6 Eylül 2016 Salı

Sam Mallikarjunan Startup Istanbul’da

HubSpot’ta pazarlama stratejisi müdürü Sam Mallikarjunan StartupIstanbul’da da bizimle olacak.Mallikarjunan Utah’da doğumlu. Hayatının büyük bir kısmını Florida da NASA’nın Kennedy Space Center’a yakınında geçirmiş. Matematik ve bilime olan büyük ilgisinin de buradan geldiğini düşünüyor.

University of South Florida’yı bitirdikten sonra alışveriş merkezlerinde telefon satmaya başladı ve burada bir işi büyütmek için kesinlikle yanlış olan yolları öğrendi. Daha sonra yaptığı bütün işlerde bu yanlışları da tecrübe edindi.

HubSpot’a 2011 yılında girdi. HubSpot pazarlamacılara pazarlamayı pazarlayan pazarlayıcılarla dolu HireMeHubSpot.com için landing page hazırlatırken,Google,Facebook ve LinkedIn üzerinden verdiği reklamları bu sayede buldu. Bu sayfada “The Ultimate Webinar on Why You Should Hire Me” konusuyla, videolar ekledi. Kurulduktan 3 saat 26 dakika sonra ilk çalışmalar başladı.

HubSpot’ta geçirdiği 5 yılda dünyanın farklı yerlerindeki 6 ofiste 1400 kişiyi izlemiş ve mentorluk yapmıştır.

Şimdi bu deneyimlerini insanlarla paylaşıyor ve sorulara cevaplar veriyor. Bu harekete de inbound ismini veriyor.

Sam Mallikarjunan 6-10 Ekim tarihlerinde Startup Istanbul’da.

Hemen kayıt olmak için : startupistanbul.com/register

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Startup İstanbul’un konuşmacıları belli olmaya devam ediyor!

MSNBC, CNBC ve ABC gibi yayın organlarının gözde ismi, Startup İstanbul’da konuşacak!

6-10 Ekim tarihleri arasında ABD, Avrupa ve Asya’dan gelecek yüzlerce girişimci ve yatırımcının katılımı ile gerçekleştirilecek Startup İstanbul’un konuşmacaları arasına, erken aşama yatırım şirketi Rubicon Venture Capital Kurucusu e “” kitabının yazarı Andrew Romans katıldı.

Romans, Vermont Üniversitesi Siyasal Bilimler bölümünden mezun olması ardından 1993 yılında UNIX endüstrisinde kariyer hayatına başladı. Sırasıyla Dura-Line’da Stratejik İş Geliştirme Müdürü ve The Global TeleExchange’de (GTX) CEO’luk görevlerini yapmasının ardından Georgetown Venture Partners ve The Founders Club’da ortak olarak yönetimde yer aldı. Telekomünikasyon alanındaki girişimleri ile de bilenen ve MSNBC, CNBC ve ABC gibi yayın organlarında girişim dünyası ile ilgili sık sık görüşlerine yer verilen Romans, İngilizce dışında Almanca ve Fransızca dillerine hâkimdir.

6 Ekim Perşembe günü başlayacak ve 10 Ekim Pazartesi günü Volkswagen Arena’da muhteşem bir final ile son bulacak Startup İstanbul’da Andrew Romans gibi girişimcilik ekosisteminin önde gelen isimleri, bilgi ve tecrübelerini katılımcılar ile paylaşırken bu ekosistemin daha da gelişmesi için yeni çözüm önerileri ortaya koyacak.

Etkinlik ile ilgili daha fazla bilgi ve katılım için: http://startupistanbul.com/register

 

26 Temmuz 2016 Salı

Invidyo – Neredeyse sarılmak kadar yakın

Etohum girişimlerinden biri olan Invidyo,yeni nesil bebek ve bakıcı izleme hizmetidir. Çalışan anne ve babalar için

büyük bir ihtiyacı gideren Invidyo şu sıralar Kickstarter’da uygun fiyatlarla ön siparişler almaya devam ediyor.

Erken teslim opsiyonunda ilk kameralarını eylül ayında teslim edecek olan Invidyo‘ya kısaca göz atalım.

Yapay zeka algoritmalarını kullanıp çocukların gün içerisindeki en önemli anları otomatik olarak tespit edip 24 saatlik

görüntülerden 2 dakikalık kolaj çıkarıyor. Bu neden önemli? Çocukların evde yaşadığı önemli hiç bir şeyi kaçırmamış olmak

en geçerli sebep olmalı. Invidyo‘nun “Yüz Tanıma Sistemi” aile bireylerini tanımakta olup eve yabancı biri girdiğinde

ebeveynlere alarm gönderiyor.

Çalışan anne babaların çocuklarını yeterince görmemesi kaçınılmaz bir gerçek. Invidyo bu noktada çok yaratıcı bir ilke

imza atmış. Bebeğin yüz ifadelerinden güldüğünü anlıyor, fotoğraf çekip kaydediyor, bunları bir albümde topluyor. Bu albümler

hiç bir zaman silinmiyor. Bu da şunun bir göstergesi, çocuğunuzun gülüşünü kaçırmıyorsunuz.

Akıllı teknolojileri kullanan Invidyo, yüksek sesleri tespit ettiği gibi o sesler arasında bebek ağlaması içeren bir ses varsa

derhal ebeveynlere haber veriyor. İki yönlü ses özelliği de bu noktada en büyük destekçiniz oluyor. Bebeğinize ninni söylemek

ya da onunla konuşmak istediğinizde Invidyo devreye girmektedir.

Çocukların bulunduğu ortamın havasından,nemine, hava kalitesine ve sıcaklığına sensörler yardımıyla erişilebiliyor. Bu da

erken hareket edip çocuğunuza yardımcı olmanızı sağlıyor.

Invidyo‘nun teknik detaylarını incelersek 1 saate kadar, elektrik ve internet kesilse bile çalışmaya devam ediyor. Çalışırken kayıtları toparlayıp

internet geldiğinde tekrar aktarım sağlamaya devam ediyor. Gece görüş özelliği ile 24 saat verim alınabiliyor.

İnternet’e Wi-Fi ya da kablolu bağlanma seçenekleri de mevcut.

Bütün bunlara baktığımızda görünen o ki Invidyo teknolojiyi yapay zeka algoritmaları ile süsleyip önümüze mükemmel bir ürün koyuyor. Kickstarter’da takip etmek için ve

ön sipariş verebilmek için : https://www.kickstarter.com/projects/1414756822/invidyo–ai-driven-child-monitor-with-smart-daily-s?ref=nav_search  adresini kullanabilirsiniz.

Hatırlamakta fayda var ön sipariş için son 13 gün kaldı.

5 Temmuz 2016 Salı

Etohum San Francisco Konferansı gerçekleşti!

Türkiye’nin önde gelen erken aşama yatırım şirketi ve girişim hızlandırıcısı Etohum,dünyanın teknoloji girişimciliği merkezi olarak kabul edilen San Francisco’da bir kez daha girişimcileri ve yatırımcıları bir araya getirdi.

İTÜ ARI Teknokent sponsorluğundadördüncü kez düzenlenen Etohum San Francisco Konferansı, Türkiye’den çıkan girişimlerin dünyaya açılmasını hızlandıran önemli bir etkinlik olarak bu yıl daha büyük bir katılımcı kitlesini bir araya getirdi. Geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da etkinliğe Türkiye ve bölgeden 300’ü aşkın girişimci, yatırımcı ve uzmankatıldı.

22 Haziran Çarşamba günü Galvanize hızlandırıcısında gerçekleştirilen Etohum San Francisco etkinliğinde Intel’in İş Geliştirme ve Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz, Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Tabak, Startup Grind’den Derek Andersen, Google hızlandırıcısı Roy Glasberg, Picsart Founder’dan Hovhannes Avoyan, Freshdesk’ten Dilawar Syed, Striim’den Ali Kutay, “Startup Rising” yazarı Christopher Schroeder, Endeavor’dan  Allen Taylor, “From The Other Side of The World” yazarı Elmira Bayrasli, Inventuslaw’dan Anil Advani gibi önemli isimler konuşmalar yaptı.

Etohum Kurucusu Burak Büyüdemir’in Etohum San Francisco etkinliğinin açılış konuşmasında şunları söyledi: “Son 3-4 senedir Türkiye’de melek yatırımcılık ve girişimcilik kavramları oldukça popüler oldu. Melek yatırımcılar genel olarak kendilerine fiziksel olarak yakın girişimlere yatırım yapmayı tercih ediyor. Türk girişimlerin yatırım için yabancı melek yatırımcıları beklemesinin doğru olmayacağını düşünüyoruz. Bundan dolayı bu konferans ile Türkiye’den çıkan ve gelecek vadeden girişimlerin dünyaya açılmasını hedefledik. Gelecekte de Türk girişimlerini yabancı yatırımcılar ile buluşturmaya devam edeceğiz.“ dedi.

Etohum San Francisco Konferansı’nda açılış konuşması yapan İTÜ ARI Teknokent Genel Müdür Yardımcısı Gökçe Tabak, Türkiye’nin önde gelen teknoparklarından İTÜ ARI Teknokent olarak, internet ve teknoloji dünyasının yakından takip ettiği bu önemli buluşmada yer almaktan mutluluk duyduklarını ifade etti.  İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Türkiye’nin AR-GE ve inovasyona dayalı teknolojik birikimini güçlendirmek ve teknolojik girişimlerin başarılarını daha da geliştirmek amacıyla 2002 yılında kurulduklarını belirten Gökçe Tabak sözlerine şöyle devam etti:

“Yılda 600’ün üzerinde projenin üretildiği ITÜ ARI Teknokent’te, 148’i patentli olmak üzere toplamda 2.500’ün üzerinde başarılı proje çıkardık. 2015 yılında 3 milyar TL gelir üreten İTÜ ARI Teknokent firmaları 180 milyon dolar AR-GE ihracatına da imza attı. Bugün geldiğimiz noktada artık mevcut girişimcilerimiz, yatırımcılarımız ve yeni projelerimizle ülkemizde girişimcilik algısının oluşumuna öncülük ediyoruz. Diğer taraftan 2 yıldır yürüttüğümüz  “İTÜ GATE Uluslararası Girişimci Hızlandırma Programı” ile teknoloji firmalarının Amerika pazarına açılmasını destekliyoruz. İTÜ ARI Teknokent olarak en büyük amacımız Türkiye’den küresel ölçekte markaların çıkmasına imkan tanımak. İTÜ GATE’i de bu amacımız doğrultusunda attığımız en önemli adımlarından biri olarak görüyoruz” dedi.

Etohum Konferansı’nın da girişimciler için çok önemli bir etkinlik olduğunu belirten Tabak, dünyanın en önemli teknoloji şirketlerinin liderleriyle aynı ortamda bulunup, onların tecrübelerinden birebir yararlanmanın büyük fırsat olduğunu sözlerine ekledi. Tabak yaptığı konuşmada, Silikon Vadisi’nde yer almak isteyen girişimcilere, global ölçekte değerlendirilebilecek projeler üretmelerini ve spesifik bir alana odaklanmalarını tavsiye etti.

Türkiye’de teknoloji ile ilgili girişimlerin artması gerektiğine dikkat çeken Intel’in İş Geliştirme ve Stratejiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Ayşegül İldeniz “Ülkemizde inovatif girişimler bulunuyor. Ancak bu girişimleri globale Türkiye’deki girişim ekosisteminin gelişimine büyük katkıda bulunacaktır. Bu alanda uluslararası faaliyetler Türkiye’den çıkan girişimler için oldukça önemli. Bu girişimlerin Silikon Vadisindeki gelişmelerin bir parçası olması gerekiyor.” diye konuştu.

Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner ise konuşmasında büyük çaplı kurumların bir girişimci yaklaşımı ile faaliyetlerini sürdürerek inisiyatif almalarının önemine değindi. Etohum platformunun Türkiye’de girişimcilik ekosisteminin gelişmesi açısından çok faydalı olduğunu ifade eden Boyner, “Bu etkinliklerde ekosistem içerisindeki oyuncuların bir araya gelerek bilgi alışverişi yapmalarını çok faydalı buluyorum.” dedi.

Etkinlik ile ilgili daha fazla bilgi için: http://www.etohumsf.com/

Not: Fotoğraflar – Tayfun Coşkun / Anadolu Ajansı

21 Haziran 2016 Salı

Google Campus, Brezilya Ofisini Açtı!

Dünya’nın önemli noktalarında açılan Google Campus’lerin bir yenisi de Brezilya’nın StartUP ekosisteminin kalbi olan São Paulo’da bizlerle.

Daha önce hem Brezilya StartUP Ekosistemi hem de Google Campus Brezilya Yolcusu başlıklı yazılarımızla sizlere haberini verdiğimiz Google Campus São Paulo, artık aktif bir şekilde hizmet vermeye 13 Haziran itibariyle başladı.

Tel Aviv, Londra, Seul, Madrid ve Varşova’dan sonra şimdi de São Paulo!

Google’ın sadece birkaç ülkede kampüsü bulunuyor. Bu da demek oluyor ki, Google sadece gençlerine ve ekosistemine inandığı ülkelere kampüs açıyor ki girişimciler gerekli eğitimi alsın ve yatırımcılar ile yollarına sorunsuz devam edebilsinler. São Paulo’da bu noktalardan biri. Brezilya’nın en büyük kenti São Paulo’yu da Google yükselen yıldız olarak görüyor, yeni girişimler için.

Google, Güney Amerika’daki önemli tüm etkinliklerini burada, São Paulo Campus’te gerçekleştirmeyi planlıyor. Ayrıca girişimci gençler için düzenli etkinlikler düzenlenecek ve içeride keyifli zamanlar geçirerek StartUp projeleri üzerinde çalışmaları sağlanmış olacak.

Ücretsiz olarak üye olabileceğiniz Campus’e, sadece kahve içip, projelerinize çalışmak için dahi gidebilirsiniz. İster yatırımcılarla ister diğer startup projeleriyle bluşmak isteyin, Google Campus tam olarak sizin isteklerinize cevap vermek üzere dizayn edilmiş.

Otoparklar, kafeteryası, toplantı ve sunum salonları ile donatılmış bir binanın içinde hizmet veren Google Campus, ciddi girişimcilik eğitimlerine de ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Yani São Paulo’daki girişimciler, düzenli olarak organize edilen etkinliklerle yeni network ağları ile buluşmakla kalmayıp, kendilerini geliştirip projelerine birer adım kazandırma fırsatını yakalamış olacaklar.

Orta sınıfın gelişmesi, alım gücünün hızla büyümesi ve bununla birlikte internet erişiminin fiber teknolojisi ile ultra hıza ulaşmasıyla birlikte internet dünyası artık her eve girmiş oldu ve bu da yeni girişimcilerin hızla StartUp havuzlarına atlamalarına vesile oldu, Brezilya’da. Bu sebepledir ki, hızla teknolojiyi geliştirmeye çalışan Brezilyalı genç nesil, Google’ın dikkatini çekmiş olacak ki, São Paulo da Google Campus’ün açıldığı sayılı şehirler arasına ismini yazdırmış.

Brezilya’dan etkilenen tek şirket tabi ki Google değil. Ancak Google Campus, çok büyük bir adım, hem girişimci ve hem de yatırımcılar için.

Said Murat – São Paulo / Brezilya

7 Haziran 2016 Salı

Ülkeler Birer Girişim Olsaydı Hangi Ülke Hangi Girişim Olurdu?

1. İtalya = Zomato

İtalyan mutfağının dünya üzerindeki yaygınlığı bize bir tek şey söylüyor: Biri size restoran önerecekse, bu kişi İtalyan olmalı. Diğerleri ise…

2. Fransa = Instagram

Yüzyıllardır sanatın başkenti sıfatını kimseye bırakmayan Fransa, bu özelliğiyle uygulamaların Instagram’ı.

 

3. Almanya = Linkedin

Çalışma azmi, disiplin ve ciddiyet… Kuşkusuz ki Almanlar dijital girişim dünyasının Linkedin’i.

 

4. Amerika = Shazam

Bugünlerde bütün dünyayı dinlemek için ya Shazam gibi bir algoritmaya sahibi olmak, ya da Amerika gibi bir süper güç olmak gerekiyor

5. İspanya = Tinder

Boşuna İspanyol ateşi dememişler… En büyük aşk hikayelerinin merkezi İspanya, uygulamaların Tinder’ı.

 

6. Türkiye = Über

Asırlardır dillerden düşmeyen o meşhur ‘jeopolitik konumumuz’, bizi dünyanın lojistik problemini çözmeye aday girişimi konumuna getiriyor.

 

7. İngiltere = Youtube

Dünya üzerinde halkını güvenlik kameraları aracılığıyla en çok izleyen ülke olan İngiltere, Youtube’un tahtına aday.

 

8. Rusya = Truecaller

Dünyanın en iyi ajanlarını yetiştirmesiyle bilinen Rusya, spam’cileri tespit eden ve onları sizin için engelleyen bir uygulama rolünü üstlenecek en iyi ülkelerden biri.

 

9. Çin = Agar.io

Özetle büyük balığın küçük balığı yediği oyun Agar.io, bize nedense Çin’i hatırlatıyor…

 

10. Kuzey Kore = Telegram

Diktatörlükle yönetilen ve dünyanın en kapalı toplumlarından biri olan Kuzey Kore, dışarıdan müdahalelere karşı en az Telegram uygulaması kadar sert tedbirler almasıyla biliniyor.

İstanbul’un Girişimi Senin Girişimin Olsun!

Bölgenin en önemli girişimcilerini, yatırımcılarını ve yöneticilerini bir etkinlikte toplayan Startup Istanbul, seni ekosistemle buluşmaya çağırıyor. Startup veya katılımcı olarak başvur, İstanbul’un girişimi senin girişimin olsun.

 

31 Mayıs 2016 Salı

Polonya, Avrupa’nın En Büyük Startup Merkezi Oluyor!

Avrupa’da birçok ülke her geçen yıl yeni bir startup ile parlıyor ve dünyanın çeşitli kıtalarına yayılıyor. Bu parlayan yıldızların bir çoğunun, hatta en önemli isimlerin, Polonya’dan çıktığını görmemek mümkün değil. Peki, Polonya’nın Avrupa’daki en büyük startup hattı olması konusunda tek kanıtımız bu mu? Tabi ki hayır!

Polonya, Amerikalıların tabiri ile ‘power hub’ yani ‘güç merkezi’ rolünde, Avrupa için. Bunları Forbes yazarları dahi söylüyor, haklısınız. İşin gerçeği, Polonya sadece Avrupa için değil, artık dünya için önemli bir değere sahip.

Başarı hikayeleri ve startup tohum platformlarından sonra bunların yanında Google’ın sayılı kampüslerinden birini Polonya’nın Başkenti Varşova’da faaliyete başlamasına ve sayısız etkinliklere ev sahipliği yapmasına ne diyeceksiniz? Genç ve akıllı beyinleri değerlendirmek için, Google, sağlam atmışa benziyor. Sizce de öyle görünmüyor mu?

Polonya, halihazırda sayısız başarı hikayesi ile gündemden düşmüyor. Eğer startup dünyasını yakından takip ediyorsanız, bu durumu çoktan farketmişsinizdir. Örneğin, Brainly, dünyanın en büyük sosyal eğitim ağı, Polonyalılar tarafından geliştirildi ve hala alanında bir numara olmaya devam ediyor. Şirketten alınan bilgiler gösteriyor ki, aylık 40 milyonun üzerinde ziyaretçisi 35’den fazla ülkeden geliyor, Brainly’e. Bir diğer örnek ise, Filmaster. O da, Samba TV tarafından 1 Milyon Euro’ya satın alınmıştı. Diğer bir başarı, DocPlanner. Online olarak doktorunuzu bulup randevu almanızı sağlayan proje, Polonyalılar tarafından geliştirildi ve 25 ülkeden ziyaretçisi yani hastası var. Türk çalışanları da dikkatimizi çekti hemen. Avrupa, Asya ve Afrika’da bir numara olmaya devam diyor. Bir diğeri, Atsora, not edilmesi gereken bir başka startup. Finans sektörüne yönelik geliştirilen proje, Varşova’dan yönetilmekle birlikte, finans sektörünün inovasyonu olarak anılıyor.

Çokça Polonyalı olup Avrupa ve Amerika’da isim yapmış startup örnekleri vermeye çalıştık. Bunun haricinde, bu projelerin hepsinin dünyanın değerli yatırımcılarından yüksek miktarlarda yatırım aldığını ve her birinin farklı şehir ve ülkelere de şubeler açıp daha da büyümeye gittiğinin de farkındayız. Tabii ki, Polonya’nın genç nüfusunun nasıl dinamik olduğunu gösteren güzel bir örnek bu.

Avrupa’dan yatırım geliyor mu? Tabi ki evet. Ancak bu sadece kısa vadede yararlı oluyor. Uzun vadeli proje çalışan ekipler, büyük yatırımcıların peşinde koşuyor. Bu bir gerçek ki, büyük yatırımcılar da kaliteli Polonyalı startupların peşinde.

Bazı startuplar Almanya’yı seçerken, birçoğu da Polonya’dan sonra ilk şubelerini ABD’de açıyor. Ancak hem Avrupalı hem de Türk gençler, Polonya’da startup rüzgarları eserken, ülkenin nasıl potansiyele sahip olduğunu hemen farkediyor.

Krakow ve Wroclaw şehirleri için dinamik genç nüfusun çok olduğundan hep bahsetmişizdir. Ancak artık iki şehirle kalmıyor, tüm ülkede startup etkinlikleri düzenleniyor. Kuzeyden güneye, batıdan doğuya, tüm Polonya’da uluslar arası etkinlikler yapılıyor. Google Campus de Varşova’yı hiç yalnız bırakmıyor.

Büyük şirketlerin yazılım ekipleri genelde Wroclaw’da olur ve Pazarlama ya da Finans ekipleri Varşova ve Krakow’da bulunur. Ancak bu gelenek biraz gelişiyor gibi. Startup geleneğinin tüm ülkeyi sarmasından sonra, artık Varşova ya da Krakow farketmez, tüm Polonya etkinliklerle, yatırımlarla, projelerle, ve yeni startuplarla birlikte, Avrupa’nın en büyük startup merkezi olmaya doğru hızla koşuyor!

Said Murat – Polonyadan.Com

26 Mayıs 2016 Perşembe

Girişimcilikte Profesyonel Olmanın Gücü ve Sorumlulukları

“Verdiğiniz sözleri tutun, gerçeği söyleyin ve hatalarınız için sorumluluk alın.”

Evet, farkındayız, bunlar ailenizin siz çocukken verdikleri öğütlere benziyor. Fakat gerçek şu ki, bu basit gibi gelen sözler aslında iş hayatında çok lazım!

Özellikle de dijital dünyadaki girişimcilerin “gerçek hayat”ta asla karşılaşamayacakları kadar büyük bir kitleyle iletişimde olabildikleri, bu gelişmekte olan alt-kültürde… Daha önce hiçbir nesil birbiriyle bu kadar “ilişkide” olup, aslında bir yandan da bu kadar kendine dönük olmamıştı. Özellikle bir değişim ve bir etki yaratmak istiyorsanız, bunu mutlaka göz önünde bulundurmalısınız.

Sosyal medyada bizi tanımadığımız kaç kişinin takip ettiğini, beğendiğini önemserken gerçekten tanıdığımız insanlara karşı özenli ve saygılı olmuyoruz.

Kendinizi bir girişimci olarak nitelemek kolaydır, peki kendinizi bir profesyonel olarak niteleyebilir misiniz?

Profesyonel olarak adlandırılmak hiç bu kadar önemli olmamıştı. Bu hem iyi bir karakteri temsil ettiği hem de her girişimcinin alışkanlığı olması gereken “profesyonelliği” meydana getirecek olduğu için. Başarılı olmak için profesyonel olmak şart, ve bunun yolu profesyonel olarak bilinmekten geçiyor.

Girişimcilikte Profesyonellik Nedir?

Yeni başlayanlar için, profesyonellik şunlarla ilgili değildir:

-Yüksek lisans derecesine sahip olmak.

-Belirli bir maddi kazanç sağlamış olmak.

– Kendi alanında en iyi olmak.

-Tanınmış olmak.

Bunların hiçbiri bir insanı profesyonel yapmaz. Bir şehrin merkezinde bulunan bir markette meyve sebze standı açıp yine kendinizi profesyonel olarak gösterebilirsiniz. Bu tamamen kendinize, işinize ve iletişim kurup hizmet verdiğiniz kişilere saygınızı gösterecek şekilde kendinizi konumlandırmanızla ilgili bir durumdur. Bu amatörlerle profesyonelleri birbirinden ayıran bir durumdur.

Bugünün yeni ekonomik yapısında girişimcilerin profesyonelliği gerçekten daha çok önem kazanmıştır. Veriler gösteriyor ki 2020 yılında Amerika’da nüfusun %40’tan fazlası ya tamamen freelance çalışıyor olacak, ya da gelirlerine ekleme destek olması için freelance bir işe daha dahil olacaklar. Yeni ekonomi bu işte, artık erkekler de kadınlar da kendi kaderlerinin kontrolünü ellerine alıp kendi işlerini kendileri kuruyorlar. Bu olanak beraberinde bir çok sorumluluk getiriyor. Kendi markasını yaratmak ve işi bu markanın etrafında geliştirmek için profesyonellik bir yaşam biçimi olmak zorunda. Çünkü diğeri rakibinize hizmet etmek anlamına gelecek.

Kendinize profesyonel diyebilmek için şu beş alışkanlığı edinmeniz şart:

#1 – Profesyonel Girişimciler Sözlerini Tutarlar

Girişimcilerin içinde en sık rastladığımız problemlerden biri budur. Bizi size XYZ işini belirli bir sürede yapacağını söyler ama son dakikada iptal eder ve birkaç gün sonra arayıp ne kadar meşgul olduğunu anlatır. Sözünü tutmamak ve süreleri aşmanın bahanesi meşguliyet olamaz. Bir profesyonel sözünü tutmak için elinden geleni ardına koymaz. Bu maalesef kaybolmak üzere artık ama modern zaman girişimciliğinde bu disiplini geri çağırmalıyız. Bir profesyonel gerektiğinde uykusundan feragat etmeli, yine de sözünde durmalıdır. Bu aslında yapabileceğinizden daha fazla sorumluluk almamanız gerektiğine dair bir çağrı da olabilir. Birilerini etkilemek için fazladan söz vermemelisiniz. Bu saygınlığınızın azalmasına yol açacaktır. Daha çok hayır demeyi öğrenin. Her şeye evet demek tabağınızı dolu gösterirken stres seviyesini de artıracaktır. Unutmayın, bir şeye evet diyorken mutlaka bir başka şeye hayır diyoruz.

#2 – Profesyonel Girişimciler Kendi Zamanlarına Saygı Duyarlar

Bu işlerde ilerledikçe göreceksiniz ki en başarılı insanların daha çok boş vakti var ve sürekli meşgul olan insanlardan daha hızlı bir şekilde işlerini büyütüyorlar. Kendinize daha çok zaman ayırdıkça daha başarılı olacaksınız. Bu da ancak zamanınıza değer vermekle olur. Eninde sonunda, zaman bizim en önemli varlığımız. Her şeye evet diyerek aslında zamanımıza değer vermemiş oluyoruz.

#3 – Profesyonel Girişimciler Baskı Karşısında Tutumlarını Korurlar

100 % garanti olan iki veri var:

1-Yarın sabah güneş doğacak.

2-İş hayatında deneme yanılmalar olacak.

Başarılı bir iş adamı, gerçek bir lider stresli zamanlarda ve başarısızlık durumlarında soğukkanlılığını koruyabilendir. Bu şekilde daha iyi kararlar verebilir, başkalarına da örnek olabilirsiniz. Belki doğanızda yoktur ama bunun için çalışmalısınız.

#4 – Profesyonel Girişimciler Kendi Hatalarını Sahiplenirler

Şu da bir gerçek: Ne kadar profesyonel olursanız olun, hata yapacaksınız. Bir işi batırmanın sevilecek bir yanı da vardır. Bu bir öğrenme oyunudur. Olasılıkların peşinde koşarken bazen hatalar yapar ve bir yandan aslında öğreniyor oluruz. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak en kötüsüdür. Elbette yolunuza devam etmelisiniz, hatanın yapıldığı noktada kalın demek değil bu. Aslında çok basit, üç aşamalı bir yol:

Hatayı fark edin ve kabullenin.

Özür dileyin.

İlerleyin.

#5 – Profesyonel Girişimciler Saygınlıklarına Önem Verirler

İşte bu önemli. “Hiçbir şey olmak istiyorsanız, hiçbir şey yapın” demiş yazar Nathaniel Hawthorne. Bu şu demek, yaptığınız her şey önemli. Yaptığınız andan itibaren, sonrasında ve daha ilerisinde de.

Büyük hedefleriniz olabilir ama hareket etmeden bunların hiçbir değeri yoktur. Gerçek bir profesyonel saygınlıklarının aylık kazançlarından ya da kayıplarından daha önemli olduğunu bilir. Hepimiz kazandıran bir iş kurmanın peşindeyiz ama bunu kurnaz hareketlerin arkasına saklanarak yapmak istemeyiz.

Kişisel markanız siz orada yokken insanların sizin hakkınızda söyledikleridir. O büyük konferansta yer almadığınızda sizden nasıl bahsediyorlar? İşte markanız!

24 Mayıs 2016 Salı

Girişimcilerin Yatırımcılara Doğru Koşarken Yaptıkları 8 Hata

Startup projelerinin başlangıç evresinde girişimcilerin yatırımcılara hedeflenerek finansal durumlarını artırmaları gerekir şüphesiz. Pek çok girişimci ise sunum yapmakta deneyimsiz, ya da başarısız olabiliyor. Melek yatırımcı ya da genel yatırımcı, aradığınız hangisi olursa olsun, yaklaşımınızda dikkat etmeniz gereken bazı hareketleri burada listeledik:

Hata #1: Yatırımcıya talep edilmeden iş planınızı göndermek – Yatırımcılar rutin olarak talep edilmemiş e-postaları silerler. Yüzlerce, binlerce e-postanın içinden mücevher bulmak için zamanları yoktur elbette. Fakat iletişim ağlarından birinin referansı olursa – bu bir avukat, portfolyolarında yer alan bir şirketin girişimcisi, yatırımcı bir tanıdık olabilir, – o zaman projenizle ilgilenme şansları olacaktır.

Hata #2: Şirketinizi yatırımcıya sunmadan önce ilgili alandan bir yatırımcıyla ilişkide olduğunuzdan emin olmamak – Bazı yatırımcılar sadece biyoteknolojiyle ilgileniyor olabilirler. Bazıları sadece mobil uygulamalarla ilgilenirler. Bazıları internetle, bazıları dijital medya ile… Bir yatırımcının vaktini alma şansına eriştikten sonra yanlış sularda olduğunuzu anlamanız hoş olmaz, o şansı yakalamadan önce dersinizi iyi çalışın.

Hata #3: Yatırımcıya 50 sayfalık bir iş planı göndermek – Yatırımcınızı projenizle ilgilenmesi için ikna etmiş olabilirsiniz. Bu size, onlara 50 sayfalık bir iş planı gönderme hakkını vermez. 2-3 sayfalık bir özet ve belki kısa bir powerpoint sunumu yeterlidir.

Hata #4: Klişelerle gelmek – Pazarın sadece %1’ine ihtiyacımız var, muhteşem bir viral kullanımımız olacak, ürün kendini pazarlayacak zaten, Google bizi satın almak isteyecek gibi klişeler, elle tutulur veriler olmadığı müddetçe hiçbir yatırımcıyı etkileyecek cümleler değildir.

Hata #5: Demo sunmamak – Bir demo, bin kelimeye bedeldir. Ürününüzle ilgili açıklayıcı bir demo yoksa, yatırımcının ilgilenmemesi epey olası.

Hata #6: İş kolunun potansiyel risklerini hiçe saymak – Risklerin ne olduğunu düşündüğünüzü soracaktır bir yatırımcı, almayı düşündüğünüz önlemleri görmek isteyecektir. Her iş planında kaçınılmaz olarak riskli yerler vardır, bu yüzden şu soruların cevapları yoksa, işiniz zor:

-İşinizin olası riskleri nelerdir?

-Yasal riskler nelerdir?

-Teknolojik riskler nelerdir?

– İşiniz mevzuata ilişkin riskler taşıyor mu?

-Mali sorumluluk riskleri var mı?

– Olası riskleri en aza indirmek için planlarınız nelerdir? Öngörülerinizle ilgili adımlarınız var mı?

Hata #7: Ürün ya da hizmeti yeterince iyi anlatamamak – Girişimci ürün ya da hizmetine, neden özgün olduğuna, en ince detayına kadar hakim olmak ve sorulara doğru cevapları verebilmek durumundadır. En önemli sorular şunlar olabilir:

Kullanıcılar bu ürün ya da hizmetle neden ilgilensinler?

Ürünün en önemli yapıtaşları nelerdir?

Ürün ya da hizmetinizi diğerlerinden ayıran temel özellikleri nelerdir?

Ürün ya da hizmetinizin önceki versiyonları size neler öğretti?

Ürününüze eklemeyi düşündüğünüz ilk 2-3 özellik nedir?

Ürün ya da hizmetinizi ne sıklıkla geliştirmek ya da güncellemeyi düşünüyorsunuz?

Hata #8: Fikri mülkiyetinizi yatırımcıya “satamamak” – Fikri mülkiyet işin en kilit noktalarından biri. Bu konuda da iyi cevaplanması gereken sorularla karşılaşabilirsiniz:

Şirketinizin fikri mülkiyetleri nelerdir? (patentler, bekleyen patentler, telif hakları, marka sırları, alametifarikanız, alan adları vs)

Şirketinizin üçüncü bir şirketin haklarını ihlal etmediğine olan güveniniz hangi fikri mülkiyetinize olan güvenden geliyor?

Şirketinizin fikri mülkiyetleri ilk aşamada nasıl doğdu?

 

 

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Desnet Teknoloji Kurumsal Kimlik yenilendi, işte yeni yüzümüz!

Tweet

 

Bu yıl 15. yılını dolduran Desnet’te hem 15. yılımıza yakışacak, hem de bize dinamizm katacak bir yenilenme sürecini başlattık 6 ay önce.

Hem çok yenilikçi ve vizyoner bir form tasarlamalı, hem de 15 yıllık bir geçmişe, deneyime yakışmalı, prestijli bir duruş sergilemeliydi.

Sıra doğru tasarımcı ile çalışma noktasına geldi. Onların “Brief” dediği bilgilendirme içeriklerini özene bezene hazırladık. Çünkü tasarımcı ile sözler vasıtasıyla anlaşmak çok zor, çünkü kelimelerle bir hayali tasvir ediyorsunuz ve sonuçta hayal ettiğiniz gibi bir sonuç bekliyorsunuz. Zor bir iş.

Uzun araştırmalar sonucunda dünyanın en iyi kurumsal kimlik tasarımcılarından biri olan ödüllü tasarımcı Fas’lı Mohamed Soukarta ile anlaştık. Süreç beklediğimizden biraz uzun sürdü ama sonuçta ortaya yukarıdaki tüm kriterlerimizi karşılayan bir sonuç çıktı.

Mohamed Soukarta çalışmalarını sürdürürken biz de DESNET YAZILIM olan şirket markamızı DESNET TEKNOLOJİ olarak yeniledik.

Yenilenmek gerçekten her şirkete iyi geliyor. Yeter ki doğru zamanı tutturun, ne erken ne de geç tam zamanında yenileyin. Ben bu süreçten bu dersi çıkardım.

Şimdilerde Desnet Teknoloji ne yapıyor?

– El Terminali ile Saha satış Otomasyonu

– El Terminali ile Depo Otomasyonu

- Özel çözümümüz olan VALEAsist El Terminali ile Vale Takip ve Kontrol Sistemi

– Özel çözümümüz olan KantinMobile Kartlı Kantin ve Yemekhane Otomasyonu

– Motorola El Terminali, Zebra El Terminali, Intermec El Terminali, Honeywell El Terminali, Zebra Barkod Yazıcı, Unitech Endüstriyel Tablet, Panasonic Toughpad gibi ürünlerde proje bazlı ya da proje devamı satışlar gerçekleştiriyor. Rakiplerinden farklı olarak mevcut, stoktaki ürünü her müşteriye satmak yerine doğru müşteriye doğru projeye doğru fiyatlı doğru ürünü teklif ediyor.

– Android tabanlı iş çözümleri, Android tabanlı otomasyon projeleri gerçekleştiriyor. Örneğin bir oto yıkama zinciriniz var, günde kaç aracın yıkandığını sistemde tutmak ve sisteme kayıt yapmadan araçların yıkanamamasını istiyorsunuz. Ayrıca araçların standart yıkama sürelerinden ne daha az, ne daha çok yıkanamamasını ve bunun da çalışanların inisiyatifine bırakmamayı istiyorsunuz. Desnet Teknoloji’deki uzman arkadaşlarım sisteminizin mevcut halini yerinde inceliyor, doğru çözümü tasarlıyor, çok kısa bir sürede de hayata geçiriyor.

Bir de 2 yıldır sürdürdüğümüz bir İKİNCİ EL EL TERMİNALİ departmanımız var ki burada da eski el terminallerinin tekrar hayata döndürülüp daha az bütçeleri olan ya da bu işe çok büyük bütçeler ayırmak istemeyen müşterilerimiz için çok ciddi fiyat avantajları sunuyor. İkinci El El Terminali de Desnet Garantisi ile sunuluyor.

Kısacası 15. yılında Desnet 15 yaşında bir şirket gibi tecrübeli, 15 yaşında bir genç gibi zinde, enerjik ve taze.

Bugüne kadar Desnet’te emeği olan tüm geçmiş mesai arkadaşlarıma, şu anda ekibimizi oluşturan değerli mesai arkadaşlarıma, bize güvenen ve işinin can damarını bize teslim eden değerli müşterilerimize can-ı gönülden teşekkür ediyorum.

İşte DESNET TEKNOLOJİ Kurumsal Kimlik Çalışması. 

Emekleri için değerli tasarımcımız Mohamed Soukarta’ya sonsuz teşekkürler. İşte Soukarta’nın diğer çalışmaları 

Thanks for our new corporate identity work to our valuable corporate branding consultant and designer Mohamed Soukarta, here is the other works of Soukarta 

Desnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo OtomasyonuDesnet Teknoloji – El Terminali – Saha Satış Otomasyonu – Depo Otomasyonu

“Muhteşem Bir Fikrim Var” – mı acaba?

Girişimciler dünyasında yerinizi almaya hazır mısınız? Bir startup başarısı için kuşkusuz muhteşem bir iş fikriniz olması lazım. Fakat bir fikrin sizi çok heyecanlandırıyor olması o işin başarılı olacak ve kazandıracak bir fikir olduğu anlamına gelmiyor. Fikrinizin peşinden gitmeden önce kendinize hangi soruları soracağınızı başarılı şirket sahiplerinin konuşmalarından sizin için derledik.

Web tasarım okulu The Starter League kurucu ortaklarından Mike McGee, kulakta küpe olacak, aforizma gibi bir cümle kuruyor: Eğer sizi, arkadaşlarınızı, ailenizi, birlikte çalıştığınız kişileri olumsuz etkileyecek bir detay varsa, emin olun ki bu tanımadıklarınızı da olumsuz yönde etkileyecektir.

Fon bulma sitesi fundable’ın kurucularından Wil Schroter, “ödeme yapacak müşteri potansiyeliniz yoksa, bir fikir her zaman bir fikir olarak kalır”, diyor. “Basit bir fikir alaşağı edilebilir ama para harcayarak müşterileri kimse alaşağı edemez.”

Spor giysileri şirketi Hourglass Angel’ın SEO’su güçlü ve niş bir pazara hitap eden bir iş fikrine sahip olmamız gerektiğini söylüyor. “Daha iyi hizmete ihtiyaç duyduğunu bildiğiniz, tanıdığınız niş bir pazara odaklanmanızı tavsiye ederim. Pazarın yeterince geniş olduğundan ve sizin alternatiflerden daha iyi hizmet sunacağınızdan emin olun. Büyük şirketler niş pazarlara çok odaklanmazlar, bu yüzden açık kapılar, boşluklar çoktur, iyi değerlendirin.”

American University Kogod School of Business yöneticisi Melissa Bradley, yeterince tutkulu olup olmadığımızı test etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. “Yeni bir iş kurmak özellikle ilk zamanlarda normalden fazla zaman, emek, sabır, enerji gerektirdiğinden, işinizle ilgili beceriniz ve deneyiminizin yanısıra ne kadar tutkulu olduğunuz da başarınızı artıracak ya da azaltacak bir etmendir.”

Oyun şirketi PLYT’nin genel müdürü Lisa McCartney, fikrinizi test ettiniz mi diye soruyor. “İş kurmak istediğiniz fikri, sadece yakın çevreniz ve arkadaşlarınız üzerinde değil, eleştirilerine güvenebileceğiniz deneyimli isimler üzerinde de denemelisiniz, fikir alışverişinde bulunmalı, geribildirimleri önemsemelisiniz. İnsan kendi fikrinin içinde kendi kendine çalışırken bir süre sonra körleşebiliyor, bu yüzden bu bildirimler çok değerli.”

Betterworks şirketinin CEO’su Kris Duggan, büyükanne testi isimlendirdiği bir yaklaşımdan bahsediyor. “Fikrinizi, oluşturacağınız işi, vereceğiniz hizmeti, en basit kelimelerle ifade edebiliyor musunuz? Ne olduğu net mi? Büyükannenize anlatsanız anlar mı? Belki düşündüğünüz fikir bazı sorunları çözüyordur fakat daha büyük kitlelere de birşeyler anlatıyor olması gerekiyor.”

17 Mayıs 2016 Salı

Kadın Girişimciler için 5 Öneri

Bir girişimcinin kadın ya da erkek olması önemli mi, neden böyle bir ayırım yapılsın ki diye düşünüyor olabilirsiniz. Fakat maalesef iş dünyasının bazı alanları erkekler tarafından epey ele geçirilmiş durumda. Bu alanlarda bir kadının ciddiye alınması ve kendini göstermesi özellikle startup şirket veya projelerde zor olabiliyor. Ayrıca kadın olmanın, yani hassas ve hisleri güçlü olmanın iş dünyasında bazı avantajları da olabilir. İşte bir kadın girişimciye verebileceğimiz 5 öğüt:

Biraz cesaret ve kendini adama: Özellikle iş dünyasının teknik bölümlerinde kendini göstermek zor olabiliyor, bildiğiniz bir bilişim konferansı mı var? Ben oraya ait değilim diye düşünüp evde rahat koltuğunuza yaslanıp bir film izlemek yerine harekete geçip o konferansta yer almalısınız.Eşit kazancı başlatan siz olun: Acı ama gerçek. Bir araştırmaya göre 2016 yılında hala bir erkeğin kazandığı her 3 liranın karşılığı olarak bir kadın 2.3 lira kazanıyor. Bir kadın lider olarak şirketinizde çalışanların kazançlarının bu anlamda eşitlenmesini sağlayın ve bunun savunucusu olun.Kelimeler güçlüdür, doğru kullanmak gerek: Erkek egemen bir alanda ciddiye alınmak için kelimelerinizi kabalaştırmak, erkek diline çevirmek zorunda değilsiniz. Kadınlar iş dünyasında erkekleşmek zorunda değiller. “Erkek gibi kadın” olmadan da başarılı olunabilir. Hatta hassasiyet, doğru kullanılırsa bir güçtür her zaman.Yardımsever olun, o zaman istekleriniz de gerçekleşir: Belki fona ihtiyacınız var, belki bir ortaklığa, belki danışmanlığa. Bodoslama buradan ilerlerseniz şansınız yaver gitmeyebilir. Siz önce gönüllü işlerde görünün, yardım kuruluşlarında görev alın, ya da belki bir blog açıp deneyimlerinizi paylaşın, işin bu kısmını siz belirleyin. Göreceksiniz ki isteklerinizi bu kanal yoluyla elde edebileceksiniz. Cömertlik her zaman kapıları açar. Kapıları çalmadan önce sizinkinin açık olduğundan emin olun, o zaman inanın ki size de pek çok kapı açılacaktır.İçgüdülerinize güvenin: İş hayatında elbette hayatımızı en çok kolaylaştıran etmenler elbette istatistikler ve gerçek sonuçlar, elle tutulur bilgilerdir. Fakat bu bilgiler her zaman başarılı olmak için yeterli olmayabilir. Yani iş hayatında her zaman 1+1=2 değildir, bazen 1+1’e karar vermek için iç sesinizi dinlemeniz gerekir, özellikle kadınların içgüdüleri her zaman çok daha sağlamdır, bu yüzden kulak vermenizi tavsiye ederiz, geribildirimler her zaman önemlidir ve örneğin işinizle ilgili olumlu karşılıklardan çok olumsuzlara da kulaklarınızı tıkamamanız ve üç boyutlu düşünmeniz yararınıza olacaktır.

 

 

 

 

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Kuluçka Döneminden Sonra Startup Projenizin Büyümesine Yardımcı Olacak 5 Fikir

İş hayatında kullanılan, “kuluçka dönemi” diye bir tabir var bir süredir. Parlak projelerin desteklenmesi için şirketler kuluçkalar oluşturuyorlar. 2000’lerin başından bu yana Ericsson’dan Superonline’a pek çok bilişim şirketinin kuluçka benzeri yapılar kurduğu konuşulmaya başlandı. 2011 itibariyle Türkiye’deki tek başarılı kuluçka girişimi örneği, Burak Büyükdemir’in başında bulunduğu “e-tohum” oldu. Amaç bir girişimin başlangıç sürecinde ele alınıp olgunlaştırılması için doğru kişilerin bir araya getirilmesi, fon sağlanması ve bu tarz oluşum desteklerinin verilmesi.

Öğreniyoruz ki ilk kuluçka girişimi Amerika’da 1959 yılında yapılmış aslında. Şu an dünya çapında ise 7000 kadar kuluçka girişimcisi var. Çok güzel. Peki kuluçka girişimcinizle tüm hamleleri gerçekleştirdikten sonra neler oluyor? Unutmayın, startup girişimlerinin %90’ı başarısız oluyor, o zaman biz de size başarısızlık yaşamanızı en az ihtimale indirmek ve şirketinizi büyütmek için 5 fikir verelim:

Dikkatli seçim yapın: Doğru kuluçka girişimcisinin ellerinde misiniz? Şu soruları kendinize sorun. Sizin elinizden neler geliyor ve diğerleri neleri ele alabilirler? Bir uzman yardımına ihtiyaç duyuyor musunuz? Ne kadar harcamayı düşünüyorsunuz? Başka neye ihtiyaç duyuyorsunuz?İşiniz aksayabilir, başka bir işe tercih edilebilir ya da başka bir işle bütünleştirilmek istenebilir: Bir pazara girip müşterinin yaklaşımının değişebileceğini ve işinizin aksayabileceğini, başka bir işe tercih edilebileceğini ya da başka bir işle birleştirilebileceğini öngöremiyor, bu ihtimalleri göz önünde bulunduramıyorsanız, zaman harcıyorsunuz demektir.Namınız yürüsün: İsminizin duyulabilmesi için en önemli araç bugünlerde içerik pazarlamadır. Yani özellikle internet üzerinde ilgi çekici içerikler üreterek marka ve ürününüzü büyütme stratejiniz olmalıdır. Bu düzenli blog postları, videolar, infrografikler, e-kitaplar ve benzeri araçlarla yapılabilir, önemli olan kaliteli içerikle biraz bilinirlik kazanmaktır, isminiz yavaş yavaş konuşulmaya başlanmalıdır, hatta henüz bir ürün satmaya başlamamışsanız bile.Network, network, network: Sosyal medya ya da blog yazma yoluyla yapabileceğiniz tüm iletişimlere rağmen, ofisten çıkıp birebir iletişime geçmek gibisi yoktur. Buluşmak isteyeceğiniz kişileri düşünün ve onları nerede görebileceğinizi düşünün. Örneğin öğlen yemeği toplantıları ayarlayabilirsiniz. Onlara değerli bir sebeple yaklaşmalısınız, örneğin işi büyütmek için bir öneri ya da işlerine yarayacağını düşündüğünüz enteresan bir makale… Bu tarz öğle yemeklerinde ya da benzeri buluşmalarda kartvizit değiş tokuşu hala önemli.Doğru kaynakları kullanın: Kuluçka programınızda size sunulmuş olan kaynakları, araçları kullanmış, tüketmiş olabilirsiniz fakat bu yeni kaynak ve araçlar kullanamayacaksınız anlamına gelmez. Onlarca, hatta neredeyse yüzlerce farklı kaynak ve araç bulabileceğiniz makaleler, kitaplar mevcut. Bunlar analizlerden tutun sunum çeşitlerine, bloglardan tutun içerik paylaşım uygulamalarına, fon uygulamalarından SEO araçlarına ya da bir takım modellemelere kadar varan farklı araçlardır.

 

12 Mayıs 2016 Perşembe

İş kurmak? Boğulmayı Önlemek İçin 3 Adım

Herhangi yeni bir girişimciye nasıl hissettiğini sorarsanız alacağınız cevap büyük ihtimalle şu cümleyi kapsayacaktır: “ Boğulmuş hissediyorum.”

Boğulmak bir çok formda gerçekleşir fakat genel olarak çok fazla seçeneğe sahip olmak, nereden başlayacağını bilememek, sürekli bir çok fikrin arasında boğulmak, çok fazla bilgi öğrenmek ve aynı anda çok fazla sorumluluk almak durumlarını kapsar.

Doğruyu söylemek gerekirse, çömez bir girişimci olmak genel olarak bunaltıcıdır – bu işin olmazsa olmazıdır. Fakat önceliklerinizi belirlemek ve sürekli değerli zamanınız, enerjiniz ve kapasitenizin hangi işe değeceğini belirlemek sizin görevinizdir.

Her şey gibi, neyin önemli olduğuna aktif bir şekilde karar vermezseniz, bir başkası sizin yerinize karar vermekten çok mutlu olacaktır. Amaçlarınız ve önceliklerinizle uyum içinde olan bir bir iş planını ne kadar aktif bir şekilde oluşturursanız, bunalmanız ve startup tükenmişliği yaşama şansınız o kadar azalacaktır.

İşte yeni bir girişimci olarak bunalmayı engelleyen 3 basit fakat bir o kadar da önemli davranış:

Amaçlarınızı belirleyin

Çömez girişimcilerin başarısız olduğu ilk konu açık, öz ve ölçülebilen hedefler belirlemektir. Herhangi bir zamanda 3 ten fazla amacınız olmaması gerekir.

Güncel hedeflerinizi tam olarak belirledikten sonra, zamanınızı ne yaparak geçirmeniz konusunda karar vermenize artık gerek kalmayacak. Artık her parlak fikri elemek için zaman harcamayacaksınız. ( bedava webinar, networking etkinliği, online dersler gibi…)

Kasıtlı olarak, 3 tane açık, ölçülebilir hedef belirmek sizin için neyin alakalı olduğuna ve neyin sizi dağıttığına karar vermenizi sağlayacaktır. Bu da bunalma hissini dünyanızı karartmadan engellemenize yardımcı olur.

Hedeflerinizi belirlemeyin, onları takımınızla paylaşın ve bu hedeflere ulaşmak amacıyla bütün eforunuzu kullanın. Basit ve şık.

Sınırlar koyun

İşinize güçlü sınırlar koymak ilk günden başlayarak kesinlikle yapmanız gereken bir şeydir. Kapınızda sizin sınırlarınızı değiştirmek için müşterilerin yığılmasını beklemeyin. Patron sizsiniz dolayısıyla seçimin gücüne kendinizi hazırlayın ve işiniz için kasıtlı olarak sınırlar koyun.

Kendinize hangi saatleri kendinize ayıracağınızı, ne zaman müşterilerinizle buluşacağınızı, ödemeleri nasıl kabul edeceğinizi, takımınızın nasıl iletişim kuracağını ve bunun gibi soruları sorun. Müşteriyi haftanın herhangi bir gününde, günün herhangi bir zamanında kabul edebiliyor olmanız çünkü en başta hiç iş olmamasındansa herhangi bir işi kabul etmenin daha iyi olacağını düşünmeniz, bunu yapmanızı gerektirmiyor.

Eğer cumaları randevu vermek istemiyorsanız, cumalara randevu vermeyin. Eğer herhangi bir ödeme planı önermek istemiyorsanız, bu konuda istisna yapmayın. Eğer takımınız sizinle eposta yoluyla iletişim kuruyorsa, kişisel telefonunuzdan size mesaj attıklarında onlara cevap vermeyin.

Eğer kasıtlı olarak sınırlar koymazsanız, işlerin nasıl yapılmasıyla alakalı size düşüncesini bildiren bir çok kişiyle uğraşmak zorunda kalacaksınız, ve bu çok bunaltıcı duruyor değil mi?

İşleri bölüştürün

Bir girişimci olarak işe başladığınızda herşeyi kendiniz yapmanız gerekiyormuş gibi bir yanlış düşünce var. Bunu boşverin ve şöyle yapın: İşleri ne kadar erken bölüştürürseniz, o kadar erken bir şekilde en iyi performansı gösterebilir ve işinizi kurmaktan zevk alabilirsiniz.

Her şeyi kendiniz yapmaktansa, asistan proje yöneticisi, profesyonel grafik tasarımcısı çalıştırmak kesinlikle akıllıca olandır. Durumunuza bağlı olarak, fon almak belki en başta zor olabilir. Fakat bu demek değildir ki işleri bölüştürmekten kaçınmalısınız.

Elinizden çıkarmanız gereken bazı zorlu görevleri belirleyin ve onları tamamlamak için yardım isteyin. Haftada bir kaç saat çalışmak için birini işe almak veya aylık olarak size yardım edebilecek bir asistan işe almak, değerli zamanınızı boşaltmanızı sağlayacak böylece en iyi yaptığınız işlere odaklanabileceksiniz.

Bu konuda kararlı olun. Herkesi işe almayın fakat çekirdek amaçlarınıza ulaşmak ve üretkenliği arttırmak için elinizden gelenin en iyisini yapın.

Kaynak: http://yfsmagazine.com/2016/04/23/entrepreneurs-eliminate-overwhelm/

10 Mayıs 2016 Salı

Güçlendirilmiş Girişimcilik

“Çalışanlarım başarılı olmak için ihtiyaçları olanlara sahipler mi?” Doğru kaynakları onlara sunuyor muyum? Doğru teknolojiyi kullanıyor muyum?”. Yeni bir iş kuran bir girişimci olarak, başarıya giden yol cevaplardan çok sorulardan geçer. Şansınıza iş arkadaşlarınızdan, mentorlardan ve sizin durumunuzda daha önce bulunmuş diğer profesyonellerden öğrenebilirsiniz. Zamanınıza ve bir kaç taktiğe odaklanarak, hız kazanmak ve işinizi başarıya giden yola sokmak kesinlikle mümkün. Başarılı bir girişimci olmak için aşağıdaki 5 taktiği okuyun.

Akıllıca çalışın

Cümlenin arkasındaki asıl anlam “akıllıca çalışın, çok çalışmayın”dır. Her şey verimlilikle alakalı. İşiniz büyüyor çünkü doğru insanları işe aldınız, fakat onların yeteneklerini en iyi şekilde kullanıyor musunuz? Çalışanlarınız sizin en değerli kaynağınız, dolayısıyla alışık olmadığınız problemleri kendi başınıza çözmeye çalışmak yerine iş arkadaşlarınızdan yardım isteyin. İşleri tekrar etmekten kaçının ve o işleri en iyi şekilde halledebilecek kişilerin o görevleri yapmasını sağlayın.

Gündelik olarak küçük işlere kendinizi kaptırmanız oldukça kolaydır fakat akıllıca çalışmak aynı zamanda sizin ve şirketiniz için en önemli olan işleri önceliklendirmektir. Harcadığınız zamana oranla size getirisi az olan işlerle zamanınızı harcamayın. Öncelikli ve getirisi yüksek olan projelerinizi belirleyin, zaman düzenlemesini yapın böylece takımınız özellikle o projeler üzerinde çalışabilir ve onlara odaklanabilir.

Daha fazla uyuyun

Günde sadece 4 saat uyuyarak CEO olmak işinizi yürütmenin tek yolu gibi görünebilir. Her şeyden sonra, daha fazla çalışmak daha çok şey başarmak demektir, değil mi? Yanlış. Ulusal Nörolojik Bozuluklar Derneği “Az uyku bizi yavaşlatır ve bir sonraki güne odaklanmamızı zorlaştırır” şeklinde bu durumu belirtmiştir.

MicKinsey & Company tarafından yapılan bir araştırmaya göre iş sahiplerinin yüzde 43 ü haftada en az 4 gece yeterince uyuyamadıklarını söylemişlerdir. Uykusuzluk sizin liderlik yeteneğinizi etkiler. BMC Neuroscience a göre liderlikle ilişkili olan fonksiyonlarınızın bir çoğu alın kortexinden gelir ve bu bölge uyku eksikliğinde düzgün çalışmamaktadır.

Networkünüzü büyütün

Pazarınız ne olursa olsun veya kendinizi 10 yıl içerisinde nerede görüyor olursanız olun, genişleme potansiyeliniz networkünüzle sınırlıdır. Her ne kadar kişisel network etkinliklerine katılmak önemli olsa da, bir iş yürütürken o etkinliklere katılmanız her zaman mümkün olmayabilir. Şansınıza, sosyal medya ve online topluluklar ile networkünüzün yerel topluluğunuzun sınırları aşması daha önce hiç olmadığı kadar kolay. Yerel bir etkinlik yok mu? Bunun yerine Twitter konuşmasına veya webinarlara katılabilirsiniz. Diğer katılımcılarla yapacağınız online tartışmalar, başka hiç bir şekilde tanışamayacağınız kişilerle tanışmanızı sağlayabilir. Ek olarak, online varlığınız arama motoru optimizasyonunuzu arttırabilir ve endüstride sizi düşünce önderi konumuna getirebilir.

Ara verin

FastCoDesing a göre 1940 lardan beri çalışmalar iş gücü için ara vermenin çok önemli olduğunu göstermektedir. Health.com a göre ne yazık ki, eğer şirket liderleri bu alışkanlığı gündelik hayatlarında uygulamazlarsa, çalışanlar da kendilerinin ara veremeyeceğini düşünürler. Gün boyunca aktif olarak hareket edeceğiniz aralar vermeyi düşünün – yürüyüşe çıkmak gibi- ve çalışanlarınızı da aynısını yapmaları için cesaretlendirin.

Mobil olun ve gökyüzüne bakın

9 dan 5 e kadar sadece ofis duvarları arasında çalışmak sadee faks makinelerinin yapacağı şey olacaktır. Bir iş büyütmek yeni müşterilerle tanışmak, ticaret etkinliklerine gitmek ve dünyanın her yerinden ortaklarla çalışmak anlamına gelmektedir. Çalışanlarınıza mobil çalışma imkanı vermek onların işinizin büyümesine yardım ederken her yerden çalışmaya devam edebilecekleri anlamına gelir. Şuanda, küçük işletme sahiplerinin yaklaşık yarısı operasyonlarını yürütmek için akıllı telefonlarını birinci araç olarak kullanmaktadır.

Uluslararası Data Topluluğu’na göre 2020 de mobil iş gücünün yüzde 105.4 büyümesi beklenmektedir (o zamanki Birleşik Devletler iş gücünün yüzde 72 sinden fazlası). Mobil iş gücü büyüdükçe, küçük işletmeler daha fazla cloud sistemine kayacaklardır. Cloud sistemine adapte olmuş küçük işletme sayısı 2015 te yüzde 37 yken bu oranın 2020 de yüzde 78 olması bekleniyor.

Kaynak: https://www.entrepreneur.com/article/275142

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Startupınızın Kurucu Hayal Ekibini Kurmak İçin 3 Adım

Bir şirket kurduğunuzda, iyi günleriniz olduğu kadar kötü günleriniz de olacak. Kurucu takımınızın birleşmiş bir güç olarak bu zorluklara göğüs germeye hazır olduğundan ve bu zorluklardan daha da güçlenerek çıkabileceklerinden emin olmak zorundasınız. Doğru kişileri bulmak ve durdurulamaz birtakım yaratmak hiç de kolay değil. Denenmiş ve işe yarayan bir formül olmasa da, doğru eş kurucuları bulmak ve güçlü bir ortaklık kurmak için 3 adım:

Çözdüğünüz probleme duyulan heyecanı önceliklendirin

Gerçek bir problemi çözmeye karşı olan heyecan sizin zor günlerinizi geçirmenizi sağlatacaktır. Eş kurucularınızla beraber bu yaklaşıma sahip olmak takımınızı güçlendirecek ve sağlam bir şirket kültürünün temellerini atacaktır. Her startupın başarısız olma şansı yüksektir ve birleşmiş bir güç olarak heyecanın yokluğu bu olasılığı daha da arttıracaktır.

Kurucu takımınızın dışarıya belli ettiği tutku aynı zamanda diğer insanlara sizin misyonunuza inanmak ve büyümenize yatırım yapmak için ilham verecektir. Tutku güçlüdür – takımınızla beraber ileriki işe alımlarınız, müşterileriniz ve yatırımcılar için önemlidir. Örneğin, bir yıl kadar önce müşteri hizmetlerini iyileştirmeye ilgili olduğumu farkettim ve bu ilgim beni bu problem üzerine çalışan bir seri şirketi kurmaya yöneltti. Aynı problemle uğraşan girişimcilere fon sağlıyorum çünkü bu probleme ve bu problemi çözmeye çalışan insanlara inanıyorum.

Tek başına olmak zordur dolayısıyla uyumlu bir takıma yatırım yapın

En azından bir tane eş kurucu bulmak akla hayale sığmayacak kadar yararlıdır. Sadece tek bir insanın bir şirketi sıfırdan kuracak yeteneklere sahip olmasının imkansızlığından dolayı değil aynı zamanda yol arkadaşlığının yeri doldurulamazdır. Aranızdaki kimyanın uyuştuğuna emin olun, ardından bıkıp usanmadan iletişim kurun. Kurucu takımınızın vizyonunuz ve neleri feda etmeye gönüllü olduğunuz konularında aynı düşünceye sahip olduğundan emin olun.

Girişimcilik duygusal olarak (ve bazen de fiziksel olarak) yorucudur, karşılaştığınız zorlukları anlayacak ve kötü zamanlarınızda size yardımcı olabilecek birine sahip olmak sizin için işleri kolaylaştıracaktır. Benim düşünceme göre ideal takım 2 veya 3 kişiden oluşmalıdır. Daha kalabalık takımlarda, farklı kişilikleri yönetmek zor olabilir. Bir kere doğru takıma sahip olduğunuzda, boşlukları doldurmak için size tavsiye verecek kişiler bulmak amacıyla networkünüze başvurun.

Tamamlayıcı yetenekleri arayın

Yeni bir girişim için gereken yetenekler elinizdeki fırsatlara bağlıdır. Güçlü ve zayıf yönlerinizi objektif bir şekilde analiz edin ve takımın geri kalanını sizin şirkete verebileceklerinizi tamamlayan kişilerden seçin. İdeal dünyada, kurucu takımınız Venn şemasına benzeyecektir – bazı yetenekler ortak kümededir fakat her kişi kendi biricik yeteneklerine sahiptir.

Örneğin, vizyoner bir lider paha biçelemezdir fakat bu liderin teknik bilgisi çok güçlü olan bir liderle olan birleşimi başarı şansını arttıracaktır. Başarılı bir prototip oluşturmak ve networkten geri bildirimler almak büyük bir başarıdır fakat teknik konular için bu yeterli olmayabilir. Eğer takımınız bu prototipi bir pazara açılma stratejisi ile birleştiremezse, ürününüzü satmak ve şirketinizin değerini ortaya çıkarmak zor olabilir.

Bir girişimci olarak, zor zamanlar geçiriyorsunuz dolayısıyla önleminizi alın. Bir şirket kurarken zorluklarla karşılacağınız kesin, bu nedenle doğru kurucu takımın desteği sizin için fark yaratabilir. Tamamlayıcı yeteneklere, kişiliğe ve tutkuya sahip olan insanları seçerek, şirketinizi misyonunu geliştirmesi için hazır hale getiriyor olacaksınız – ve startupın inişli çıkışlı dünyasında yolunuzu bulmanıza yardım edecek bir ortaklıkta.

 

Kaynak: http://mashable.com/2016/03/23/startup-founding-team/#zMQnVj4XCsqR

3 Mayıs 2016 Salı

Personel Şefi İşe Almalı Mıyım?

Geçtiğimiz yıllarda, erken dönemde personel şefi işe alan teknoloji startuplarının sayısı gözle görülür şekilde arttı. Hala çok yaygın olmasa da, tanıdığım ve bir personel şefine sahip CEO’lar bu pozisyonun büyük hayranları ve şirket için önemli olduğuna inanıyorlar. Fakat, ilk dönemlerindeki bir teknoloji şirketinin CEO’su için ne zaman personel şefi alınması gerektiği konusunda çok incelikli tartışmalara rastlamadım. Veya bu rol hakkında nasıl düşünmeleri gerekiyor? Bizim portfolyo şirketlerimizden biri olan Gainsight’ın CEO’su Nich Mehta’ya ulaştım ve onun bu pozisyon hakkındaki düşüncelerini sordum. Nich, bir yıllık rotasyonel personel şefine sahip ve en sonunda bu işin fonksiyonel olacağını düşünüyor. Bu, personel şefine bakmanın ilginç bir yolu ve Gainsight için bu yaklaşık 3 yıldır işe yarayan bir model. İşte onun bu konudaki düşünceleri:

Nakul: Geçtiğimiz yıllarda, bazı CEO’ların kendileri için personel şefi işe aldıklarını gördük. Bu konu hakkında ilk ne zaman düşünmeye başladın ve motivasyonun neydi?

Nick: Bir personel şefine sahip olma düşüncesine tutkun olduğum söylenebilir. Birkaç yıl önce, eski BCG çalışanı ve Bain Capital profesyonelini (Allison Pickens) genel operasyonlar pozisyonunda çalışması için işe aldım. Allison bize o kadar katkıda bulundu ki (satış geliştirme, yeni pazarlar ve finans konularında) o çok hızlı bir şekilde Müşteri Başarı Genel Müdür yardımcılığına terfi etti. O zaman fark etmemiştim fakat Allison terfi aldığında, ben de aynı zamanda süreçteki personel şefimi kaybetmiştim. Resmi pozisyonu bu olmasa da, Allison bana CEO için çalışan çok yönlü bir insanın değerini gösterdi.

Allison terfi ettiğinden, eski Morgan Stanley çalışanı olan yatırım bankası analisti Tyler Elkington’ı bizim finansal analistimiz olarak işe aldı ve yeni görevinden dolayı Tyler hakkında da bana rapor vermek zorundaydı. Tyler’ın finans konusunda çok daha yararlı olabileceğini fark ettiğimde ona personel şefi ünvanını verdim.

Şu an 3. personel şefimizle çalışıyoruz (Allison’ı sayarsanız 4!)

Nakul: Personel şefi tam olarak ne yapıyor?

Nick: Bence personel şefinin görevi CEO’nun stratejik olarak yönetmesine yardım etmek. Herhangi bir zamanda, CEO’nun tabağında çok az sayıda stratejik öncelik bulunur. Zor olan bu kadar zorunlu e-posta ve toplantı arasında ilerleme kaydedebilmek. Bir personel şefi CEO’nun stratejik değerini arttıracak bir çarpandır. Herhangi bir zamanda, benim şefim şu konular üzerine çalışıyor olabilir:

Şirketin stratejik planlaması ve bütçeleme süreci

Önemli yönetim toplantıları düzenlemek

Kritik müşteriler veya olası toplantılara beni hazırlamak

Stratejik olarak proje yönetmek

Nakul: Şu anda 3 yıldır personel şefiniz var, bu pozisyonun olmasının size en büyük yararı neydi?

Nick: 4 farklı kişiyle çalıştığımdan, şu anda bu görevin yararına inanıyorum. Aslında şu anki personel şefim Tim Hoag ve bir öncesi Nathan St. Martin arasında boşluk vardı ve bir personel şefim olmamasının acısını hissettim. En temel düzeyde, bir personel şefim olduğunda daha paralel stratejik kararlar alabildiğimi düşünüyorum.

Nakul: Şirketin hangi aşamadayken hizmet olarak yazılım satan bir CEO personel şefi almayı düşünmelidir?

Nick: Bu sorunun cevabı büyük ihtimalle şirketten şirkete, CEO’dan CEO’ya göre değişiyordur. Fakat personel şefi almanın zamanının geldiğini gösteren bazı sinyaller:

Eğer her hafta programınız tıka basa doluysa.

Birinin üstlenmediği stratejik girişimlerin listesi giderek büyüyorsa

Stratejik girişimler birden fazla iş birimini ilgilendiriyorsa

Stratejik olarak büyüyen ve hızla değişen bir pazarda faaliyet gösteriyorsanız.

Ayrıca Nick’in şu anki ve ondan önceki iki personel şefine (Tim, Nathan ve Tyler) bu görevi nasıl algıladıkladıklarını, onları kariyer süreçlerine bu pozisyonun nasıl uyduğunu sordum, işte o cevaplar:

Nakul: CEO’nun personel şefi olmaktaki motivasyonları nelerdi?

Tim: Personel şefi olmayı özellikle iki nedenden dolayı istedim: (1) birimlerarası stratejik girişimlere liderlik etme/katılma fırsatını yakalamak 2) direk Nick için çalışmak.

Personel şefi olarak, birçok kez birimlerarası organizasyonel projelerde çalışma fırsatı elde ettim. Şimdiye kadar, bu projeler bu bütçe, çalışan başarısı, büyüme/marjin analizi, ortaklarımızla uyum, harcama girişimleri, ürün toplantıları ve yıllık konferanslarımızı kapsadı.

Daha da önemlisi, birçok kere Nick ve benim ortak arkadaşlarımızla konuştum. Genelde aldığım geri dönüşler onun çok disiplinli, sıkı çalışan, yatırımcılar karşısında işleri iyi yürütebilen, insanları cesaretlendiren, onları motive eden ve şirketinde olan biten her şey çok iyi analiz edebilen biri olduğu yönünde. Dolayısıyla şimdiye kadar beraber çalışmak, rol model olmak konularında çok iyi iş çıkardı.

Tyler: Bu pozisyon bana teklif edildiğinde, bunu oldukça hızlı büyüyen bir yazılım hizmeti şirketinin, ünü iyi olan bir CEO’sundan ders alabilme fırsatı olarak gördüm. Aynı zamanda yatırım bankasında kazandığım finans ağırlık yeteneklerimi çok hızlı bir şekilde çeşitlendirmemi ve operasyonel deneyim kazanmamı sağladı.

Nakul: Nick’e en çok hangi konuda yarar sağladığınızı düşünüyorsunuz?

Tim: Benim yukarıda saydığım girişimlerin hepsi ben olmasam da Nick’in gerçekleştireceği şeylerdi. Nick, hala olan biten herşeyi bilmek istiyor, dolayısıyla ona genelde ana hatları raporluyorum, durumlara açıklık getiriyorum. Genelde analizlerimi hayata geçirmemi sağlıyor (proje zamanının yüzde 90’ı ).

Ek olarak, Nick’i müşteri toplantılarına hazırlamak, bazı yönetim/ürün toplantılarını koordine etmek ve Nick’in bir defaya mahsus olarak yapmak istediği işler de dahil olmak üzere çeşitli program yönetim işlerini yürütüyorum.

Nathan: Personel şefi olarak üzerinde çalıştığım en büyük proje Seri D finansmanımızdı. O zaman aralığında, finansman sürecinin Nick’in katılımının çok önemli olmadığı ayaklarını yönettim. Raundun ileriki aşamaları oldukça numerik analizleri ve metrikleri içerdiğinden, Nick Gainsight’in hikayelerini anlatmaya ve yatırımcılarla toplantılar yapmaya yoğunlaşırken ben de bu isteklere cevap verdim. Yatırım takımının, bilgi odasını yönetmeye ek olarak Gainsight’ı detaylı incelemek isteyen üyeleriyle beraber çalıştım. Bunların hepsi Nick’in birçok yatırımcı ile buluşmasını, müşteriler ve satış ekibiyle o çeyrekteki hedeflerimizi yükseltmek için beraber çalışmasını sağladı.

Finansmana ek olarak, haftalık genel toplantıları ve Nick’in Area Körfezi dışına olan seyahatlerine olumlu katkılarım oldu. Haftalık genel toplantılar ve çeyreklik raporlar için görevim Nick’in bütün verileri incelemesine gerek kalmadan karar almada kullanabileceği sunumlar ve raporlar hazırlamaktı. Nick seyahat ettiğinde, o bölgede müşterileri bulunan şirketlerle çalıştım. Böylece Nick olası bütün şirketlerle görüştü ve zamanını verimli kullandı. Nick ile ilk yaptığım proje, bir konferansta Nick2in 20 şirket yöneticisiyle buluşmasını sağlamaktı. Şirketlerin birçoğu ile çalışmak o zamana kadar mümkün değildi fakat bugün baktığımızda onların birçoğu müşterimiz haline geldiler.

Bu pozisyon hangi alanlarda gelişmenizi sağladı?

Nathan: Bu pozisyon işin bütün ayaklarını ve bir CEO’nun şirketini nasıl yönettiğini görmemi sağladı. Birçok insan kariyerlerinin erken dönemlerinde benim gibi bütün bir finansman raundu görme fırsatı yakalayamıyor. Pozisyon aynı zamanda söylemem gerekenleri ifade etmek konusunda kendime olan güvenimi arttırdı, şu anda benden daha deneyimli olsalar bile onlarla fikirlerimi paylaşabilir ve hatta onlara karşı argümanlar sunabilirim. Personel şefi olmak, Gainsight’ta finans ve stratejiden daha fazlasını görmemi sağladı; şu anda birçok ekiple çok yakın çalışıyorum ve satış, müşteri başarısı ve pazarlama departmanlarıyla birkaç ay çalışma fırsatı elde ettim. Nick’e benim yerime geçecek olan kişiyi bulmasında yardım ettim ve mükemmel Pazarlama Genel Müdür yardımcımızla beraber çalıştığım başka bir role geçtim.

Genel olarak, CEO ile iyi bir ilişki kurmak güzeldir, dolayısıyla 6 ay boyunca onunla beraber çalışmak benim karşılığını alabildiğim bir deneyim oldu. Sadece Nick bile iyi bir lider olmak konusunda bana çok şey öğretti.

Tyler: Pozisyon farklı hızlı büyüyen bir teknoloji şirketinin farklı iş birimleri – satış, pazarlama, müşteri başarısı- hakkında inanılmaz bilgiler edinmemi sağladı, ayrıca onların birbirleriyle nasıl çalıştıklarını da gördüm. Aynı zamanda her zaman büyük resmi aklımda tutmamı, birimler arası düşünmem gerektiğini bana öğretti. Sadece çalıştığınız departmana odaklanmak oldukça kolaydır. En iyisi için çalışmak ve bir işi büyütmek hakkında birçok şey öğrenmek isteyen herkese bu pozisyonu tavsiye ederim.

Biz de personel şefi olan CEO’larımızdan bu pozisyon hakkında düşüncelerini ve personel şefi almayı düşünen diğer CEO’lara olan tavsiyelerini duymak isteriz.

Kaynak: https://medium.com/lightspeed-venture-partners/software-at-your-service-ceo-interview-series-should-i-hire-a-chief-of-staff-dc5fc4274d5f?_hsenc=p2ANqtz–YhTwfeaSRYh4N6pBhetPj92TsFB5GVucUN3nbmngsvdWNkvEqq0pj9um8xVL7cqOh9mGIgZ-vepAxxmC27aMjpcjpLA&_hsmi=28709739#.maulhtnac

30 Nisan 2016 Cumartesi

Milyarder yatırımcı Apple hisselerini elden çıkardı

Apple’ın en etkili yatırımcılarından milyarder Carl Icahn, elindeki tüm Apple hisselerini sattı.

Hisselerini elinden çıkardıktan sonra televizyonda “Artık Apple’da hiç hissemiz yok” açıklamasını yapan Icahn, bu kararı almasında Apple’ın Çin performansının etkili olduğunu söyledi.

Icahn’ın sattığı 53 milyon Apple hissesi kendisine 2 milyar dolar gelir getirdi. Oysa yılın daha önceki dönemlerinde bu hisselerin değeri 6,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı fakat kendisi satış yapmayı düşünmemişti.

Yatırım yaptığı şirketleri değişmeye zorlayan Icahn, bu özelliği sayesinde “aktivist yatırımcı” lakabını almıştı.

Icahn’ın satışının ardından Apple hisseleri günü yüzde 3 düşüşle 94,83 dolardan kapattı. Ünlü iş adamı hisseleri 2013 yılının üçüncü çeyreğinde hisse başına 68 dolardan satın almıştı.

Yatırımcı, hisseleri satma kararını Apple yönetim kurulu başkanı Tim Cook’a haber verdiğini de belirtti: “Bu sabah söylemek için kendisini aradım. Tabii biraz üzüldü. Ama ona, Apple’ın büyük bir şirket olduğunu söyledim”

Icahn Amerikan mali haberler kanalı CNBC’ye verdiği mülakatta Çin ekonomisindeki yavaşlama ve hükümetin müdahale edebileceği kaygılarının Apple hisselerini satma kararında etkili olduğunu söyledi.

Mart ayında Çin hükümeti Çin’de kullanılan bütün internet içeriğinin Çin’deki internet sunucularında depolanmasını şart koşan bir yasa geçirmişti. Bunun sonucu olarak Apple’ın iBooks ve iTunes film hizmetleri Çin’de kullanılması yasak hale geldiğinden kapatılmıştı.

Apple bu hafta başında iPhone satışları düşüşleri nedeniyle, yılın ikinci çeyreğinde gelirlerinin yüzde 13 düşüş gösterdiğini açıklamıştı.

28 Nisan 2016 Perşembe

Programlar yalan söylemeye başladığında ne olacak?

Bu yazı Hunter Walk’un Medium’da yayımladığı ”What happens when bots learn to lie?” isimli yazısının Türkçe çevirisidir.

Birçok insan otoritelerin dürüst olduğunu düşünecek şekilde koşullanmıştır fakat insanlar bilgisayarların otorite olup olmadığına nasıl karar verir? Bir bilgi insandan değil de bilgisayardan geldiğinde ona daha mı çok güveniriz? Araştırmacılar bu soru üzerinde çalışmaya devam ediyorlar fakat önümüzdeki yıllarda bir soru oldukça önem kazanabilir: Programlar insan mı? Bilgisayar mı? Programın cevap vermedeki güvenilirlik derecesine göre bu sorunun cevabı da değişecek mi? Özellikle yasa ve sağlık konularında düzenlemeler ne ölçüde rol oynayacak?

Bu soruları düşünmek için çok erken olmasından da öte, teknoloji şirketlerinin yazarları, şairleri ve diğer profesyonelleri bir programla iletişim kurmanın nasıl hissettirmesi gerektiği üzerine çalışmaları için işe aldıklarını anlatan güncel bir makaleyi okuduğumda aklıma tam olarak bu sorular geldi.

Eskiden Hollywood’da metin yazarlığı yapan bir kadının işlerini makale aynen şu şekilde anlatıyordu: “Şu anda yaratıcı yeteneklerini farklı bir karakter tarzını kurmak için kullanıyor – sanal bir asistan, yapay zekaya sahip ve hastalarla ilgileniyor”.

Makalenin devamında, “Programlar insanlarla nasıl iletişim kurabilir – kurmalıdır? Yapay asistan sadece fonksiyonel mi olmalıdır yoksa kullanıcı ile duygusal ilişki kurmalı mıdır?” sorusu soruluyor.

Bir alışveriş programı, benim sanal alışveriş sepetimde bulunan kıyafetler hakkında olumlu yorum yapmalı mıdır? Ben 25 dolarlık bir tişört yerine 150 dolarlık bir kazağı denediğimde “Oo, bu kıyafet içerisinde daha seksi görünüyorsun” derse bu bir yalan mıdır? Mağazadaki satış elemanı da aynısı yapmaz mı? Aynı davranış bir bilgisayar tarafından 10.000 müşteriye yapıldığında daha mı iyi daha mı kötü?

Performans ölçümlerine ek olarak, ileride programlarımız etik parametreler de taşıyacaklar mı? Davranışları etkilemek için birçok yöntem kullanılabilir. Örneğin, sizden bir şey yapmanızı istemeden önce size iyi bir insan olup olmadığınızı sorduğumda benim istediğimi yapma şansınız artar çünkü kendiniz için yarattığınız kişilikle tutarlı olmak istersiniz.

Arkadaşım Anil Dash, bilgisayar departmanları için etik derslerinin gerekliliği hakkında konuşur ve belki de yapay zeka nedeniyle gelecekte bu konseptleri öğretmenin ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.

26 Nisan 2016 Salı

Sanayinin dijitalleşmesi gelişen ekonomiler için ne anlama geliyor?

Bu yazı, GE Türkiye İnovasyon Lideri Ahmet Ussal Şahbaz tarafından hazırlanmış ve GE Türkiye blogu ile birlikte aynı anda Etohum Blog’da yayımlanmıştır.

Türkiye, ekonomisinin en sağlam yönlerinden biri olan sanayisini kaybedebilir mi? Evet. Sanayisizleşme tüm gelişmekte olan ülkeler için bir risk. Ama bugün Türkiye özelinde yaşanan küresel teknolojik gelişmeler, sanayisizleşme riskini daha da artıyor.

Ülkeler zenginleştikçe sanayinin toplam üretimdeki payı azalır. Hizmet sektörü sanayinin yerini alır. Ancak Harvard Üniversitesi’nden Dani Rodrik’in araştırmalarına göre, son zamanlarda gelişmekte olan ekonomiler için sanayisizleşme normalden erken başlıyor. Örnek vermek gerekirse Almanya’da sanayinin ekonomideki payı 1970’te zirveye geldiğinde, kişi başına milli gelir 11 bin  dolardı ve sanayinin payı %35’ti. Daha sonra Almanya’da hizmet sektörünün büyüme hızı sanayiyi geçti. Brezilya’da sanayisizleşme 1986’da %17 ile 5 bin dolar seviyesinde başladı. Hindistan’da ise 2002’de %12’yle 2000 dolar seviyesinde oldu.

Oysa sanayide yaşanan dijitalleşme trendi, bu trendi yakalayamayan ülkelerde sanayisizleşmenin daha da hızlanmasına sebep olabilir. GE geçen yıl açıkladığı bir raporda önümüzdeki yıllarda sanayi üretiminin geleceğini şekillendirecek trendlere dikkat çekmişti.

Gelin, bu trendlere ve Türkiye için oluşturduğu risklere bakalım:

(1) Gelişmiş üretim teknikleri: 3 boyutlu yazıcıların artan biçimde üretim süreçlerinde kullanılması ile üretimin küresel mimarisi değişecek. 3B yazıcıları bugüne kadar ağırlıklı olarak prototip çıkarmakta kullanıyorduk.  Oysa 3B yazıcılar gittikçe üretim sürecinde torna tezgahlarının yerini almaya başlıyor. Bu ise üretimde ölçeğin öneminin azalması demek. Ölçek önemini yitirince sanayi, ARGE yapılangelişmiş ülkelere veya geniş pazarlara (Çin, Hindistan) yakın yerlere taşınabilir. Bu trend Türkiye için önemli bir risk. Türkiye’nin zaten dar olan ihracat menzili son yıllarda daha da daralıyor. TEPAV’ın araştırmasına göre, 2001’de ortalama 3235 km olan ihracat menzilimiz, 2011’de 2846 km’ye indi. Oysa rakiplerimiz hedeflerini büyütüyor. Mesela Meksika’nın menzili bu süreçte 3798 km’den 4574 km’ye çıktı. Benzer durum Çin, Brezilya ve Kore için de geçerli.

(2) Küresel beyin: Otomasyon teknolojileri ve bulut bilişim sayesinde bir işi birçok parçaya ayırıp birçok farklı yerde yapmak mümkün hale geldi. Bu da alışık olduğumuz çalışma rutinlerinin değişmesi demek. Bugüne kadarki teknolojik gelişmeler hep niteliksiz işgücünü vurmuştu. Bugün nitelikli işgücü de yeni çalışma biçimine adapte olmak zorunda. Mühendislikten doktorluğa kadar birçok yüksek nitelikli beceri gerektiren meslekte esneklik ön plana çıkacak. Bu ise yeni beceriler edinme konusunda yeteri kadar esnek olmayan Türk işgücü için risk. UBS, bu sene Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında ülkelerin yine Dünya Ekonomik Forumu verilerine dayanarak bu yeni döneme hazırlık seviyesini ölçen bir rapor yayınladı. Türkiye’nin farklı kategoriler arasında en zayıf olduğu alan işgücünün esnekliği. Bu alanda dünyada 127. sıradayız. Malezya 19, Polonya 81. sırada.

(3) Sanayi İnterneti: Son ve belki de en belirleyici trend ise makinelerin birbiriyle konuşabilmesi. Endüstriyel İnternet sayesinde makinelerden gelen veri bulutta birleştiriliyor, büyük veri metotlarıyla analiz ediliyor, beraber çalışan makineleri optimize edecek yazılım çözümleri üretilebiliyor. Bir benzetme yaparsak, dijital sanayide veri yakıt, büyük veri analiz kapasitesi de motor haline geliyor. Böylece tüm tedarik zincirinin hammaddeden son müşteriye kadar dijitalleşmesi ve üretim süreçlerinin hem tedarikçilerden hem müşterilerden gelecek verilere göre gerçek zamanlı olarak optimize edilmesi mümkün. Eğer Türkiye bu verimliliği yakalayamazsa zaten çok küçük marjla çalışan birçok firmanın rekabet avantajı ortadan kalkacak. TÜSİAD’ın geçen hafta açıkladığı rapora göre Almanya – Türkiye arasındaki ortalama %20 maliyet farkı %5’e kadar inebilir. Ayrıca dijitalleşen tedarik zincirlerine uyum sağlayamayan Türk şirketleri sistemin dışına itilebilir.

23 Nisan 2016 Cumartesi

Medium 50 milyon dolar yatırım aldı

Twitter’ın eş kurucularından Ev Williams tarafından kurulan çevrimiçi yayın platformu Medium, 50 milyon dolar Seri C yatırımı aldığını duyurdu.

Medium’un 57 milyon dolar Seri B yatırımı almasının üzerinden bir yıl bile geçmedi. Williams kısa aralıklarla alınan yatırımlarla ilgili, “geleceğe dair vizyonumuzu gerçekleştirmek ve talebe yanıt verebilmek için kaynaklarımızı artırıyoruz.” dedi.

Yatırım turu, Twitter’ın da yatırımcıları arasında bulunan Spark Capital öncülüğünde gerçekleştirildi. Spark’tan Kevin Thau, kaleme aldığı blog yazısında Medium’ın “düşünceli ve zamansız doğası”na övgüde bulundu:

“İşte bu yüzden Medium bizi heyecanlandırıyor. Firmaların yapmakta en zorlandığı şey odaklanmaktır; fakat bunu başarırsanız her şey hizaya gelir. Medium yalnızca ilginç şeyleri yazmak ve okumak için en iyi yer olmaya odaklanıyor…”

Yatırım turunun bitmesiyle birlikte Andreessen Horowitz’ten Ben Horowitz ve JLabs CEO’su Judy Estrin Medium yönetim kuruluna katılıyor.

Medium bu ayın başında yüzlerce bağımsız yayıncının yalnızca Medium üzerinden yayın yapmaya başlayacağını açıklamıştı.

21 Nisan 2016 Perşembe

Startup yatırım portfolyonuzu yönetmek

Startup’lar canlı, enerjik ve düzeni bozan yapıdadırlar. Erken dönemlerinde olan şirketlerin bulunduğu bir portfolyoyu yönetmek zaman zaman kaotik görünebilir. Fakat, yatırım yaptıktan sonra portfolyonuzu yönetmek ve şirketlere katma değer katmak kıymetlidir. Bir yatırım yapmadan önce riskleri ve startup yatırımlarının olduğu bir koleksiyon yaparken portfolyonuzu verimli şekilde devam etmek önemlidir.

Yatırımdan aldığınız geri dönüş

Geri dönüşün zamanı

Startup yatırımları yatırımcılara genellikle en az 5 ile 7 yıl sonra geri dönüş vermeye başlarlar. Birçok startupın likidite yaratması en az 5 yıl alır. En az 5 yıl boyunca yatırım almamak konusunda kendinizi rahat hissettiğiniz sermayenizi startuplara yatırmalısınız.

Startup yatırımınızın olası sonuçları

Startup yatırımınızdan alacağınız sonuçlar genellikle şunlardır:

Yatırım yapılan sermayenin tamamen kaybedilmesiYatırım yapılan meblanın bir kısmının geri kazanılmasıSermayenin geri dönüşüUfak bir karla sermayenin geri dönüşüYatırımınızdan kazanacağınız hatırı sayılır geri dönüş

Yukarıdaki senaryolar, startupın performansı, yatırımınızın protokolleri, sonradan yapılacak fon toplama aşamaları ve likidite protokolleri gibi birçok faktör sonucunda oluşurlar.

Öz Sermayenin Zayıflatılması

Gelecekte yaşanacak öz sermaye zayıflaması durumları

Büyük ihtimalle şirket, büyümelerini desteklemek için gelecekte birden fazla yatırım sermayesi raundu düzenleyecektir. Eğer erken dönem yatırımcılardansanız, yeni yatırımcılara hisse verilmesiyle şirketteki hisse oranınız azalabilir.

Korunma yolları

Nisbi esas veya ön alım hakkına sahip olduğunuz durumlarda, mevcut hisse oranınızı korumak için şirketin dağıttığı yeni hisselerden satın alma hakkına sahip olursunuz. Bu haklara sahip olmadığınız durumlarda, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranı azalabilir.

Net pozitif sermaye kaybı

Yeni yatırıcmcıların hisse başına sizin ödediğiniz miktardan daha fazla ödemeleri ve kazanılan ekstra paranın şirket içinde kullanıldığı durumlarda, sahip olduğunuz hisse oranındaki azalma yatırımınız için bir avantaja dönüşebilir. Sermaye kaybınız pozitif olduğunda, daha büyük bir pastanın daha küçük bir dilimine sahipsiniz demektir.

Bir startupa 1M dolarlık değerden 200K dolarlık yatırım yaptığınızı düşünelim. Eğer satılan 100.000 hisse varsa ve hisse başına fiyat 10 dolarsa, yatırımınızla 20.000 yeni hisse alabilirsiniz, bu da 120.000 hissenin yüzde 17’si yapmaktadır. Bir sonraki raundda, 2.4M dolarlık değerden yeni bir yatırımcı 500K dolarlık yatırım yaparsa, yatırımcı hisse başına 20 dolarlık fiyattan 25.000 yeni hisseye sahip olur ve toplam satışa çıkarılan hisse sayısı 145.000 olur. Siz hala 10.000 hisseye sahipsiniz yani sizin hisselerinizin oranı yüzden 17’den yüzde 14 e düşer, fakat hisse başına fiyat ve şirketin toplam değeri artacağından, bu durumda yatırımınız 400K dolar değerine ulaşmış olur. Tabii ki hisselerinizi satana veya nakit paraya çevirene kadar bu para sadece kağıt üzerindeki değerdir. Yeni yatırım pozitif sermaye kaybıdır çünkü artık daha büyük bir pastanın daha küçük bir yüzdesine sahipsiniz.

Genel bir kural olarak, gelecekteki finansal raundların değeri sizin yatırım yaptığınızdan daha fazla olursa, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranının düşmesi kötü bir şey değildir. Hisselerin oranının düşmesi bu varlık sınıfını çok da iyi bilmeyen yeni yatırımcılar için genellikle kötü bir şey olarak düşünülür çünkü aynı zamanda bu terim bazı hissedar sınıflarını düşünmeden şirketin yeni hisseler satışa çıkarması veya daha önceki yatırımlardan daha düşük fiyata hisseleri satışa sunması durumu için de kullanılır.

Raundları takip etmek

Birden fazla raund

Birçok startup birden fazla yatırım raundu yaparlar. Belki gelecekte oluşan bu raundlarda yatırım yapma fırsatına sahip olabilirsiniz. Bu tabii ki sizin yatırım stratejinize de bağlıdır. Hisse oranınızı korumak için ileriki finansal raundlara yasal olarak katılma hakkına sahip olabilirsiniz veya ileriki raundlarda belli bir meblağı reddetme hakkına sahip olabilirsiniz. Bazı durumlarda şirketle olan kurulmuş ilişkiniz nedeniyle gelecekteki raundlara erkenden katılma hakkına da sahip olabilirsiniz.

Yatırım stratejinizi takip etmek

Erken dönem yatırımcılardan biri olmak aynı şirkete gelecekteki finansal raundlarda da yatırım yapma hakkını size verebilir. Önceden gelecekteki bu finansal raundları katılıp katılmayacağınızın kararını vermelisiniz.

Portfolyonuzu yönetmek

Yatırım yaptığınız startuplar size düzenli olarak şirketteki gelişmeler hakkında bilgi vermelidirler (bu güncellemelerin bir kısmı yasal olarak yatırım belgenizde bulunabilir). İyi bir yatırım güncellemesi, şirketin ilerlemesi, endüstrideki gelişmeler veya şirketin karşılaştığı herhangi bir zorluğu içermelidir. Bu güncelleme aynı zamanda tavsiye, yardım veya şirketin işine yarayabilecek kişilerle tanışma isteğini de içerebilir. Bu güncellemelere ve yardım isteklerine cevap vererek yatırım yaptığınız şirketlere katma değer katabilirsiniz.

Kayıplar

Sermayenin kaybı

Startup yatırımlarının çoğunluğu, yatırılan sermayenin büyük bir kısmının veya hepsinin kaybı ile sonuçlanır. Yatırım yaptığınız şirketleri, onların isteklerini ve güncellemeleri takip etmelisiniz ki bir yatırımın tamamen bir kayıp olup olmadığına ne zaman karar vermeniz gerektiğini bilesiniz.

Vergi kayıpları

Kişisel durumunuza bağlı olarak bu kayıplar vergiden düşülebilir. Kişisel vergi danışmanınızla bu konuda görüşün ve daha çok bilgi sahibi olun.

Çıkışlar

Likidite

Likidite bütün hisselerin veya hisselerin bir kısmının nakit paraya dönüştüğü olaylar veya işlemlere verilen isimdir. Startuplar genellikle, kar payı ödemelerinden daha çok satın alınma ve halka açılma işlemleri ile yatırımcılarına başarılı bir şekilde geri dönüş sağlar.

Satın alınma

Yatırımınız, şirketi satın almak için yapılacak olan herhangi bir tekliften haberdar edilme hakkını da size verebilir. Yatırımcının satın alınma işleminden elde edeceği dönüş, şirketi satın alan kişinin hisse başına ödeyeceği fiyat veya çeşitli anlaşmalarla belirlenen likidite tercihlerine bağlıdır.

Bir şirket sizin bütün hisselerinizi satın aldığında, sizin sınıfınızdaki bütün hisseleri satın alması gerekebilir. Buna sürüklenme adı verilir. Alternatif olarak, satın alan kişi veya kuruluş sizin sınıfınızdaki hisselerin sadece bir kısmını satın almak isteyebilir. Bu da arkasından gitmek olarak adlandırılır. Bir şirkete yatırım yapmayı düşündüğünüzde bu iki küçük ama önemli hakkı da göz önünde bulundurmalısınız.

Halka arz

Şirket, halka açık borsada satışa sunulduğunda, hisseler özgürce alınıp satılabilir hale gelebilir ve diğer hisseleriniz gibi bunları da özgürce satma hakkına sahip olabilirsiniz.

İkinci satış

Bazı durumlarda hisselerinizi bir başka üçüncü partiye satma hakkını elde edebilirsiniz. Bu tarz satışlar, yatırımınızın protokollerine, varlık yasaları dahilindeki transfer kısıtlamalarına ve alıcıların isteğine bağlı olabilir. Gelecekte, bu işlemleri kolaylaştıran ikinci marketler ortaya çıkabilir fakat yatırım kararınızı satın alınma veya halka arz durumu olmadıkça hisselerinizi satamayacakmışsınız gibi vermelisiniz.

Yeniden sermayelendirme

Gelecekteki yatırım raundlarında, yeni bir yatırımcı sizin hisselerinizi yeniden sermayelendirme kapsamında satın almayı önerebilir. Yatırımın doğasına ve yasal protokollere bağlı olarak bu teklifi kabul etmek size kalmış olabilir ve zorunlu olabilir. Aynı zamanda şirket hisselerin geri alınması kapsamında da hisselerinizi geri almayı size teklif edebilir.

Kaynak

16 Nisan 2016 Cumartesi

Spotify, İsveç Hükümeti’ne sopasını gösterdi

İsveç’in son dönemlerde yetiştirdiği en önemli girişim olan Spotify, ülkede diğer sektörlerin ve hükümetin girişimciliğe yeteri kadar değer vermediğini düşünerek bir açık mektup yayımladı. 

İsveç dendiğinde akla gelen birkaç şirket vardır; Volvo, Ikea gibi. Günümüzde ise dünya ekonomilerine hız verecek en önemli sektör girişimcilik olarak görülüyor ve İsveç’in bu alanda yetiştirdiği en değerli evladı Spotify. Yani bir anlamda Volvo ve Ikea gibi şirketlerin ardından İsveç’in adını duyuran en önemli şirket.

Ancak geçmişte Ikea’nın yaptığı gibi Spotify da ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Yıllar önce Ikea, vergi politikaları sebebiyle merkezini İsveç’ten Danimarka’ya taşımıştı. Spotify’ın nedeni ise girişimciliğin gereken ilgiyi görmemesi. Spotify kurucuları Daniel Ek ve Martin Lorenzton, Medium’da İsçveççe dilinde açık bir mektup yayımlayarak ”Ya hareke geçeceğiz ya da geçileceğiz” diyen kurucular hükümetin yanı sıra İsveç halkında da girişimciliğe daha fazla değer vermesini istiyor.

Elbette bu konuda bazı noktalar Türkiye’deki girişimlere de tanıdık gelecektir. İsveç’te Spotify’ın haricinde artık Microsoft’un olan Skype, King ve Mojang gibi önemli şirketler doğmuştu. Spotify, ”onlardan daha fazla yetişmesini mi istersiniz, yoksa geleneksel ekonomileri desteklemeyi mi?” diyerek bir aydınlanma yaratmayı hedeflemiş. Belki İsveç kadar fazla sayıda global şirketler çıkarmamış olsak da Türkiye’de de lobi yaratabilecek girişimlerin sayısı artıyor.

Bizde bir huydur; yabancıların yaptığı ürünlere daha fazla güveniriz. Elbette yabancıların kararlarına da. Bugünlerde İsveç’te, Fransa’da, Almanya’da birçok kişi geleceğin girişimcilikten geçtiğini, ekonomileri canlandırmanın yolunun yeni sektörler yaratmak olduğunu düşünüyor. Avrupalı yanlış düşünüyor olamaz değil mi?

14 Nisan 2016 Perşembe

Harika bir ilk izlenim yaratmak için bu yöntemleri kullanın

İlk izlenimin her şey anlamına gelmediği kesin. Bir kişi hakkında kesin yargılara varmak vakit alıyor. Ancak girişimcilik ekosistemine dahil olmuş, sürekli etkinliklere, konferanslara, speed networking seanslarına katılıyorsanız siz de birçok kişi gibi çok fazla yeni insanla tanışmaya başladınız demektir. Bu kadar fazla tanışma söz konusu olduğunda insanların akıllarında yer edenler, güçlü bir ilk izlenim bırakanlar oluyor. Dolayısıyla iyi bir ilk izlenim bırakabilmek oldukça önemli.

Peki iyi bir ilk izlenim bırakmak neler yapabilirsiniz? Bu elbette karşınızdaki kişinin uzmanlık alanına ya da tarzına göre değişebilir. Ancak herkes üzerinde olumlu etki bırakabilecek genel geçer bazı şeyler var. İşte bu yazının konusu da onlar;

1- İyi bir dinleyici olun

Karşınızdakini dinlemek her zaman iyi bir saygı ve güven göstergesidir. Dolayısıyla biriyle yeni tanışıyorsanız sözünü kesmeyin, aksine onun konuşmayı sürüklemesine müsade edin. Sıcak kanlı olun ve aralarda iyi sorular sormaya çalışın.

2- Vücut dilinizi iyi kullanın

Jest ve mimikleriniz sandığınızdan daha etkili birer iletişim aracı. Bu sebeple onları iyi kullanmayı öğrenmelisiniz. Ses tonunuzdan kollarınızı birleştirmemenize kadar her şey önemli. Tüm vücut dilinizi pozitif olmak üzerine kurgulamalısınız.

3- Başınızı telefonunuzdan kaldırın

Biri sizinle konuşurken telefonunuzla ilgilenirseniz herkes bunu bir saygısızlık olarak görecektir. Dolayısıyla bırakın bir mesaj yazmayı ya da mail okumayı telefonunuza kısa bir bakış atmaktan kaçının, onu cebinizde tutun. Eğer telefonunuz çalarsa -ve bunu yanıtlamak zorundaysanız – karşınızdaki kişinin cümlesinin bitmesine izin verin ya da ondan özür dileyerek izin isteyin.

4- Kısa tutun

Bu özellikle de bizim için önemli bir madde çünkü sahnede, televizyonda ya da bir sohbette olsun konuşmayı uzatmayı çok seviyoruz. Bu da bir noktadan sonra konunun ilk konuşmada gitmemesi gereken noktalara gitmesine neden oluyor. Dolayısıyla biriyle tanıştıktan sonra sohbetin ortalama 5 dakika sürmesini sağlamalı ve daha sonra için iletişim bilgilerinizi vermelisiniz. Bu hem daha verimli hem de ilk izlenim için daha etkili.

5- Dersinize çalışın

Eğer bir etkinlikte tanışmak için birini gözünüze kestirdiyseniz onunla ilgili bir ön araştırma yapmak çok etkili olabilir. İnsanlar, onları ne kadar iyi tanıdığınızı gösterdiğinizde sizden etkileneceklerdir. Elbette özel hayatına dair çok kapsamlı bilgiler toplayın demiyoruz. Ancak biraz detay iyidir.

 

12 Nisan 2016 Salı

Startup yatırımcı tipleri

Giriş

İlk bakışta startup yatırımcılarının hepsi benzer gibi görünebilir. Farklı startup yatırımcılarını anlamak, startup yatırım dünyasını anlamanıza yardımcı olacaktır. Erken dönem startup finansına katılan birçok farklı kategoride yatırımcı bulunmaktadır. 

Müşteriler

Müşteriler, startupın ürün veya hizmetini hem şu an kullanan hem de ileride kullanacak olan kişileri kapsar. Bu yatırımcılar, startupın kurulum aşamasından öncesi hakkında da fazla bilgiye sahip olma özelliğini gösterirler ve iş ile olan güçlü bağları onları fan veya marka elçisi haline getirebilir.

İlk defa startupa yatırım yapanlar

Farklı endüstrilerdeki başarılı profesyoneller birçok nedenden ötürü erken dönem startuplara bir varlık sınıfı olarak yatırım yapmaya başlamayı seçebilirler. Yatırım yapmak için birçok farklı ve ilgi çekici startupın olması ilk defa bir startupa yatırım yapan kişilerin genellikle şans eseri ilgilerinin çekildiğinin kanıtıdır.

Melek yatırımcılar

Bir melek yatırımcı kendi sermayesini erken dönem şirketlere yatırır. Genelde aktif olarak birçok startupa yatırım yaparlar ve tanıştırmalar, bağlantılar ve tavsiyelerle stratejik değer katma çabasındadırlar.

Melek grupları

Bir melek grubu, tanıtım sunumlarına katılan, yatırımları tartışan veya beraber yatırım yapan melek yatırımcıların oluşturduğu gruptur.

Risk sermayesi şirketleri

Risk sermayesi, fon yatırımcıları adına startuplara yatırım yapar. Firma, fonlara yatırım yapan limitli partnerlere, fonları yöneten ve yatırım kararı veren genel partnerlere sahip olabilir.

Kurumsal risk sermayesi

Bazı büyük kuruluşlar kurumsal risk sermayesi bölümü üzerinden erken dönem startuplara yatırım yapmayı seçebilirler. Bu yatırımlar, gelişen teknoloji ve yeteneklerin şirket bünyesine katılması yoluyla veya şirketin faaliyet alanlarını farklılaştırarak şirkete stratejik avantaj sağlama amacıyla yapılıyor olabilir.

Aile ofisleri

Bir aile ofisi, varlıklı kişiler veya varlıklı kişilerden oluşan geniş aileler adına fonlara yatırım yapar. Aile ofisi, birçok aile için fonları yöneten bir ofis tarafında yönetilebileceği gibi tek bir aileye odaklanmış veya ailenin bir üyesi tarafından yönetilen tek bir aile ofisi tarafından yönetiliyor olabilir.

Kayıtlı yatırım danışmanı

Kayıtlı yatırım danışmanları yatırım fonlarını ve finansal kararları varlıklı kişiler adına yöneten finansal profesyonellerdir. Bazı danışmanlar, müşterileri erken dönem yatırıma ilgi duyduklarından dolayı startuplara yatırım yaparlar.

Kaynak

9 Nisan 2016 Cumartesi

Artık otomotiv endüstrisinin de bir fenomeni var

Tesla, yeni tanıttığı elektrikli otomobili Model 3 için 325 bin ön sipariş aldığını duyurdu. Eğer tüm ön siparişler satılırsa, Model 3 “şimdiye kadar en iyi ilk hafta çıkışı yapan ürün” unvanını alacak kadar gelir getirecek.

Firma geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, beklediğinden iki kat daha fazla ön sipariş aldığını duyurmuştu. Şu an bu sayı üç katına çıkmak üzere ve bu da Tesla’nın talebi karşılama yeteneklerinin sınanmasına zemin hazırlayacak. Eğer Tesla talebi karşılayabilirse çok fazla para kazanacak. Halihazırda alınan ön siparişler 14 milyar dolar değerinde satış anlamına geliyor. Firma Model 3’ün yalnızca 1000 dolarlık depozitoları ile 325 milyon dolar toplamayı başardı.

Tesla CEO’su Elon Musk, geride kalan Salı günü Model 3’ü Kaliforniya’da tanıtmıştı. Otomobil tanıtılmadan önce yüzlerce Tesla hayranı firma mağazalarının önünde sıraya girerek, iPhone kuyruklarını andıran bir görüntü ortaya çıkarmıştı. Kaldı ki Musk da sık sık Apple’ın efsanevi kurucusu Steve Jobs ile karşılaştırılıyor.

Musk bu hafta bir tweet’inde Model 3 müşterilerinin yüzde 5’inin iki otomobil ön sipariş ettiğini söyledi. Bu açıklamanın amacı ise ortaya atılan spekülasyonları bastırmaktı çünkü otomobili daha yüksek fiyattan satmak isteyen fırsatçılar, bu sayının çok daha yüksek olduğunu söyleyerek Tesla için istenmeyen bir reklam kampanyası başlatmıştı. Tesla ön sipariş sürecinde bir müşterinin en fazla iki otomobil ayırtmasına izin veriyor.

Otomotiv endüstrisi gurularından Bertell Schmitt, Forbes için kaleme aldığı yazıda Model 3 ön siparişlerini şöyle yorumladı: “Daha önce hiç bu kadar fazla ön sipariş görmemiştim.” Fakat Schmitt’e göre Tesla yoğun talebi karşılamakta ve siparişleri zamanında ulaştırmakta zorluk çekebilir. “Tesla daha önce üretim sorunları nedeniyle tökezlemişti.”

Musk ise Schmitt’in endişelerini taşımıyora benziyor. Twitter’da soruları yanıtlayan milyarder CEO, Model 3’ün bu yılın onuna kadar yarım milyon ön siparişi aşmasını beklediğini söyledi.

7 Nisan 2016 Perşembe

Kaynakları tükenen Pebble küçülmeye gidiyor

Giyilebilir cihaz üreticisi Pebble, ekibinin yüzde 25’ini oluşturan 40 çalışanını işten çıkaracağını açıkladı. Gelişmeyi Tech Insider’a verdiği röportajda açıklayan Pebble CEO’su Eric Migicovsky, küçülmenin kaynak yetersizliğinden dolayı gerekli olduğunu belirtti.

Girişim sermayesi firmalarının yatırımlarını yavaşlatması ile Silikon Vadisi’nde yatırım temposu düştü. Tech Insider buna rağmen Pebble’ın geride kalan sekiz ayda 26 milyon dolar yatırım toplamayı başardığına dikkat çekiyor. Pebble’ın geçtiğimiz yıl kaç cihaz sattığı açıklanmazken, 2015’in başında tamamladığı Kickstarter kampanyası ile 20 milyon dolar değerinde satış gerçekleştirildiği biliniyor.

Pebble’ın iş modeli henüz ideal halini almış değil. Migicovsky de yeni denemeler yapacaklarını ve gelcekteki ürünleriyle odaklarını sağlık ve spora kaydırabileceklerinin sinyallerini veriyor. Migicovsky bu iki alanın müşterilerin ilgisini daha çok çektiği görüşünde. Pebble cihazları halihazırda bazı spor özellikleri sunuyor fakat bunların kısıtlı olduklarını belirtmek gerek.

İşten çıkarmalara ek olarak, Pebble bu yıl kilit çalışanlarından birini kaybetti. Ürün gamından sorumlu direktör olarak 2014 yılında ekibe katılan Itai Vonshak Intel’e katılmak için Pebble’daki görevinden ayrıldı.

Pebble ilk çıkışını 2012 yılında, çok başarılı Kickstarter kampanyası ile yapmıştı. O tarihte pazarda başarılı bir akıllı saat yoktu ve Pebble ilk saati ile iyi bir başlangıca imza atmıştı. Girişim ikinci saatini satışa sunduğunda ise pazar bir hayli kalabalıktı.

Her ne kadar iyi bir Kickstarter başlangıcı yapmış olsa da, işten çıkarmalar Pebble’ın geçtiğimiz yıl bu başarıyı sürdüremediğine işaret ediyor. Migicovsky ise işten çıkarmaları önleyici tedbir olarak lanse ediyor; “Dikkatli olmak istiyoruz.”

5 Nisan 2016 Salı

Daha üretken olmak için her gün kullanmanız gereken 10 uygulama

Dijital teknolojinin zararları hakkında oldukça fazla şey duyuyoruz. Fakat işlerinizin daha etkili ve verimli bir şekilde bitmesine yardım edecek binlerce uygulama da var. 

Bu uygulamalar arasından size yardımcı olabilecek bazı uygulamalar;

Slack

Henüz 2 milyon kullanıcısı olsa da birçok kurumsal şirket iç iletişim için Slack kullanıyor.

Bu uygulama bir veya daha fazla iş arkadaşınızla özel bir şekilde konuşmanızı, büyük grup konuşmaları yapmanızı ve dosya paylaşmanızı sağlıyor – bütün bunların hepsi e-posta trafiğinizi gözle görülür şekilde düşürüyor.

Ücret: Ücretsiz (temel seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Outlook

Outlook’u bilgisayarınızdan gayet iyi tanıyor olmalısınız. Exchange, Office 365, Outlook.com, Apple iCloud ve Yahoo Mail ile integre olabilir dolayısıyla bütün maillerinizi bir yerde toplayabilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Facebook Messenger

Sahip olduğu 700 milyon kullanıcı ile Facebook Messenger’ın popülerliği gittikçe artıyor. Facebook arkadaşlarınıza mesaj göndermek dışında, arama yapabiliyor, görüntülü konuşabiliyor ve ve hatta para bile gönderebiliyorsunuz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Evernote

Evernote bütün düşünce, fikir ve planlarınızı bir yerde toplamanızı sağlıyor – unutulmaya mahkum oldukları yer olan aklınızda tutmak yerine. Metinlerden, fotoğraflara, web sayfalarına ve ses dosyalarına kadar her şeyi kaydetmeniz mümkün.

Ücret: Ücretsiz  (Temel seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Wunderlist

Yapılacaklar listesi için oluşturulmuş Wunderlist özel listeler yapmanızı, yakında yapılacak toplantılar/görevler için hatırlatıcılar kurmanızı, bu listeleri arkadaşlarınız, aileniz ve iş arkadaşlarınızla paylaşmanızı ve böylece projeler üzerinde birlikte çalışmanızı sağlıyor.

Wunderlist diğer aygıtlarınızla senkronize olabilir böylece bilgilerinize her yerden erişebilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Forest

Forest üretkenliğinizi takip eder ve ilerleyişinizi bir ağaç şeklinde görselleştirir. Eğer 30 dakika boyunca odaklanır ve akıllı telefonunuzdan uzak kalırsanız ağacınız tamamen çiçek açıyor, eğer o zaman aralığında uygulamayı kapatırsanız ağacınız ölüyor.

Uygulamadaki amaç en sonunda sizin sıkı çalışmanızı gösteren bir ormana sahip olmak.

Ücret: 0.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS, Android

Sunrise Calendar

Bu uygulama birçok güzel özellik barındırıyor – örneğin birine toplantı ayarlamak için mail attığınızda uygun olduğunuz zamanları gösteren bir link de gönderebiliyorsunuz. Sunrise’ı Linkedin ve Twitter ile senkronize etmeniz mümkün. Böylece toplantı yapacağınız insanların özgeçmişilerini ve fotoğraflarını görebilirsiniz.

Bu uygulama Google takvim, Exchange ve iCloud tarafından desteklenir.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Day One 

Day One, lokasyondan, hava koşullarına ve dinlediğiniz şarkıya kadar bir anınızla ilgili her şeyi kaydeder.

Uygulama size günlüğünüzü tutmanız için hatırlatıcılar gönderiyor ve notlarınızı Facebook’ta paylaşabileceğiniz gibi kendinize özel de tutabiliyorsunuz.

Ücret: 4.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS

GoodReader ile istediğiniz dosyayla çalışın

Çalışmanız hiçbir zaman erişemediğiniz bir dosya nedeniyle aksamasın. GoodReader, Microsoft Word dokümanlarından PDF dosyalarına kadar çeşitli tarzdaki dosyaları açmanızı, okumanızı ve düzenlemenizi sağlar. Notlar bırakabilir, çizimler yapabilir ve dosyadaki önemli yerleri renklendirebilirsiniz.

Dosyayla işinizi bitirdiğinizde Dropbox, Google Drive veya başka bir yerde saklayabilirsiniz.

Ücret: 4.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS

Pocket

Okumak için öldüğünüz bir makale veya hikaye gördünüz, fakat bir toplantıya yetişmeniz lazım veya o an meşgulsünüz ve zamanınız yok.

Bu makaleyi veya hikayeyi daha sonradan tekrar okumayı hatırlamayı ummak yerine, o an onu kaydedin ve daha sonra kolayca Pocket’da onu bulun. İnternet bağlantınız olmadan çalışırken kaydettiğiniz içeriklere bile daha sonra ulaşabilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz  (Temel Seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Kaynak

2 Nisan 2016 Cumartesi

BentoLab evde DNA analizlerini mümkün kılacak setini satışa sunuyor

Bento Lab, Kickstarter kampanyasıyla evde DNA analizi yapmayı mümkün kılan ilk cihazı satışa çıkardı. Böylece 800 dolar civarında bir ücretle basit DNA analizlerini evde kendi başınıza yapmanız mümkün olabilecek.

DNA analizleri uzun bir süredir hayatımızda. 90’ların başında DNA analiziyle çok değerli bilgilere erişilebildiğini herkes biliyordu. Fakat o dönemlerde bu işlem hem çok pahalı hem de çok az sayıda laboratuvar tarafından yapılabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada laboratuvarların sayısı çok artmış olsa da işlem halen pahalı ve profesyoneller tarafından yapılması gerekiyor.

Bento Lab, DNA analizlerinin laboratuvar dışında da yapılabileceğini düşünen bir girişim. Bu sebeple 800 dolarlık fiyat etiketine sahip bir cihaza gerekli tüm aşamaları gerçekleştirebilme yeteneği kazandırmayı başarmışlar.

Cihaz bir örnekten DNA’ları alabilmek için santrifüj, onları kopyalamak için jel karışım ve son olarak elde edilen DNA’nın görsel kodlarını alabilmek için bağlantı aparatı içeriyor. Böylece DNA örneklerini karşılaştırıp bulduğunuz sonuçları anlamlandırmanız mümkün olabiliyor.

Bento Lab’ın babalık testlerine yanıt vermek gibi bir iddiası yok. Onları DNA sonuçlarının günlük hayatta merak ettiğimiz bazı sorulara cevap verebileceğini umuyorlar. Bu sorular arasında;

Yediğim hamburger’in içinde at eti var mıydı?Aldığım sebzeler arasında GDO’lu olan var mı?Daha dayanıklı olmanızı sağlayan ‘atlet’ genlerine sahip miyim?Kan grubunuzu kendim test edebilir miyim?Elimdeki mantar zehirli mi zehirsiz mi?

Bento Lab, Kickstarter’daki hedefini şimdi aşmayı başarmış. Dolayısıyla ilk ürünlerin Ekim 2016’da teslim edilmesini hedefliyorlar.

width="699" height="426" frameborder="0" allowfullscreen="allowfullscreen">

31 Mart 2016 Perşembe

Şirket kurmadan önce bütün kurucuların kendilerine sorması gereken 4 soru

Startuplar “gizli” olmayı çok severler. Kimse işinin geçirdiği aşamalardan bahsetmezken herkes ‘çok iyi’ şeyler üzerinde çalıştığından bahseder. Gizli modda olmanın gerekçekleri ise her zaman o kadar çekici değildir. Aslında girişimlerin bahsetmekten kaçınıp, işlerini gizli bir şekilde yürütüp yürütmemesi gerektiği bile tartışmalı bir konu. 

Bazı girişimler bir başka kişinin onların düşüncesini çalmasını engellemek için aşırı gizli modda kalmak istiyorlar. Bazıları ise sessiz kalmanın marka için bir cazibe yaratacağına ve böylece marka etrafında bir beklenti, dedikodu oluşacağına inanıyorlar –ki bu birçok girişimcinin hayali. Fakat her yıl 100 kadar startupın kuruluyor ve bir o kadarı da batıyor. Sizinki özel veya haber yapmaya değer mi?

Peki piyasaya çıkmak için doğru zamanı nasıl bileceksiniz? Malesef, bu soru için herkese uygun bir cevap yok fakat pazara girmek için en uygun zamanı belirlerken size yardım edecek birkaç soruyu aşağıda bulabilirsiniz.

1.     Ürününüz için çok sayıda tarafsız geri bildirim aldınız mı?

Gizli durumda olmanın en büyük zorluğu geri bildirimden mahrum kalmaktır. Bu da demek oluyor ki ürünü kullanmak için sizin yönlendirmenize ihtiyacı olmayan ve oldukça kontrollü bir ortam dışında ürününüzün çalışıp çalışmadığını size söyleyecek birine ihtiyacınız var. Eğer müşteriler için bir tasarım yapıyorsanız, bu tarz geri bildirimlere mümkün olduğunca fazla başvurmalısınız. Herkes farklı şeylerden hoşlanır – ürününüzü 100 farklı kişiye verdiğinizde onun hakkında 100 farklı geri bildirim alabilirsiniz. Böylece mümkün olduğunca fazla kişiye hitap eden bir iş çıkarma ihtimaliniz yükselir.

Eğer kurumlara yönelik bir ürün satıyorsanız, size geri bildirim vermesi ve yatırımdan aldığınız geri dönüşü göstermesi için beta kullanıcılarına ihtiyacınız vardır. Bu olmadan, aynı şeyleri tekrar tekrar yapıyorsunuz demektir. Gizli moddayken de bir ölçüde geri bildirim alabiliyorsanız, bütün kaynaklarınızla ürününüz genel kullanıma hazır olana kadar onu güzelleştirmeye çalışın.

Eğer yapamıyorsanız, büyük ihtimalle daha önceden yaptığınız işlerin büyük bir kısmını tekrardan yapmak zorunda kalacaksınız demektir.

2.     Takımınız kuruldu mu?

Kendinize sormanız gereken sıradaki soru: Bir sonraki adımı destekleyebilecek alt yapıya sahip misiniz? Sizi yönlendirebilecek bir satış ve pazarlama takımınız yoksa (veya karşılayamıyorsanız), bu noktayı kaybettiniz demektir. Eğer kullanıcı geri bildirimine göre hızlıca ürününüzü güncelleyecek bir takımınız yoksa, boğulacaksınız. Ek olarak, işler kötü giderse veya size kötü geri bildirimlerde bulunan insanlarla bağlantı kurmak konusunda size yardımcı olacak bir iletişim takımınız yoksa, ilk kullanıcılarınızı ürün savunucuları haline getirmek şansını kaybedeceksiniz demektir.

Pazara çıkma denklemin büyük bir parçasıdır fakat zorluklar arkasından hızlıca gelir. Ben her zaman şirketlere pazarlama ve iletişim altyapılarının nasıl olduğunu sorarım. İnsanların sizin şirketinize olan ilgilerinin devam etmesi için bağlantı kurmanıza yarayan içeriklerle takip yapmalısınız – haberler, düşünce önderliği, kullanıcı hikayeleri, sizin canlı ve hareketli olduğunuz gösteren alakalı bilgilerden oluşmuş bir buket.

3.    Sizin müşteri elde etme stratejiniz nedir?

Birçok şirket ürünleri pazara girerken gerçekleştirdikleri iletişimin onların öncelikli yol açıcı aktivitesi olarak fonksiyon göstereceğini sanıyor.

İlk soru şu; “Müşteri elde etme stratejiniz nedir?”. Eğer bir şirket pazara açıldıktan sonrası için bir pazarlama planına sahip değilse, genelde halkla ilişkiler bütçelerini satış ve pazarlama için kullanmanın onlar açısından en iyisi olacağı söylenebilir. Ürünün mükemmel olduğunu düşündükleri için özellikle gizli modda kalan birçok şirket görmek mümkün. Genellikle şu oluyor: büyük bir tantana ile pazara açılıyorlar ve daha sonra sessizleşiyorlar, insanlar da onların uygulamasını ve ürününü unutuyor.

Her ne kadar bazı ürünler organik olarak büyüseler de, ürün hedefli tüketici alanı bu büyümenin arkasına biraz promosyon çalışması koymanız gerektiği anlamına geliyor.

4.    Bir işe sahip olduğunuzun kanıtı var mı?

Bir girişim, New York Times’a pazara açılması konusunda bir tanıtım yapmış. Röportaj yapan kişiye hangi yaklaşımları ve değerleri vermek istediğinden bahsetmişler fakat bazı fikirlerin yazılmaması konusunda bir ambargo belirlemek istemişler.

Gazeteci ambargoyu kabul ettikten sonra, hikayeyi dinleyip şunları söylemiş: “ Bildiğiniz gibi, gizlilik politikasından çıkan şirketler hakkında haber yapmayı sevmiyorum. Bu noktada, siz sadece bir düşüncesiniz. Düşüncenizin bir iş olduğunu kanıtladığınız zaman bana gelin.”

Dolayısıyla basın sizin bir değer oluşturacağınız konusunda kanıt istiyor. Yatırım almanız her zaman güzel bir doğrulamadır, fakat pazardaki risk sermayesi para akışını düşündüğünüzde fon almak her zaman yeterli değildir. Kanıt birçok formda olabilir: kullanıcı ilgisi, başarılı beta kullanıcılar ve diğer şekillerdeki kullanıcı bilgileri pazarın sizin ürününüze ihtiyacı olduğunun kanıtıdır.

Hepimiz güzel bir ilk izlenim yaratmanın önemini biliyorken, güzel ikinci ve üçüncü izlenimin hayati etkisini unutamayız. Eğer ilk kullanıcılarınızı takip etmek konusunda başarısız olursanız, kim sizi hatırlayacak veya size güvenecek?

Kaynak