30 Nisan 2016 Cumartesi

Milyarder yatırımcı Apple hisselerini elden çıkardı

Apple’ın en etkili yatırımcılarından milyarder Carl Icahn, elindeki tüm Apple hisselerini sattı.

Hisselerini elinden çıkardıktan sonra televizyonda “Artık Apple’da hiç hissemiz yok” açıklamasını yapan Icahn, bu kararı almasında Apple’ın Çin performansının etkili olduğunu söyledi.

Icahn’ın sattığı 53 milyon Apple hissesi kendisine 2 milyar dolar gelir getirdi. Oysa yılın daha önceki dönemlerinde bu hisselerin değeri 6,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı fakat kendisi satış yapmayı düşünmemişti.

Yatırım yaptığı şirketleri değişmeye zorlayan Icahn, bu özelliği sayesinde “aktivist yatırımcı” lakabını almıştı.

Icahn’ın satışının ardından Apple hisseleri günü yüzde 3 düşüşle 94,83 dolardan kapattı. Ünlü iş adamı hisseleri 2013 yılının üçüncü çeyreğinde hisse başına 68 dolardan satın almıştı.

Yatırımcı, hisseleri satma kararını Apple yönetim kurulu başkanı Tim Cook’a haber verdiğini de belirtti: “Bu sabah söylemek için kendisini aradım. Tabii biraz üzüldü. Ama ona, Apple’ın büyük bir şirket olduğunu söyledim”

Icahn Amerikan mali haberler kanalı CNBC’ye verdiği mülakatta Çin ekonomisindeki yavaşlama ve hükümetin müdahale edebileceği kaygılarının Apple hisselerini satma kararında etkili olduğunu söyledi.

Mart ayında Çin hükümeti Çin’de kullanılan bütün internet içeriğinin Çin’deki internet sunucularında depolanmasını şart koşan bir yasa geçirmişti. Bunun sonucu olarak Apple’ın iBooks ve iTunes film hizmetleri Çin’de kullanılması yasak hale geldiğinden kapatılmıştı.

Apple bu hafta başında iPhone satışları düşüşleri nedeniyle, yılın ikinci çeyreğinde gelirlerinin yüzde 13 düşüş gösterdiğini açıklamıştı.

28 Nisan 2016 Perşembe

Programlar yalan söylemeye başladığında ne olacak?

Bu yazı Hunter Walk’un Medium’da yayımladığı ”What happens when bots learn to lie?” isimli yazısının Türkçe çevirisidir.

Birçok insan otoritelerin dürüst olduğunu düşünecek şekilde koşullanmıştır fakat insanlar bilgisayarların otorite olup olmadığına nasıl karar verir? Bir bilgi insandan değil de bilgisayardan geldiğinde ona daha mı çok güveniriz? Araştırmacılar bu soru üzerinde çalışmaya devam ediyorlar fakat önümüzdeki yıllarda bir soru oldukça önem kazanabilir: Programlar insan mı? Bilgisayar mı? Programın cevap vermedeki güvenilirlik derecesine göre bu sorunun cevabı da değişecek mi? Özellikle yasa ve sağlık konularında düzenlemeler ne ölçüde rol oynayacak?

Bu soruları düşünmek için çok erken olmasından da öte, teknoloji şirketlerinin yazarları, şairleri ve diğer profesyonelleri bir programla iletişim kurmanın nasıl hissettirmesi gerektiği üzerine çalışmaları için işe aldıklarını anlatan güncel bir makaleyi okuduğumda aklıma tam olarak bu sorular geldi.

Eskiden Hollywood’da metin yazarlığı yapan bir kadının işlerini makale aynen şu şekilde anlatıyordu: “Şu anda yaratıcı yeteneklerini farklı bir karakter tarzını kurmak için kullanıyor – sanal bir asistan, yapay zekaya sahip ve hastalarla ilgileniyor”.

Makalenin devamında, “Programlar insanlarla nasıl iletişim kurabilir – kurmalıdır? Yapay asistan sadece fonksiyonel mi olmalıdır yoksa kullanıcı ile duygusal ilişki kurmalı mıdır?” sorusu soruluyor.

Bir alışveriş programı, benim sanal alışveriş sepetimde bulunan kıyafetler hakkında olumlu yorum yapmalı mıdır? Ben 25 dolarlık bir tişört yerine 150 dolarlık bir kazağı denediğimde “Oo, bu kıyafet içerisinde daha seksi görünüyorsun” derse bu bir yalan mıdır? Mağazadaki satış elemanı da aynısı yapmaz mı? Aynı davranış bir bilgisayar tarafından 10.000 müşteriye yapıldığında daha mı iyi daha mı kötü?

Performans ölçümlerine ek olarak, ileride programlarımız etik parametreler de taşıyacaklar mı? Davranışları etkilemek için birçok yöntem kullanılabilir. Örneğin, sizden bir şey yapmanızı istemeden önce size iyi bir insan olup olmadığınızı sorduğumda benim istediğimi yapma şansınız artar çünkü kendiniz için yarattığınız kişilikle tutarlı olmak istersiniz.

Arkadaşım Anil Dash, bilgisayar departmanları için etik derslerinin gerekliliği hakkında konuşur ve belki de yapay zeka nedeniyle gelecekte bu konseptleri öğretmenin ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.

26 Nisan 2016 Salı

Sanayinin dijitalleşmesi gelişen ekonomiler için ne anlama geliyor?

Bu yazı, GE Türkiye İnovasyon Lideri Ahmet Ussal Şahbaz tarafından hazırlanmış ve GE Türkiye blogu ile birlikte aynı anda Etohum Blog’da yayımlanmıştır.

Türkiye, ekonomisinin en sağlam yönlerinden biri olan sanayisini kaybedebilir mi? Evet. Sanayisizleşme tüm gelişmekte olan ülkeler için bir risk. Ama bugün Türkiye özelinde yaşanan küresel teknolojik gelişmeler, sanayisizleşme riskini daha da artıyor.

Ülkeler zenginleştikçe sanayinin toplam üretimdeki payı azalır. Hizmet sektörü sanayinin yerini alır. Ancak Harvard Üniversitesi’nden Dani Rodrik’in araştırmalarına göre, son zamanlarda gelişmekte olan ekonomiler için sanayisizleşme normalden erken başlıyor. Örnek vermek gerekirse Almanya’da sanayinin ekonomideki payı 1970’te zirveye geldiğinde, kişi başına milli gelir 11 bin  dolardı ve sanayinin payı %35’ti. Daha sonra Almanya’da hizmet sektörünün büyüme hızı sanayiyi geçti. Brezilya’da sanayisizleşme 1986’da %17 ile 5 bin dolar seviyesinde başladı. Hindistan’da ise 2002’de %12’yle 2000 dolar seviyesinde oldu.

Oysa sanayide yaşanan dijitalleşme trendi, bu trendi yakalayamayan ülkelerde sanayisizleşmenin daha da hızlanmasına sebep olabilir. GE geçen yıl açıkladığı bir raporda önümüzdeki yıllarda sanayi üretiminin geleceğini şekillendirecek trendlere dikkat çekmişti.

Gelin, bu trendlere ve Türkiye için oluşturduğu risklere bakalım:

(1) Gelişmiş üretim teknikleri: 3 boyutlu yazıcıların artan biçimde üretim süreçlerinde kullanılması ile üretimin küresel mimarisi değişecek. 3B yazıcıları bugüne kadar ağırlıklı olarak prototip çıkarmakta kullanıyorduk.  Oysa 3B yazıcılar gittikçe üretim sürecinde torna tezgahlarının yerini almaya başlıyor. Bu ise üretimde ölçeğin öneminin azalması demek. Ölçek önemini yitirince sanayi, ARGE yapılangelişmiş ülkelere veya geniş pazarlara (Çin, Hindistan) yakın yerlere taşınabilir. Bu trend Türkiye için önemli bir risk. Türkiye’nin zaten dar olan ihracat menzili son yıllarda daha da daralıyor. TEPAV’ın araştırmasına göre, 2001’de ortalama 3235 km olan ihracat menzilimiz, 2011’de 2846 km’ye indi. Oysa rakiplerimiz hedeflerini büyütüyor. Mesela Meksika’nın menzili bu süreçte 3798 km’den 4574 km’ye çıktı. Benzer durum Çin, Brezilya ve Kore için de geçerli.

(2) Küresel beyin: Otomasyon teknolojileri ve bulut bilişim sayesinde bir işi birçok parçaya ayırıp birçok farklı yerde yapmak mümkün hale geldi. Bu da alışık olduğumuz çalışma rutinlerinin değişmesi demek. Bugüne kadarki teknolojik gelişmeler hep niteliksiz işgücünü vurmuştu. Bugün nitelikli işgücü de yeni çalışma biçimine adapte olmak zorunda. Mühendislikten doktorluğa kadar birçok yüksek nitelikli beceri gerektiren meslekte esneklik ön plana çıkacak. Bu ise yeni beceriler edinme konusunda yeteri kadar esnek olmayan Türk işgücü için risk. UBS, bu sene Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında ülkelerin yine Dünya Ekonomik Forumu verilerine dayanarak bu yeni döneme hazırlık seviyesini ölçen bir rapor yayınladı. Türkiye’nin farklı kategoriler arasında en zayıf olduğu alan işgücünün esnekliği. Bu alanda dünyada 127. sıradayız. Malezya 19, Polonya 81. sırada.

(3) Sanayi İnterneti: Son ve belki de en belirleyici trend ise makinelerin birbiriyle konuşabilmesi. Endüstriyel İnternet sayesinde makinelerden gelen veri bulutta birleştiriliyor, büyük veri metotlarıyla analiz ediliyor, beraber çalışan makineleri optimize edecek yazılım çözümleri üretilebiliyor. Bir benzetme yaparsak, dijital sanayide veri yakıt, büyük veri analiz kapasitesi de motor haline geliyor. Böylece tüm tedarik zincirinin hammaddeden son müşteriye kadar dijitalleşmesi ve üretim süreçlerinin hem tedarikçilerden hem müşterilerden gelecek verilere göre gerçek zamanlı olarak optimize edilmesi mümkün. Eğer Türkiye bu verimliliği yakalayamazsa zaten çok küçük marjla çalışan birçok firmanın rekabet avantajı ortadan kalkacak. TÜSİAD’ın geçen hafta açıkladığı rapora göre Almanya – Türkiye arasındaki ortalama %20 maliyet farkı %5’e kadar inebilir. Ayrıca dijitalleşen tedarik zincirlerine uyum sağlayamayan Türk şirketleri sistemin dışına itilebilir.

23 Nisan 2016 Cumartesi

Medium 50 milyon dolar yatırım aldı

Twitter’ın eş kurucularından Ev Williams tarafından kurulan çevrimiçi yayın platformu Medium, 50 milyon dolar Seri C yatırımı aldığını duyurdu.

Medium’un 57 milyon dolar Seri B yatırımı almasının üzerinden bir yıl bile geçmedi. Williams kısa aralıklarla alınan yatırımlarla ilgili, “geleceğe dair vizyonumuzu gerçekleştirmek ve talebe yanıt verebilmek için kaynaklarımızı artırıyoruz.” dedi.

Yatırım turu, Twitter’ın da yatırımcıları arasında bulunan Spark Capital öncülüğünde gerçekleştirildi. Spark’tan Kevin Thau, kaleme aldığı blog yazısında Medium’ın “düşünceli ve zamansız doğası”na övgüde bulundu:

“İşte bu yüzden Medium bizi heyecanlandırıyor. Firmaların yapmakta en zorlandığı şey odaklanmaktır; fakat bunu başarırsanız her şey hizaya gelir. Medium yalnızca ilginç şeyleri yazmak ve okumak için en iyi yer olmaya odaklanıyor…”

Yatırım turunun bitmesiyle birlikte Andreessen Horowitz’ten Ben Horowitz ve JLabs CEO’su Judy Estrin Medium yönetim kuruluna katılıyor.

Medium bu ayın başında yüzlerce bağımsız yayıncının yalnızca Medium üzerinden yayın yapmaya başlayacağını açıklamıştı.

21 Nisan 2016 Perşembe

Startup yatırım portfolyonuzu yönetmek

Startup’lar canlı, enerjik ve düzeni bozan yapıdadırlar. Erken dönemlerinde olan şirketlerin bulunduğu bir portfolyoyu yönetmek zaman zaman kaotik görünebilir. Fakat, yatırım yaptıktan sonra portfolyonuzu yönetmek ve şirketlere katma değer katmak kıymetlidir. Bir yatırım yapmadan önce riskleri ve startup yatırımlarının olduğu bir koleksiyon yaparken portfolyonuzu verimli şekilde devam etmek önemlidir.

Yatırımdan aldığınız geri dönüş

Geri dönüşün zamanı

Startup yatırımları yatırımcılara genellikle en az 5 ile 7 yıl sonra geri dönüş vermeye başlarlar. Birçok startupın likidite yaratması en az 5 yıl alır. En az 5 yıl boyunca yatırım almamak konusunda kendinizi rahat hissettiğiniz sermayenizi startuplara yatırmalısınız.

Startup yatırımınızın olası sonuçları

Startup yatırımınızdan alacağınız sonuçlar genellikle şunlardır:

Yatırım yapılan sermayenin tamamen kaybedilmesiYatırım yapılan meblanın bir kısmının geri kazanılmasıSermayenin geri dönüşüUfak bir karla sermayenin geri dönüşüYatırımınızdan kazanacağınız hatırı sayılır geri dönüş

Yukarıdaki senaryolar, startupın performansı, yatırımınızın protokolleri, sonradan yapılacak fon toplama aşamaları ve likidite protokolleri gibi birçok faktör sonucunda oluşurlar.

Öz Sermayenin Zayıflatılması

Gelecekte yaşanacak öz sermaye zayıflaması durumları

Büyük ihtimalle şirket, büyümelerini desteklemek için gelecekte birden fazla yatırım sermayesi raundu düzenleyecektir. Eğer erken dönem yatırımcılardansanız, yeni yatırımcılara hisse verilmesiyle şirketteki hisse oranınız azalabilir.

Korunma yolları

Nisbi esas veya ön alım hakkına sahip olduğunuz durumlarda, mevcut hisse oranınızı korumak için şirketin dağıttığı yeni hisselerden satın alma hakkına sahip olursunuz. Bu haklara sahip olmadığınız durumlarda, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranı azalabilir.

Net pozitif sermaye kaybı

Yeni yatırıcmcıların hisse başına sizin ödediğiniz miktardan daha fazla ödemeleri ve kazanılan ekstra paranın şirket içinde kullanıldığı durumlarda, sahip olduğunuz hisse oranındaki azalma yatırımınız için bir avantaja dönüşebilir. Sermaye kaybınız pozitif olduğunda, daha büyük bir pastanın daha küçük bir dilimine sahipsiniz demektir.

Bir startupa 1M dolarlık değerden 200K dolarlık yatırım yaptığınızı düşünelim. Eğer satılan 100.000 hisse varsa ve hisse başına fiyat 10 dolarsa, yatırımınızla 20.000 yeni hisse alabilirsiniz, bu da 120.000 hissenin yüzde 17’si yapmaktadır. Bir sonraki raundda, 2.4M dolarlık değerden yeni bir yatırımcı 500K dolarlık yatırım yaparsa, yatırımcı hisse başına 20 dolarlık fiyattan 25.000 yeni hisseye sahip olur ve toplam satışa çıkarılan hisse sayısı 145.000 olur. Siz hala 10.000 hisseye sahipsiniz yani sizin hisselerinizin oranı yüzden 17’den yüzde 14 e düşer, fakat hisse başına fiyat ve şirketin toplam değeri artacağından, bu durumda yatırımınız 400K dolar değerine ulaşmış olur. Tabii ki hisselerinizi satana veya nakit paraya çevirene kadar bu para sadece kağıt üzerindeki değerdir. Yeni yatırım pozitif sermaye kaybıdır çünkü artık daha büyük bir pastanın daha küçük bir yüzdesine sahipsiniz.

Genel bir kural olarak, gelecekteki finansal raundların değeri sizin yatırım yaptığınızdan daha fazla olursa, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranının düşmesi kötü bir şey değildir. Hisselerin oranının düşmesi bu varlık sınıfını çok da iyi bilmeyen yeni yatırımcılar için genellikle kötü bir şey olarak düşünülür çünkü aynı zamanda bu terim bazı hissedar sınıflarını düşünmeden şirketin yeni hisseler satışa çıkarması veya daha önceki yatırımlardan daha düşük fiyata hisseleri satışa sunması durumu için de kullanılır.

Raundları takip etmek

Birden fazla raund

Birçok startup birden fazla yatırım raundu yaparlar. Belki gelecekte oluşan bu raundlarda yatırım yapma fırsatına sahip olabilirsiniz. Bu tabii ki sizin yatırım stratejinize de bağlıdır. Hisse oranınızı korumak için ileriki finansal raundlara yasal olarak katılma hakkına sahip olabilirsiniz veya ileriki raundlarda belli bir meblağı reddetme hakkına sahip olabilirsiniz. Bazı durumlarda şirketle olan kurulmuş ilişkiniz nedeniyle gelecekteki raundlara erkenden katılma hakkına da sahip olabilirsiniz.

Yatırım stratejinizi takip etmek

Erken dönem yatırımcılardan biri olmak aynı şirkete gelecekteki finansal raundlarda da yatırım yapma hakkını size verebilir. Önceden gelecekteki bu finansal raundları katılıp katılmayacağınızın kararını vermelisiniz.

Portfolyonuzu yönetmek

Yatırım yaptığınız startuplar size düzenli olarak şirketteki gelişmeler hakkında bilgi vermelidirler (bu güncellemelerin bir kısmı yasal olarak yatırım belgenizde bulunabilir). İyi bir yatırım güncellemesi, şirketin ilerlemesi, endüstrideki gelişmeler veya şirketin karşılaştığı herhangi bir zorluğu içermelidir. Bu güncelleme aynı zamanda tavsiye, yardım veya şirketin işine yarayabilecek kişilerle tanışma isteğini de içerebilir. Bu güncellemelere ve yardım isteklerine cevap vererek yatırım yaptığınız şirketlere katma değer katabilirsiniz.

Kayıplar

Sermayenin kaybı

Startup yatırımlarının çoğunluğu, yatırılan sermayenin büyük bir kısmının veya hepsinin kaybı ile sonuçlanır. Yatırım yaptığınız şirketleri, onların isteklerini ve güncellemeleri takip etmelisiniz ki bir yatırımın tamamen bir kayıp olup olmadığına ne zaman karar vermeniz gerektiğini bilesiniz.

Vergi kayıpları

Kişisel durumunuza bağlı olarak bu kayıplar vergiden düşülebilir. Kişisel vergi danışmanınızla bu konuda görüşün ve daha çok bilgi sahibi olun.

Çıkışlar

Likidite

Likidite bütün hisselerin veya hisselerin bir kısmının nakit paraya dönüştüğü olaylar veya işlemlere verilen isimdir. Startuplar genellikle, kar payı ödemelerinden daha çok satın alınma ve halka açılma işlemleri ile yatırımcılarına başarılı bir şekilde geri dönüş sağlar.

Satın alınma

Yatırımınız, şirketi satın almak için yapılacak olan herhangi bir tekliften haberdar edilme hakkını da size verebilir. Yatırımcının satın alınma işleminden elde edeceği dönüş, şirketi satın alan kişinin hisse başına ödeyeceği fiyat veya çeşitli anlaşmalarla belirlenen likidite tercihlerine bağlıdır.

Bir şirket sizin bütün hisselerinizi satın aldığında, sizin sınıfınızdaki bütün hisseleri satın alması gerekebilir. Buna sürüklenme adı verilir. Alternatif olarak, satın alan kişi veya kuruluş sizin sınıfınızdaki hisselerin sadece bir kısmını satın almak isteyebilir. Bu da arkasından gitmek olarak adlandırılır. Bir şirkete yatırım yapmayı düşündüğünüzde bu iki küçük ama önemli hakkı da göz önünde bulundurmalısınız.

Halka arz

Şirket, halka açık borsada satışa sunulduğunda, hisseler özgürce alınıp satılabilir hale gelebilir ve diğer hisseleriniz gibi bunları da özgürce satma hakkına sahip olabilirsiniz.

İkinci satış

Bazı durumlarda hisselerinizi bir başka üçüncü partiye satma hakkını elde edebilirsiniz. Bu tarz satışlar, yatırımınızın protokollerine, varlık yasaları dahilindeki transfer kısıtlamalarına ve alıcıların isteğine bağlı olabilir. Gelecekte, bu işlemleri kolaylaştıran ikinci marketler ortaya çıkabilir fakat yatırım kararınızı satın alınma veya halka arz durumu olmadıkça hisselerinizi satamayacakmışsınız gibi vermelisiniz.

Yeniden sermayelendirme

Gelecekteki yatırım raundlarında, yeni bir yatırımcı sizin hisselerinizi yeniden sermayelendirme kapsamında satın almayı önerebilir. Yatırımın doğasına ve yasal protokollere bağlı olarak bu teklifi kabul etmek size kalmış olabilir ve zorunlu olabilir. Aynı zamanda şirket hisselerin geri alınması kapsamında da hisselerinizi geri almayı size teklif edebilir.

Kaynak

16 Nisan 2016 Cumartesi

Spotify, İsveç Hükümeti’ne sopasını gösterdi

İsveç’in son dönemlerde yetiştirdiği en önemli girişim olan Spotify, ülkede diğer sektörlerin ve hükümetin girişimciliğe yeteri kadar değer vermediğini düşünerek bir açık mektup yayımladı. 

İsveç dendiğinde akla gelen birkaç şirket vardır; Volvo, Ikea gibi. Günümüzde ise dünya ekonomilerine hız verecek en önemli sektör girişimcilik olarak görülüyor ve İsveç’in bu alanda yetiştirdiği en değerli evladı Spotify. Yani bir anlamda Volvo ve Ikea gibi şirketlerin ardından İsveç’in adını duyuran en önemli şirket.

Ancak geçmişte Ikea’nın yaptığı gibi Spotify da ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Yıllar önce Ikea, vergi politikaları sebebiyle merkezini İsveç’ten Danimarka’ya taşımıştı. Spotify’ın nedeni ise girişimciliğin gereken ilgiyi görmemesi. Spotify kurucuları Daniel Ek ve Martin Lorenzton, Medium’da İsçveççe dilinde açık bir mektup yayımlayarak ”Ya hareke geçeceğiz ya da geçileceğiz” diyen kurucular hükümetin yanı sıra İsveç halkında da girişimciliğe daha fazla değer vermesini istiyor.

Elbette bu konuda bazı noktalar Türkiye’deki girişimlere de tanıdık gelecektir. İsveç’te Spotify’ın haricinde artık Microsoft’un olan Skype, King ve Mojang gibi önemli şirketler doğmuştu. Spotify, ”onlardan daha fazla yetişmesini mi istersiniz, yoksa geleneksel ekonomileri desteklemeyi mi?” diyerek bir aydınlanma yaratmayı hedeflemiş. Belki İsveç kadar fazla sayıda global şirketler çıkarmamış olsak da Türkiye’de de lobi yaratabilecek girişimlerin sayısı artıyor.

Bizde bir huydur; yabancıların yaptığı ürünlere daha fazla güveniriz. Elbette yabancıların kararlarına da. Bugünlerde İsveç’te, Fransa’da, Almanya’da birçok kişi geleceğin girişimcilikten geçtiğini, ekonomileri canlandırmanın yolunun yeni sektörler yaratmak olduğunu düşünüyor. Avrupalı yanlış düşünüyor olamaz değil mi?

14 Nisan 2016 Perşembe

Harika bir ilk izlenim yaratmak için bu yöntemleri kullanın

İlk izlenimin her şey anlamına gelmediği kesin. Bir kişi hakkında kesin yargılara varmak vakit alıyor. Ancak girişimcilik ekosistemine dahil olmuş, sürekli etkinliklere, konferanslara, speed networking seanslarına katılıyorsanız siz de birçok kişi gibi çok fazla yeni insanla tanışmaya başladınız demektir. Bu kadar fazla tanışma söz konusu olduğunda insanların akıllarında yer edenler, güçlü bir ilk izlenim bırakanlar oluyor. Dolayısıyla iyi bir ilk izlenim bırakabilmek oldukça önemli.

Peki iyi bir ilk izlenim bırakmak neler yapabilirsiniz? Bu elbette karşınızdaki kişinin uzmanlık alanına ya da tarzına göre değişebilir. Ancak herkes üzerinde olumlu etki bırakabilecek genel geçer bazı şeyler var. İşte bu yazının konusu da onlar;

1- İyi bir dinleyici olun

Karşınızdakini dinlemek her zaman iyi bir saygı ve güven göstergesidir. Dolayısıyla biriyle yeni tanışıyorsanız sözünü kesmeyin, aksine onun konuşmayı sürüklemesine müsade edin. Sıcak kanlı olun ve aralarda iyi sorular sormaya çalışın.

2- Vücut dilinizi iyi kullanın

Jest ve mimikleriniz sandığınızdan daha etkili birer iletişim aracı. Bu sebeple onları iyi kullanmayı öğrenmelisiniz. Ses tonunuzdan kollarınızı birleştirmemenize kadar her şey önemli. Tüm vücut dilinizi pozitif olmak üzerine kurgulamalısınız.

3- Başınızı telefonunuzdan kaldırın

Biri sizinle konuşurken telefonunuzla ilgilenirseniz herkes bunu bir saygısızlık olarak görecektir. Dolayısıyla bırakın bir mesaj yazmayı ya da mail okumayı telefonunuza kısa bir bakış atmaktan kaçının, onu cebinizde tutun. Eğer telefonunuz çalarsa -ve bunu yanıtlamak zorundaysanız – karşınızdaki kişinin cümlesinin bitmesine izin verin ya da ondan özür dileyerek izin isteyin.

4- Kısa tutun

Bu özellikle de bizim için önemli bir madde çünkü sahnede, televizyonda ya da bir sohbette olsun konuşmayı uzatmayı çok seviyoruz. Bu da bir noktadan sonra konunun ilk konuşmada gitmemesi gereken noktalara gitmesine neden oluyor. Dolayısıyla biriyle tanıştıktan sonra sohbetin ortalama 5 dakika sürmesini sağlamalı ve daha sonra için iletişim bilgilerinizi vermelisiniz. Bu hem daha verimli hem de ilk izlenim için daha etkili.

5- Dersinize çalışın

Eğer bir etkinlikte tanışmak için birini gözünüze kestirdiyseniz onunla ilgili bir ön araştırma yapmak çok etkili olabilir. İnsanlar, onları ne kadar iyi tanıdığınızı gösterdiğinizde sizden etkileneceklerdir. Elbette özel hayatına dair çok kapsamlı bilgiler toplayın demiyoruz. Ancak biraz detay iyidir.

 

12 Nisan 2016 Salı

Startup yatırımcı tipleri

Giriş

İlk bakışta startup yatırımcılarının hepsi benzer gibi görünebilir. Farklı startup yatırımcılarını anlamak, startup yatırım dünyasını anlamanıza yardımcı olacaktır. Erken dönem startup finansına katılan birçok farklı kategoride yatırımcı bulunmaktadır. 

Müşteriler

Müşteriler, startupın ürün veya hizmetini hem şu an kullanan hem de ileride kullanacak olan kişileri kapsar. Bu yatırımcılar, startupın kurulum aşamasından öncesi hakkında da fazla bilgiye sahip olma özelliğini gösterirler ve iş ile olan güçlü bağları onları fan veya marka elçisi haline getirebilir.

İlk defa startupa yatırım yapanlar

Farklı endüstrilerdeki başarılı profesyoneller birçok nedenden ötürü erken dönem startuplara bir varlık sınıfı olarak yatırım yapmaya başlamayı seçebilirler. Yatırım yapmak için birçok farklı ve ilgi çekici startupın olması ilk defa bir startupa yatırım yapan kişilerin genellikle şans eseri ilgilerinin çekildiğinin kanıtıdır.

Melek yatırımcılar

Bir melek yatırımcı kendi sermayesini erken dönem şirketlere yatırır. Genelde aktif olarak birçok startupa yatırım yaparlar ve tanıştırmalar, bağlantılar ve tavsiyelerle stratejik değer katma çabasındadırlar.

Melek grupları

Bir melek grubu, tanıtım sunumlarına katılan, yatırımları tartışan veya beraber yatırım yapan melek yatırımcıların oluşturduğu gruptur.

Risk sermayesi şirketleri

Risk sermayesi, fon yatırımcıları adına startuplara yatırım yapar. Firma, fonlara yatırım yapan limitli partnerlere, fonları yöneten ve yatırım kararı veren genel partnerlere sahip olabilir.

Kurumsal risk sermayesi

Bazı büyük kuruluşlar kurumsal risk sermayesi bölümü üzerinden erken dönem startuplara yatırım yapmayı seçebilirler. Bu yatırımlar, gelişen teknoloji ve yeteneklerin şirket bünyesine katılması yoluyla veya şirketin faaliyet alanlarını farklılaştırarak şirkete stratejik avantaj sağlama amacıyla yapılıyor olabilir.

Aile ofisleri

Bir aile ofisi, varlıklı kişiler veya varlıklı kişilerden oluşan geniş aileler adına fonlara yatırım yapar. Aile ofisi, birçok aile için fonları yöneten bir ofis tarafında yönetilebileceği gibi tek bir aileye odaklanmış veya ailenin bir üyesi tarafından yönetilen tek bir aile ofisi tarafından yönetiliyor olabilir.

Kayıtlı yatırım danışmanı

Kayıtlı yatırım danışmanları yatırım fonlarını ve finansal kararları varlıklı kişiler adına yöneten finansal profesyonellerdir. Bazı danışmanlar, müşterileri erken dönem yatırıma ilgi duyduklarından dolayı startuplara yatırım yaparlar.

Kaynak

9 Nisan 2016 Cumartesi

Artık otomotiv endüstrisinin de bir fenomeni var

Tesla, yeni tanıttığı elektrikli otomobili Model 3 için 325 bin ön sipariş aldığını duyurdu. Eğer tüm ön siparişler satılırsa, Model 3 “şimdiye kadar en iyi ilk hafta çıkışı yapan ürün” unvanını alacak kadar gelir getirecek.

Firma geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, beklediğinden iki kat daha fazla ön sipariş aldığını duyurmuştu. Şu an bu sayı üç katına çıkmak üzere ve bu da Tesla’nın talebi karşılama yeteneklerinin sınanmasına zemin hazırlayacak. Eğer Tesla talebi karşılayabilirse çok fazla para kazanacak. Halihazırda alınan ön siparişler 14 milyar dolar değerinde satış anlamına geliyor. Firma Model 3’ün yalnızca 1000 dolarlık depozitoları ile 325 milyon dolar toplamayı başardı.

Tesla CEO’su Elon Musk, geride kalan Salı günü Model 3’ü Kaliforniya’da tanıtmıştı. Otomobil tanıtılmadan önce yüzlerce Tesla hayranı firma mağazalarının önünde sıraya girerek, iPhone kuyruklarını andıran bir görüntü ortaya çıkarmıştı. Kaldı ki Musk da sık sık Apple’ın efsanevi kurucusu Steve Jobs ile karşılaştırılıyor.

Musk bu hafta bir tweet’inde Model 3 müşterilerinin yüzde 5’inin iki otomobil ön sipariş ettiğini söyledi. Bu açıklamanın amacı ise ortaya atılan spekülasyonları bastırmaktı çünkü otomobili daha yüksek fiyattan satmak isteyen fırsatçılar, bu sayının çok daha yüksek olduğunu söyleyerek Tesla için istenmeyen bir reklam kampanyası başlatmıştı. Tesla ön sipariş sürecinde bir müşterinin en fazla iki otomobil ayırtmasına izin veriyor.

Otomotiv endüstrisi gurularından Bertell Schmitt, Forbes için kaleme aldığı yazıda Model 3 ön siparişlerini şöyle yorumladı: “Daha önce hiç bu kadar fazla ön sipariş görmemiştim.” Fakat Schmitt’e göre Tesla yoğun talebi karşılamakta ve siparişleri zamanında ulaştırmakta zorluk çekebilir. “Tesla daha önce üretim sorunları nedeniyle tökezlemişti.”

Musk ise Schmitt’in endişelerini taşımıyora benziyor. Twitter’da soruları yanıtlayan milyarder CEO, Model 3’ün bu yılın onuna kadar yarım milyon ön siparişi aşmasını beklediğini söyledi.

7 Nisan 2016 Perşembe

Kaynakları tükenen Pebble küçülmeye gidiyor

Giyilebilir cihaz üreticisi Pebble, ekibinin yüzde 25’ini oluşturan 40 çalışanını işten çıkaracağını açıkladı. Gelişmeyi Tech Insider’a verdiği röportajda açıklayan Pebble CEO’su Eric Migicovsky, küçülmenin kaynak yetersizliğinden dolayı gerekli olduğunu belirtti.

Girişim sermayesi firmalarının yatırımlarını yavaşlatması ile Silikon Vadisi’nde yatırım temposu düştü. Tech Insider buna rağmen Pebble’ın geride kalan sekiz ayda 26 milyon dolar yatırım toplamayı başardığına dikkat çekiyor. Pebble’ın geçtiğimiz yıl kaç cihaz sattığı açıklanmazken, 2015’in başında tamamladığı Kickstarter kampanyası ile 20 milyon dolar değerinde satış gerçekleştirildiği biliniyor.

Pebble’ın iş modeli henüz ideal halini almış değil. Migicovsky de yeni denemeler yapacaklarını ve gelcekteki ürünleriyle odaklarını sağlık ve spora kaydırabileceklerinin sinyallerini veriyor. Migicovsky bu iki alanın müşterilerin ilgisini daha çok çektiği görüşünde. Pebble cihazları halihazırda bazı spor özellikleri sunuyor fakat bunların kısıtlı olduklarını belirtmek gerek.

İşten çıkarmalara ek olarak, Pebble bu yıl kilit çalışanlarından birini kaybetti. Ürün gamından sorumlu direktör olarak 2014 yılında ekibe katılan Itai Vonshak Intel’e katılmak için Pebble’daki görevinden ayrıldı.

Pebble ilk çıkışını 2012 yılında, çok başarılı Kickstarter kampanyası ile yapmıştı. O tarihte pazarda başarılı bir akıllı saat yoktu ve Pebble ilk saati ile iyi bir başlangıca imza atmıştı. Girişim ikinci saatini satışa sunduğunda ise pazar bir hayli kalabalıktı.

Her ne kadar iyi bir Kickstarter başlangıcı yapmış olsa da, işten çıkarmalar Pebble’ın geçtiğimiz yıl bu başarıyı sürdüremediğine işaret ediyor. Migicovsky ise işten çıkarmaları önleyici tedbir olarak lanse ediyor; “Dikkatli olmak istiyoruz.”

5 Nisan 2016 Salı

Daha üretken olmak için her gün kullanmanız gereken 10 uygulama

Dijital teknolojinin zararları hakkında oldukça fazla şey duyuyoruz. Fakat işlerinizin daha etkili ve verimli bir şekilde bitmesine yardım edecek binlerce uygulama da var. 

Bu uygulamalar arasından size yardımcı olabilecek bazı uygulamalar;

Slack

Henüz 2 milyon kullanıcısı olsa da birçok kurumsal şirket iç iletişim için Slack kullanıyor.

Bu uygulama bir veya daha fazla iş arkadaşınızla özel bir şekilde konuşmanızı, büyük grup konuşmaları yapmanızı ve dosya paylaşmanızı sağlıyor – bütün bunların hepsi e-posta trafiğinizi gözle görülür şekilde düşürüyor.

Ücret: Ücretsiz (temel seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Outlook

Outlook’u bilgisayarınızdan gayet iyi tanıyor olmalısınız. Exchange, Office 365, Outlook.com, Apple iCloud ve Yahoo Mail ile integre olabilir dolayısıyla bütün maillerinizi bir yerde toplayabilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Facebook Messenger

Sahip olduğu 700 milyon kullanıcı ile Facebook Messenger’ın popülerliği gittikçe artıyor. Facebook arkadaşlarınıza mesaj göndermek dışında, arama yapabiliyor, görüntülü konuşabiliyor ve ve hatta para bile gönderebiliyorsunuz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Evernote

Evernote bütün düşünce, fikir ve planlarınızı bir yerde toplamanızı sağlıyor – unutulmaya mahkum oldukları yer olan aklınızda tutmak yerine. Metinlerden, fotoğraflara, web sayfalarına ve ses dosyalarına kadar her şeyi kaydetmeniz mümkün.

Ücret: Ücretsiz  (Temel seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Wunderlist

Yapılacaklar listesi için oluşturulmuş Wunderlist özel listeler yapmanızı, yakında yapılacak toplantılar/görevler için hatırlatıcılar kurmanızı, bu listeleri arkadaşlarınız, aileniz ve iş arkadaşlarınızla paylaşmanızı ve böylece projeler üzerinde birlikte çalışmanızı sağlıyor.

Wunderlist diğer aygıtlarınızla senkronize olabilir böylece bilgilerinize her yerden erişebilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Forest

Forest üretkenliğinizi takip eder ve ilerleyişinizi bir ağaç şeklinde görselleştirir. Eğer 30 dakika boyunca odaklanır ve akıllı telefonunuzdan uzak kalırsanız ağacınız tamamen çiçek açıyor, eğer o zaman aralığında uygulamayı kapatırsanız ağacınız ölüyor.

Uygulamadaki amaç en sonunda sizin sıkı çalışmanızı gösteren bir ormana sahip olmak.

Ücret: 0.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS, Android

Sunrise Calendar

Bu uygulama birçok güzel özellik barındırıyor – örneğin birine toplantı ayarlamak için mail attığınızda uygun olduğunuz zamanları gösteren bir link de gönderebiliyorsunuz. Sunrise’ı Linkedin ve Twitter ile senkronize etmeniz mümkün. Böylece toplantı yapacağınız insanların özgeçmişilerini ve fotoğraflarını görebilirsiniz.

Bu uygulama Google takvim, Exchange ve iCloud tarafından desteklenir.

Ücret: Ücretsiz

Uygun platformlar: iOS, Android

Day One 

Day One, lokasyondan, hava koşullarına ve dinlediğiniz şarkıya kadar bir anınızla ilgili her şeyi kaydeder.

Uygulama size günlüğünüzü tutmanız için hatırlatıcılar gönderiyor ve notlarınızı Facebook’ta paylaşabileceğiniz gibi kendinize özel de tutabiliyorsunuz.

Ücret: 4.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS

GoodReader ile istediğiniz dosyayla çalışın

Çalışmanız hiçbir zaman erişemediğiniz bir dosya nedeniyle aksamasın. GoodReader, Microsoft Word dokümanlarından PDF dosyalarına kadar çeşitli tarzdaki dosyaları açmanızı, okumanızı ve düzenlemenizi sağlar. Notlar bırakabilir, çizimler yapabilir ve dosyadaki önemli yerleri renklendirebilirsiniz.

Dosyayla işinizi bitirdiğinizde Dropbox, Google Drive veya başka bir yerde saklayabilirsiniz.

Ücret: 4.99 Dolar

Uygun platformlar: iOS

Pocket

Okumak için öldüğünüz bir makale veya hikaye gördünüz, fakat bir toplantıya yetişmeniz lazım veya o an meşgulsünüz ve zamanınız yok.

Bu makaleyi veya hikayeyi daha sonradan tekrar okumayı hatırlamayı ummak yerine, o an onu kaydedin ve daha sonra kolayca Pocket’da onu bulun. İnternet bağlantınız olmadan çalışırken kaydettiğiniz içeriklere bile daha sonra ulaşabilirsiniz.

Ücret: Ücretsiz  (Temel Seviye)

Uygun platformlar: iOS, Android

Kaynak

2 Nisan 2016 Cumartesi

BentoLab evde DNA analizlerini mümkün kılacak setini satışa sunuyor

Bento Lab, Kickstarter kampanyasıyla evde DNA analizi yapmayı mümkün kılan ilk cihazı satışa çıkardı. Böylece 800 dolar civarında bir ücretle basit DNA analizlerini evde kendi başınıza yapmanız mümkün olabilecek.

DNA analizleri uzun bir süredir hayatımızda. 90’ların başında DNA analiziyle çok değerli bilgilere erişilebildiğini herkes biliyordu. Fakat o dönemlerde bu işlem hem çok pahalı hem de çok az sayıda laboratuvar tarafından yapılabiliyordu. Bugün geldiğimiz noktada laboratuvarların sayısı çok artmış olsa da işlem halen pahalı ve profesyoneller tarafından yapılması gerekiyor.

Bento Lab, DNA analizlerinin laboratuvar dışında da yapılabileceğini düşünen bir girişim. Bu sebeple 800 dolarlık fiyat etiketine sahip bir cihaza gerekli tüm aşamaları gerçekleştirebilme yeteneği kazandırmayı başarmışlar.

Cihaz bir örnekten DNA’ları alabilmek için santrifüj, onları kopyalamak için jel karışım ve son olarak elde edilen DNA’nın görsel kodlarını alabilmek için bağlantı aparatı içeriyor. Böylece DNA örneklerini karşılaştırıp bulduğunuz sonuçları anlamlandırmanız mümkün olabiliyor.

Bento Lab’ın babalık testlerine yanıt vermek gibi bir iddiası yok. Onları DNA sonuçlarının günlük hayatta merak ettiğimiz bazı sorulara cevap verebileceğini umuyorlar. Bu sorular arasında;

Yediğim hamburger’in içinde at eti var mıydı?Aldığım sebzeler arasında GDO’lu olan var mı?Daha dayanıklı olmanızı sağlayan ‘atlet’ genlerine sahip miyim?Kan grubunuzu kendim test edebilir miyim?Elimdeki mantar zehirli mi zehirsiz mi?

Bento Lab, Kickstarter’daki hedefini şimdi aşmayı başarmış. Dolayısıyla ilk ürünlerin Ekim 2016’da teslim edilmesini hedefliyorlar.

width="699" height="426" frameborder="0" allowfullscreen="allowfullscreen">