birbirinden farklı giyilebilir cihaz bulunmakta olup IDTechEx’in tahminlerine göre bu pazar önümüzdeki 10 yıl içerisinde 70 milyar dolarlık bir değere ulaşacaktır. Pazar payının büyümesine karşılık giyilebilir teknoloji pazarına henüz limitli bir bakış açısıyla yaklaşılmaktadır.

Giyilebilir demek ne demektir?

Sektörde giyilebilir cihazların ne olduğu ve hayatımızda ne gibi bir rol oynayacağı konusunda kafa karıştıran pek çok tartışma bulunmaktadır. Örneğin askeri alanda kabuk oluşturan uygulamalarla sporda kullanılan giyilebilirin anlamı bileğinize taktığınız bir cihazdan çok daha fazlasıdır. Ve bu teknolojiler yalnızca insanlar için değildir.

Örneğin Tokyo ve Osaka üniversiteleri iş birliği ile geliştirilen ve böcekler üzerine yerleştirilen yakıt hücresi  bir felaket anında insanların ulaşamayacağı yerlerde araştırma ve kurtarma faaliyetleri için kullanılabilir. Ütopik gibi görünse de böceklerle uçan sensörlerin şekillendireceği kablosuz ağlar, çeşitli ilginç yetenekler oluşturabilir ve giyilebilir kavramının ne olduğunun yeniden sorgulanmasını sağlayabilir.

Neden şimdi?

Teknoloji her 10 yılda bir 100 kat daha küçülmektedir. 80li yıllarda herkes ayrı bir müzik çalar, telefon ve hesap makinesi kullanırken bugün tüm bu yetenekleri tek bir cihazda yanımızda taşıyabiliyoruz. Mikroskobik sensörlerdeki ve bilgisayar büyüklüğündeki değişimlere bakacak olursak, internetle ve mobille ilgili inovasyonların ve olasılıkların henüz ne kadar başında olduğumuzu görebiliriz.

Giyilebilir 2.0

Bugün pazarda olan giyilebilir cihazların çoğu bize “ne yapmamız gerektiğini” söylemek yerine “ne yaptığımızla” ilgili veri toplamaktadır. Piyasadaki giyilebilir cihazlara bakacak olursak neyi nasıl yaptığımıza odaklandıklarını görebiliriz. Örneğin bugünkü bir bileklik vücudumuzun hareket ettiğini algılarken kandaki şeker seviyesi ya da tansiyon gibi biyolojik sürecimizle ilgili herhangi bir bilgi verememektedir. Bu gelişmelerin olabilmesi için:

Aygıtlar vücudumuzla temas etmeliDünyayla bağlantı kurmalıBilgiye dayalı içerik üretmelidir.

Temas

Giyilebilir aygıt insan bedeni ile temasa geçmeden, onun hakkında yeterli bilgiye sahip olamaz. Örneğin Google diyabet hastalarının kanındaki şeker oranını kontak lens aracılığıyla ölçebilmek için yeni bir metot denemektedir. Çünkü lensler gözyaşı üzerinden anlık şeker seviyesini ölçebilecek kadar insan vücuduna temas etmektedir.

Bağlantı

Bağlantıların domine ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünya popülasyonunun yaklaşık  %90’ı kablosuz bağlantı kurmaktadır. Cisco VNI’in tahminine göre mobil cihazların sayısı bu yılın sonunda dünyadaki insan sayısını geçecektir. Bağlantı türlerindeki artış yalnızca kullanıcılara yeni yetenekler sağlamakla kalmayıp, giyilebilir aygıtlardaki zekanın artmasını da sağlayacaktır.

İçerik

İnternet temel bir bağlantıdan evrimleşerek dijital ekonomiye ve çevremizi sarmalayan sosyal ağ deneyimlerine dönüşmüştür. Geleceğin interneti yalnızca insanlarla ve süreçlerle bağlantı kurmanın ötesine geçerek doğru insanlarla, doğru süreçlerle, doğru veriyle bağlantı kurmak anlamına gelecektir.

Bu gelişme günümüz yeteneklerinin yerini almayabilir ama günümüz içeriklerini zenginleştirecektir. Günümüzde mobil veri, uygulama ve hayatımıza sızan diğer cihazlarla yaşanan bağlantı patlaması dramatik bir değişime ihtiyaç duyacak ve bu değişim son kullanıcı deneyimini değiştirecektir. Farkındalık yeteneği olan giyilebilir cihazlar doğru içerik, doğru zaman, doğru insan ve doğru formatı oluşturacak farkındalık stratejisinin önemli bir parçası olacaktır.

Artan temas, bağlantı ve içerikle birlikte giyilebilir teknolojiler; bireylerin, kurumların ve devletlerin kararlarını şekillendirmede ve yenilikleri tetiklemede bütünleşik bir parça haline gelecektir.

 

Kaynak:

From Wearables to Aware-ables and the Three ‘C’s

The post Giyilebilir Teknolojiler Nereye Gidiyor? appeared first on Etohum.

6 Haziran 2014 Cuma

LinkedIn de Facebook’a Benziyor

LinkedIn’in Premium kullanıcılarına sunmaya başladığı tasarım Facebook’un tasarımına benzerliğiyle dikkat çekiyor.

İnternet dünyasında video ve fotoğrafların yükselişte olduğu bir gerçek. Kısacası sadece bilgiye ulaşmak değil, güzel görünen bilgilere ulaşmayı önemsiyoruz. Bu sebeple Facebook son yıllarda sürekli daha fazla görseli barındıran tasarımlara doğru geçiş yaptı. Twitter ise son değişikliğiyle bu yönde radikal bir adım atmıştı. Mikroblog’un profil tasarımı çok daha görsel ağırlıklı olmakla birlikte Facebook’a benzerliğiyle dikkat çekmişti.

Şimdi ise LinkedIn’den bu yönde bir hamle görüyoruz. Şirketin premium kullanıcıları için yayınlamaya başladığı yeni tasarım, Facebook benzeri görsel ağırlıklı bir profil sayfasıyla birlikte geliyor. Belki çok özgün değil fakat görsel açıdan oldukça olumlu bir adım.

Bu özellik aynı zamanda farklı bir stratejinin de göstergesi. Çünkü LinkedIn, üyelik satan bir platfom olarak yeni tasarımı para ödeyen kullanıcılara daha erken sunuyor. LinkedIn’den ücretsiz faydalanan kullanıcılar bu tasarıma “birkaç ay” içinde sahip olabilecek. Yani LinkedIn, premium üyelikleri daha cazip kılmaya çalışıyor.

Ayrıca LinkedIn, premium kullanıcılara birkaç özellik daha sunuyor. Bunlar arasında aratıldığında çıkmak istediğiniz kelimelerin bulunduğu bir liste de mevcut.

LinkedIn’in daha fazla üyelik satmak adına son hamlesi ise “starter pack” yaklaşımı. Firma, premium paketlerine daha ucuz bir alternatif daha ekledi. Bu versiyonda tam premium’daki bazı özellikler bulunmuyor. Fakat yine de ücretsiz kullanımdan daha fazlasını elde ediyorsunuz.

LinkedIn’in gelir modelinde paralı üyeliklerden elde edilen gelir %20′ler seviyesinde. Dolayısıyla şirket bu oranı büyütüp, gelirlerini artırmak istiyor.

The post LinkedIn de Facebook’a Benziyor appeared first on Etohum.

5 Haziran 2014 Perşembe

Apple’ın Yeni Yazılım Dili Swift İle Uygulama Yazmak Ne Kadar Kolay?

Apple’ın geçtiğimiz günlerde duyurduğu yenilikler arasında en dikkat çekici başlıklardan biri de Swift yazılım diliydi. “C’si Objective C” olarak tanımlanan Swift ile uygulama yazmanın daha kısa sürdüğü ve bu uygulamaların daha akıcı bir şekilde çalıştığı belirtilmişti. Bir yazılım geliştirici bu iddiayı test etmek istemiş.

Apple geliştiricilerinden olan Nate Murray, Swift ile bir Flappy Bird klonu yazmaya karar vermiş. Bunu bir gün başarıp uygulamayı GitHub‘a yüklemiş. FlappySwift isimli uygulama, Swift diliyle yazılan ilk uygulamalardan biri olarak ilgi çekiyor. Murray’ın söylemi de Swift ile uygulama yazmanın klasik Obejctive C’ye göre daha pratik olduğu yönüde.

Swift henüz çok yeni olduğundan geliştiriciler arasında genel bir kanı oluşmuş değil. Fakat herkes bu değişime pozitif bakmıyor. Bazıları bu değişimin geçiş süreci boyunca geliştiricileri zorlayacağını düşünüyor. Hem eski hem de yeniye zorunlu olmak geliştiricileri zorlayacak. Ayrıca firmalar da uygulama güncellerken zorlanabilir. Apple bir noktada sadece Swift ile uygulamaları kabul etmeye başlarsa milyonlarca uygulamanın bu değişime nasıl bir tepki vereceğini kestirmek güç.

The post Apple’ın Yeni Yazılım Dili Swift İle Uygulama Yazmak Ne Kadar Kolay? appeared first on Etohum.

4 Haziran 2014 Çarşamba

Başarılı Online Oyunlar Nasıl Yayıldı?

Apple’ın uygulama mağazası App Store, uygulama sayısı bakımından Android’in gerisinde kalmış olsa bile halen gelir açısından uygulama geliştiricileri cezbediyor. Milyonlarca iPhone kullanıcısı, boş zamanlarında oynayacağı keyifli oyunlar arıyor. Üstelik bu oyunlar için para harcamaktan da çekinmiyorlar. App Store’da üst sıralarda bulunan bir oyunun günde 700,000 dolar kazanabildiği biliniyor.

Aynı şekilde Facebook oyunları da çok cazip. 1 milyardan fazla kullanıcının bulunduğu Facebook’ta bir oyununun yayılmaya başlaması demek işlerin ”patlama” yapacağı anlamına gelebilir.

Fakat bu popüler platformlar aynı zamanda rekabetin aşırı yoğun olduğu, binlerce uygulamanın popüler olmak için yarıştığı bir ortam. Peki Candy Crush ve Clash Of Clans gibi oyunlar nasıl viral etkiye kavuşup geliştirici şirketleri milyar dolar gelirlere ulaştırdı?

Inc Magazine yeni sayısında bu konuya değinmiş. Supercell ve King tarafından geliştirilen iki oyunu mercek altına alan Inc Magazine, bu uygulamaların nasıl viral etkiyle yayıldığına, nasıl para kazandığına, nasıl kullanıcıları uzun süreler kendilerine bağlı tuttuğunu incelemiş.

Ortaya çıkan senaryo uygulamanın herkes tarafından anlaşılacak kadar basit, bağlayıcı olacak kadar zorlu olması. Elbette bu kolay bir formül değil. Bununla birlikte uygulamanın sık sık yeni özelliklerle güncellenmesi de kullanıcıların ilgisini canlı tutuyor. Ancak zirveye ulaşmak kadar zirvede kalmak da zor. Bu sebeple her zaman yeni oyunlarlar, uygulamalarla farklı projeler denemekte fayda var.

Büyük hali için resmin üzerine tıklayabilirsiniz.

The post Başarılı Online Oyunlar Nasıl Yayıldı? appeared first on Etohum.

3 Haziran 2014 Salı

WhatsApp CEO’su Apple’a Sataştı

Apple’ın WWDC’de yeni iMessage özelliklerini duyurması WhatsApp CEO’su Jan Koum’un dikkatini çekmiş. Koum, Twitter hesabından Apple’a sataşmış.

Mobil mesajlaşma alanında pazardaki rekabet kızışıyor. WhatsApp’in muazzam kullanıcı kitlesi, Snapchat’in farklı özelliklerle ön plana çıkmasının yanında Facebook Messenger gibi yine oldukça fazla kullanıcıya hitap eden servisler var. Apple şimdiye kadar bu pazardan pek fazla pay alamadı. iPhone kullanıcılarının büyük bir çoğunluğu iMessage yerine WhatsApp ve Facebook Messenger’ı tercih ediyor. Fakat Apple yeni hamlesiyle iMesaage’ı biraz daha kullanışlı hale getirmeyi amaçlıyor.

Apple’ın iMessage’a anlık ses kaydı, video ve fotoğraf gönderebilme gibi özellikler eklemesi rakiplerinin de dikkatini çekmiş. WhatsApp CEO’su Jan Koum, Twitter’dan Apple’a hızlı bir cevap vermiş. Daha önce başka servislerin benzer özellikleri sunması için de ”bizden ödünç aldılar” diyen Koum, iMessage için de ”Apple’ın iOS 8′de iMessage için bizden bazı özellikler alması bizi çok gururlandırdı” diyerek Apple’a iğneleyici bir mesaj vermiş.

very flattering to see Apple “borrow” numerous WhatsApp features into iMessage in iOS 8 #innovation

— jan koum (@jankoum) 2 Haziran 2014

iMessage hakkında bir yorum da Snapchat’ten gelmiş. Snapchat, Mashable‘a yaptığı açıklamada kendi kendini silen mesaj özelliğinin iMessage’da yer almasının heyecan verici olduğunu dile getirmiş.

Apple, iMessage konusundaki bu hamleleri daha erken yapmış olsaydı kesinlikle pazarda çok daha iddialı konumda olabilirdi. Bu saatten sonra kullanıcıları WhatsApp gibi servislerin geri kazanmak zor olacak.

The post WhatsApp CEO’su Apple’a Sataştı appeared first on Etohum.

2 Haziran 2014 Pazartesi

Apple iOS 8 ve Yeni Mac OS’u WWDC 14′te Gösterecek

Apple’ın önümüzdeki hafta başlayacak olan WWDC 14 konferansında iki yeni işletim sistemini duyurması bekleniyor.

Etkinliğin yapılacağını salonu fotoğraflayan The Verge, etkinlikte duyurulacak ürünlerle ilgili ipuçları yakalamış.

Öncelikle salonda 8 rakamını gösteren posterler var. Dolayısıyla bu iOS 8′in gelişiyle ilgili ipucundan da öte bir bilgi. iOS 8 ile ilgili birçok söylenti var. Apple’ın yeni mobil işletim sistemine özellikle sağlıkla ilgili birçok özellik eklemesi bekleniyor. Ayrıca iPad’lerde Multitasking desteğini görme ihtimalimiz de var. iOS 8′in WWDC’de duyurulması beklense de piyasaya sürülmesi muhtemelen iPhone 6 ile birlikte sonbaharda olacak.

Mac OS hakkında ise Apple’ın eli daha sıkı. Mac OS ile ilgili posterlerin üstü örtülmüş. Fakat tek bir karede bir kaya üzerine X simgesi olduğunu görüyoruz. Bu da yeni Mac OS X sürümünün ”Yosemite” ismini alacağı söylentilerini başlattı. Yeni Mac OS X’in de önümüzdeki aylarda piyasada olması gerekiyor. Bakalım Apple yine ücretsiz upgrade sunacak mı?

The post Apple iOS 8 ve Yeni Mac OS’u WWDC 14′te Gösterecek appeared first on Etohum.