30 Nisan 2016 Cumartesi

Milyarder yatırımcı Apple hisselerini elden çıkardı

Apple’ın en etkili yatırımcılarından milyarder Carl Icahn, elindeki tüm Apple hisselerini sattı.

Hisselerini elinden çıkardıktan sonra televizyonda “Artık Apple’da hiç hissemiz yok” açıklamasını yapan Icahn, bu kararı almasında Apple’ın Çin performansının etkili olduğunu söyledi.

Icahn’ın sattığı 53 milyon Apple hissesi kendisine 2 milyar dolar gelir getirdi. Oysa yılın daha önceki dönemlerinde bu hisselerin değeri 6,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştı fakat kendisi satış yapmayı düşünmemişti.

Yatırım yaptığı şirketleri değişmeye zorlayan Icahn, bu özelliği sayesinde “aktivist yatırımcı” lakabını almıştı.

Icahn’ın satışının ardından Apple hisseleri günü yüzde 3 düşüşle 94,83 dolardan kapattı. Ünlü iş adamı hisseleri 2013 yılının üçüncü çeyreğinde hisse başına 68 dolardan satın almıştı.

Yatırımcı, hisseleri satma kararını Apple yönetim kurulu başkanı Tim Cook’a haber verdiğini de belirtti: “Bu sabah söylemek için kendisini aradım. Tabii biraz üzüldü. Ama ona, Apple’ın büyük bir şirket olduğunu söyledim”

Icahn Amerikan mali haberler kanalı CNBC’ye verdiği mülakatta Çin ekonomisindeki yavaşlama ve hükümetin müdahale edebileceği kaygılarının Apple hisselerini satma kararında etkili olduğunu söyledi.

Mart ayında Çin hükümeti Çin’de kullanılan bütün internet içeriğinin Çin’deki internet sunucularında depolanmasını şart koşan bir yasa geçirmişti. Bunun sonucu olarak Apple’ın iBooks ve iTunes film hizmetleri Çin’de kullanılması yasak hale geldiğinden kapatılmıştı.

Apple bu hafta başında iPhone satışları düşüşleri nedeniyle, yılın ikinci çeyreğinde gelirlerinin yüzde 13 düşüş gösterdiğini açıklamıştı.

28 Nisan 2016 Perşembe

Programlar yalan söylemeye başladığında ne olacak?

Bu yazı Hunter Walk’un Medium’da yayımladığı ”What happens when bots learn to lie?” isimli yazısının Türkçe çevirisidir.

Birçok insan otoritelerin dürüst olduğunu düşünecek şekilde koşullanmıştır fakat insanlar bilgisayarların otorite olup olmadığına nasıl karar verir? Bir bilgi insandan değil de bilgisayardan geldiğinde ona daha mı çok güveniriz? Araştırmacılar bu soru üzerinde çalışmaya devam ediyorlar fakat önümüzdeki yıllarda bir soru oldukça önem kazanabilir: Programlar insan mı? Bilgisayar mı? Programın cevap vermedeki güvenilirlik derecesine göre bu sorunun cevabı da değişecek mi? Özellikle yasa ve sağlık konularında düzenlemeler ne ölçüde rol oynayacak?

Bu soruları düşünmek için çok erken olmasından da öte, teknoloji şirketlerinin yazarları, şairleri ve diğer profesyonelleri bir programla iletişim kurmanın nasıl hissettirmesi gerektiği üzerine çalışmaları için işe aldıklarını anlatan güncel bir makaleyi okuduğumda aklıma tam olarak bu sorular geldi.

Eskiden Hollywood’da metin yazarlığı yapan bir kadının işlerini makale aynen şu şekilde anlatıyordu: “Şu anda yaratıcı yeteneklerini farklı bir karakter tarzını kurmak için kullanıyor – sanal bir asistan, yapay zekaya sahip ve hastalarla ilgileniyor”.

Makalenin devamında, “Programlar insanlarla nasıl iletişim kurabilir – kurmalıdır? Yapay asistan sadece fonksiyonel mi olmalıdır yoksa kullanıcı ile duygusal ilişki kurmalı mıdır?” sorusu soruluyor.

Bir alışveriş programı, benim sanal alışveriş sepetimde bulunan kıyafetler hakkında olumlu yorum yapmalı mıdır? Ben 25 dolarlık bir tişört yerine 150 dolarlık bir kazağı denediğimde “Oo, bu kıyafet içerisinde daha seksi görünüyorsun” derse bu bir yalan mıdır? Mağazadaki satış elemanı da aynısı yapmaz mı? Aynı davranış bir bilgisayar tarafından 10.000 müşteriye yapıldığında daha mı iyi daha mı kötü?

Performans ölçümlerine ek olarak, ileride programlarımız etik parametreler de taşıyacaklar mı? Davranışları etkilemek için birçok yöntem kullanılabilir. Örneğin, sizden bir şey yapmanızı istemeden önce size iyi bir insan olup olmadığınızı sorduğumda benim istediğimi yapma şansınız artar çünkü kendiniz için yarattığınız kişilikle tutarlı olmak istersiniz.

Arkadaşım Anil Dash, bilgisayar departmanları için etik derslerinin gerekliliği hakkında konuşur ve belki de yapay zeka nedeniyle gelecekte bu konseptleri öğretmenin ne kadar gerekli olduğunu anlayacağız.

26 Nisan 2016 Salı

Sanayinin dijitalleşmesi gelişen ekonomiler için ne anlama geliyor?

Bu yazı, GE Türkiye İnovasyon Lideri Ahmet Ussal Şahbaz tarafından hazırlanmış ve GE Türkiye blogu ile birlikte aynı anda Etohum Blog’da yayımlanmıştır.

Türkiye, ekonomisinin en sağlam yönlerinden biri olan sanayisini kaybedebilir mi? Evet. Sanayisizleşme tüm gelişmekte olan ülkeler için bir risk. Ama bugün Türkiye özelinde yaşanan küresel teknolojik gelişmeler, sanayisizleşme riskini daha da artıyor.

Ülkeler zenginleştikçe sanayinin toplam üretimdeki payı azalır. Hizmet sektörü sanayinin yerini alır. Ancak Harvard Üniversitesi’nden Dani Rodrik’in araştırmalarına göre, son zamanlarda gelişmekte olan ekonomiler için sanayisizleşme normalden erken başlıyor. Örnek vermek gerekirse Almanya’da sanayinin ekonomideki payı 1970’te zirveye geldiğinde, kişi başına milli gelir 11 bin  dolardı ve sanayinin payı %35’ti. Daha sonra Almanya’da hizmet sektörünün büyüme hızı sanayiyi geçti. Brezilya’da sanayisizleşme 1986’da %17 ile 5 bin dolar seviyesinde başladı. Hindistan’da ise 2002’de %12’yle 2000 dolar seviyesinde oldu.

Oysa sanayide yaşanan dijitalleşme trendi, bu trendi yakalayamayan ülkelerde sanayisizleşmenin daha da hızlanmasına sebep olabilir. GE geçen yıl açıkladığı bir raporda önümüzdeki yıllarda sanayi üretiminin geleceğini şekillendirecek trendlere dikkat çekmişti.

Gelin, bu trendlere ve Türkiye için oluşturduğu risklere bakalım:

(1) Gelişmiş üretim teknikleri: 3 boyutlu yazıcıların artan biçimde üretim süreçlerinde kullanılması ile üretimin küresel mimarisi değişecek. 3B yazıcıları bugüne kadar ağırlıklı olarak prototip çıkarmakta kullanıyorduk.  Oysa 3B yazıcılar gittikçe üretim sürecinde torna tezgahlarının yerini almaya başlıyor. Bu ise üretimde ölçeğin öneminin azalması demek. Ölçek önemini yitirince sanayi, ARGE yapılangelişmiş ülkelere veya geniş pazarlara (Çin, Hindistan) yakın yerlere taşınabilir. Bu trend Türkiye için önemli bir risk. Türkiye’nin zaten dar olan ihracat menzili son yıllarda daha da daralıyor. TEPAV’ın araştırmasına göre, 2001’de ortalama 3235 km olan ihracat menzilimiz, 2011’de 2846 km’ye indi. Oysa rakiplerimiz hedeflerini büyütüyor. Mesela Meksika’nın menzili bu süreçte 3798 km’den 4574 km’ye çıktı. Benzer durum Çin, Brezilya ve Kore için de geçerli.

(2) Küresel beyin: Otomasyon teknolojileri ve bulut bilişim sayesinde bir işi birçok parçaya ayırıp birçok farklı yerde yapmak mümkün hale geldi. Bu da alışık olduğumuz çalışma rutinlerinin değişmesi demek. Bugüne kadarki teknolojik gelişmeler hep niteliksiz işgücünü vurmuştu. Bugün nitelikli işgücü de yeni çalışma biçimine adapte olmak zorunda. Mühendislikten doktorluğa kadar birçok yüksek nitelikli beceri gerektiren meslekte esneklik ön plana çıkacak. Bu ise yeni beceriler edinme konusunda yeteri kadar esnek olmayan Türk işgücü için risk. UBS, bu sene Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında ülkelerin yine Dünya Ekonomik Forumu verilerine dayanarak bu yeni döneme hazırlık seviyesini ölçen bir rapor yayınladı. Türkiye’nin farklı kategoriler arasında en zayıf olduğu alan işgücünün esnekliği. Bu alanda dünyada 127. sıradayız. Malezya 19, Polonya 81. sırada.

(3) Sanayi İnterneti: Son ve belki de en belirleyici trend ise makinelerin birbiriyle konuşabilmesi. Endüstriyel İnternet sayesinde makinelerden gelen veri bulutta birleştiriliyor, büyük veri metotlarıyla analiz ediliyor, beraber çalışan makineleri optimize edecek yazılım çözümleri üretilebiliyor. Bir benzetme yaparsak, dijital sanayide veri yakıt, büyük veri analiz kapasitesi de motor haline geliyor. Böylece tüm tedarik zincirinin hammaddeden son müşteriye kadar dijitalleşmesi ve üretim süreçlerinin hem tedarikçilerden hem müşterilerden gelecek verilere göre gerçek zamanlı olarak optimize edilmesi mümkün. Eğer Türkiye bu verimliliği yakalayamazsa zaten çok küçük marjla çalışan birçok firmanın rekabet avantajı ortadan kalkacak. TÜSİAD’ın geçen hafta açıkladığı rapora göre Almanya – Türkiye arasındaki ortalama %20 maliyet farkı %5’e kadar inebilir. Ayrıca dijitalleşen tedarik zincirlerine uyum sağlayamayan Türk şirketleri sistemin dışına itilebilir.

23 Nisan 2016 Cumartesi

Medium 50 milyon dolar yatırım aldı

Twitter’ın eş kurucularından Ev Williams tarafından kurulan çevrimiçi yayın platformu Medium, 50 milyon dolar Seri C yatırımı aldığını duyurdu.

Medium’un 57 milyon dolar Seri B yatırımı almasının üzerinden bir yıl bile geçmedi. Williams kısa aralıklarla alınan yatırımlarla ilgili, “geleceğe dair vizyonumuzu gerçekleştirmek ve talebe yanıt verebilmek için kaynaklarımızı artırıyoruz.” dedi.

Yatırım turu, Twitter’ın da yatırımcıları arasında bulunan Spark Capital öncülüğünde gerçekleştirildi. Spark’tan Kevin Thau, kaleme aldığı blog yazısında Medium’ın “düşünceli ve zamansız doğası”na övgüde bulundu:

“İşte bu yüzden Medium bizi heyecanlandırıyor. Firmaların yapmakta en zorlandığı şey odaklanmaktır; fakat bunu başarırsanız her şey hizaya gelir. Medium yalnızca ilginç şeyleri yazmak ve okumak için en iyi yer olmaya odaklanıyor…”

Yatırım turunun bitmesiyle birlikte Andreessen Horowitz’ten Ben Horowitz ve JLabs CEO’su Judy Estrin Medium yönetim kuruluna katılıyor.

Medium bu ayın başında yüzlerce bağımsız yayıncının yalnızca Medium üzerinden yayın yapmaya başlayacağını açıklamıştı.

21 Nisan 2016 Perşembe

Startup yatırım portfolyonuzu yönetmek

Startup’lar canlı, enerjik ve düzeni bozan yapıdadırlar. Erken dönemlerinde olan şirketlerin bulunduğu bir portfolyoyu yönetmek zaman zaman kaotik görünebilir. Fakat, yatırım yaptıktan sonra portfolyonuzu yönetmek ve şirketlere katma değer katmak kıymetlidir. Bir yatırım yapmadan önce riskleri ve startup yatırımlarının olduğu bir koleksiyon yaparken portfolyonuzu verimli şekilde devam etmek önemlidir.

Yatırımdan aldığınız geri dönüş

Geri dönüşün zamanı

Startup yatırımları yatırımcılara genellikle en az 5 ile 7 yıl sonra geri dönüş vermeye başlarlar. Birçok startupın likidite yaratması en az 5 yıl alır. En az 5 yıl boyunca yatırım almamak konusunda kendinizi rahat hissettiğiniz sermayenizi startuplara yatırmalısınız.

Startup yatırımınızın olası sonuçları

Startup yatırımınızdan alacağınız sonuçlar genellikle şunlardır:

Yatırım yapılan sermayenin tamamen kaybedilmesiYatırım yapılan meblanın bir kısmının geri kazanılmasıSermayenin geri dönüşüUfak bir karla sermayenin geri dönüşüYatırımınızdan kazanacağınız hatırı sayılır geri dönüş

Yukarıdaki senaryolar, startupın performansı, yatırımınızın protokolleri, sonradan yapılacak fon toplama aşamaları ve likidite protokolleri gibi birçok faktör sonucunda oluşurlar.

Öz Sermayenin Zayıflatılması

Gelecekte yaşanacak öz sermaye zayıflaması durumları

Büyük ihtimalle şirket, büyümelerini desteklemek için gelecekte birden fazla yatırım sermayesi raundu düzenleyecektir. Eğer erken dönem yatırımcılardansanız, yeni yatırımcılara hisse verilmesiyle şirketteki hisse oranınız azalabilir.

Korunma yolları

Nisbi esas veya ön alım hakkına sahip olduğunuz durumlarda, mevcut hisse oranınızı korumak için şirketin dağıttığı yeni hisselerden satın alma hakkına sahip olursunuz. Bu haklara sahip olmadığınız durumlarda, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranı azalabilir.

Net pozitif sermaye kaybı

Yeni yatırıcmcıların hisse başına sizin ödediğiniz miktardan daha fazla ödemeleri ve kazanılan ekstra paranın şirket içinde kullanıldığı durumlarda, sahip olduğunuz hisse oranındaki azalma yatırımınız için bir avantaja dönüşebilir. Sermaye kaybınız pozitif olduğunda, daha büyük bir pastanın daha küçük bir dilimine sahipsiniz demektir.

Bir startupa 1M dolarlık değerden 200K dolarlık yatırım yaptığınızı düşünelim. Eğer satılan 100.000 hisse varsa ve hisse başına fiyat 10 dolarsa, yatırımınızla 20.000 yeni hisse alabilirsiniz, bu da 120.000 hissenin yüzde 17’si yapmaktadır. Bir sonraki raundda, 2.4M dolarlık değerden yeni bir yatırımcı 500K dolarlık yatırım yaparsa, yatırımcı hisse başına 20 dolarlık fiyattan 25.000 yeni hisseye sahip olur ve toplam satışa çıkarılan hisse sayısı 145.000 olur. Siz hala 10.000 hisseye sahipsiniz yani sizin hisselerinizin oranı yüzden 17’den yüzde 14 e düşer, fakat hisse başına fiyat ve şirketin toplam değeri artacağından, bu durumda yatırımınız 400K dolar değerine ulaşmış olur. Tabii ki hisselerinizi satana veya nakit paraya çevirene kadar bu para sadece kağıt üzerindeki değerdir. Yeni yatırım pozitif sermaye kaybıdır çünkü artık daha büyük bir pastanın daha küçük bir yüzdesine sahipsiniz.

Genel bir kural olarak, gelecekteki finansal raundların değeri sizin yatırım yaptığınızdan daha fazla olursa, şirkette sahip olduğunuz hisselerin oranının düşmesi kötü bir şey değildir. Hisselerin oranının düşmesi bu varlık sınıfını çok da iyi bilmeyen yeni yatırımcılar için genellikle kötü bir şey olarak düşünülür çünkü aynı zamanda bu terim bazı hissedar sınıflarını düşünmeden şirketin yeni hisseler satışa çıkarması veya daha önceki yatırımlardan daha düşük fiyata hisseleri satışa sunması durumu için de kullanılır.

Raundları takip etmek

Birden fazla raund

Birçok startup birden fazla yatırım raundu yaparlar. Belki gelecekte oluşan bu raundlarda yatırım yapma fırsatına sahip olabilirsiniz. Bu tabii ki sizin yatırım stratejinize de bağlıdır. Hisse oranınızı korumak için ileriki finansal raundlara yasal olarak katılma hakkına sahip olabilirsiniz veya ileriki raundlarda belli bir meblağı reddetme hakkına sahip olabilirsiniz. Bazı durumlarda şirketle olan kurulmuş ilişkiniz nedeniyle gelecekteki raundlara erkenden katılma hakkına da sahip olabilirsiniz.

Yatırım stratejinizi takip etmek

Erken dönem yatırımcılardan biri olmak aynı şirkete gelecekteki finansal raundlarda da yatırım yapma hakkını size verebilir. Önceden gelecekteki bu finansal raundları katılıp katılmayacağınızın kararını vermelisiniz.

Portfolyonuzu yönetmek

Yatırım yaptığınız startuplar size düzenli olarak şirketteki gelişmeler hakkında bilgi vermelidirler (bu güncellemelerin bir kısmı yasal olarak yatırım belgenizde bulunabilir). İyi bir yatırım güncellemesi, şirketin ilerlemesi, endüstrideki gelişmeler veya şirketin karşılaştığı herhangi bir zorluğu içermelidir. Bu güncelleme aynı zamanda tavsiye, yardım veya şirketin işine yarayabilecek kişilerle tanışma isteğini de içerebilir. Bu güncellemelere ve yardım isteklerine cevap vererek yatırım yaptığınız şirketlere katma değer katabilirsiniz.

Kayıplar

Sermayenin kaybı

Startup yatırımlarının çoğunluğu, yatırılan sermayenin büyük bir kısmının veya hepsinin kaybı ile sonuçlanır. Yatırım yaptığınız şirketleri, onların isteklerini ve güncellemeleri takip etmelisiniz ki bir yatırımın tamamen bir kayıp olup olmadığına ne zaman karar vermeniz gerektiğini bilesiniz.

Vergi kayıpları

Kişisel durumunuza bağlı olarak bu kayıplar vergiden düşülebilir. Kişisel vergi danışmanınızla bu konuda görüşün ve daha çok bilgi sahibi olun.

Çıkışlar

Likidite

Likidite bütün hisselerin veya hisselerin bir kısmının nakit paraya dönüştüğü olaylar veya işlemlere verilen isimdir. Startuplar genellikle, kar payı ödemelerinden daha çok satın alınma ve halka açılma işlemleri ile yatırımcılarına başarılı bir şekilde geri dönüş sağlar.

Satın alınma

Yatırımınız, şirketi satın almak için yapılacak olan herhangi bir tekliften haberdar edilme hakkını da size verebilir. Yatırımcının satın alınma işleminden elde edeceği dönüş, şirketi satın alan kişinin hisse başına ödeyeceği fiyat veya çeşitli anlaşmalarla belirlenen likidite tercihlerine bağlıdır.

Bir şirket sizin bütün hisselerinizi satın aldığında, sizin sınıfınızdaki bütün hisseleri satın alması gerekebilir. Buna sürüklenme adı verilir. Alternatif olarak, satın alan kişi veya kuruluş sizin sınıfınızdaki hisselerin sadece bir kısmını satın almak isteyebilir. Bu da arkasından gitmek olarak adlandırılır. Bir şirkete yatırım yapmayı düşündüğünüzde bu iki küçük ama önemli hakkı da göz önünde bulundurmalısınız.

Halka arz

Şirket, halka açık borsada satışa sunulduğunda, hisseler özgürce alınıp satılabilir hale gelebilir ve diğer hisseleriniz gibi bunları da özgürce satma hakkına sahip olabilirsiniz.

İkinci satış

Bazı durumlarda hisselerinizi bir başka üçüncü partiye satma hakkını elde edebilirsiniz. Bu tarz satışlar, yatırımınızın protokollerine, varlık yasaları dahilindeki transfer kısıtlamalarına ve alıcıların isteğine bağlı olabilir. Gelecekte, bu işlemleri kolaylaştıran ikinci marketler ortaya çıkabilir fakat yatırım kararınızı satın alınma veya halka arz durumu olmadıkça hisselerinizi satamayacakmışsınız gibi vermelisiniz.

Yeniden sermayelendirme

Gelecekteki yatırım raundlarında, yeni bir yatırımcı sizin hisselerinizi yeniden sermayelendirme kapsamında satın almayı önerebilir. Yatırımın doğasına ve yasal protokollere bağlı olarak bu teklifi kabul etmek size kalmış olabilir ve zorunlu olabilir. Aynı zamanda şirket hisselerin geri alınması kapsamında da hisselerinizi geri almayı size teklif edebilir.

Kaynak

16 Nisan 2016 Cumartesi

Spotify, İsveç Hükümeti’ne sopasını gösterdi

İsveç’in son dönemlerde yetiştirdiği en önemli girişim olan Spotify, ülkede diğer sektörlerin ve hükümetin girişimciliğe yeteri kadar değer vermediğini düşünerek bir açık mektup yayımladı. 

İsveç dendiğinde akla gelen birkaç şirket vardır; Volvo, Ikea gibi. Günümüzde ise dünya ekonomilerine hız verecek en önemli sektör girişimcilik olarak görülüyor ve İsveç’in bu alanda yetiştirdiği en değerli evladı Spotify. Yani bir anlamda Volvo ve Ikea gibi şirketlerin ardından İsveç’in adını duyuran en önemli şirket.

Ancak geçmişte Ikea’nın yaptığı gibi Spotify da ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Yıllar önce Ikea, vergi politikaları sebebiyle merkezini İsveç’ten Danimarka’ya taşımıştı. Spotify’ın nedeni ise girişimciliğin gereken ilgiyi görmemesi. Spotify kurucuları Daniel Ek ve Martin Lorenzton, Medium’da İsçveççe dilinde açık bir mektup yayımlayarak ”Ya hareke geçeceğiz ya da geçileceğiz” diyen kurucular hükümetin yanı sıra İsveç halkında da girişimciliğe daha fazla değer vermesini istiyor.

Elbette bu konuda bazı noktalar Türkiye’deki girişimlere de tanıdık gelecektir. İsveç’te Spotify’ın haricinde artık Microsoft’un olan Skype, King ve Mojang gibi önemli şirketler doğmuştu. Spotify, ”onlardan daha fazla yetişmesini mi istersiniz, yoksa geleneksel ekonomileri desteklemeyi mi?” diyerek bir aydınlanma yaratmayı hedeflemiş. Belki İsveç kadar fazla sayıda global şirketler çıkarmamış olsak da Türkiye’de de lobi yaratabilecek girişimlerin sayısı artıyor.

Bizde bir huydur; yabancıların yaptığı ürünlere daha fazla güveniriz. Elbette yabancıların kararlarına da. Bugünlerde İsveç’te, Fransa’da, Almanya’da birçok kişi geleceğin girişimcilikten geçtiğini, ekonomileri canlandırmanın yolunun yeni sektörler yaratmak olduğunu düşünüyor. Avrupalı yanlış düşünüyor olamaz değil mi?

14 Nisan 2016 Perşembe

Harika bir ilk izlenim yaratmak için bu yöntemleri kullanın

İlk izlenimin her şey anlamına gelmediği kesin. Bir kişi hakkında kesin yargılara varmak vakit alıyor. Ancak girişimcilik ekosistemine dahil olmuş, sürekli etkinliklere, konferanslara, speed networking seanslarına katılıyorsanız siz de birçok kişi gibi çok fazla yeni insanla tanışmaya başladınız demektir. Bu kadar fazla tanışma söz konusu olduğunda insanların akıllarında yer edenler, güçlü bir ilk izlenim bırakanlar oluyor. Dolayısıyla iyi bir ilk izlenim bırakabilmek oldukça önemli.

Peki iyi bir ilk izlenim bırakmak neler yapabilirsiniz? Bu elbette karşınızdaki kişinin uzmanlık alanına ya da tarzına göre değişebilir. Ancak herkes üzerinde olumlu etki bırakabilecek genel geçer bazı şeyler var. İşte bu yazının konusu da onlar;

1- İyi bir dinleyici olun

Karşınızdakini dinlemek her zaman iyi bir saygı ve güven göstergesidir. Dolayısıyla biriyle yeni tanışıyorsanız sözünü kesmeyin, aksine onun konuşmayı sürüklemesine müsade edin. Sıcak kanlı olun ve aralarda iyi sorular sormaya çalışın.

2- Vücut dilinizi iyi kullanın

Jest ve mimikleriniz sandığınızdan daha etkili birer iletişim aracı. Bu sebeple onları iyi kullanmayı öğrenmelisiniz. Ses tonunuzdan kollarınızı birleştirmemenize kadar her şey önemli. Tüm vücut dilinizi pozitif olmak üzerine kurgulamalısınız.

3- Başınızı telefonunuzdan kaldırın

Biri sizinle konuşurken telefonunuzla ilgilenirseniz herkes bunu bir saygısızlık olarak görecektir. Dolayısıyla bırakın bir mesaj yazmayı ya da mail okumayı telefonunuza kısa bir bakış atmaktan kaçının, onu cebinizde tutun. Eğer telefonunuz çalarsa -ve bunu yanıtlamak zorundaysanız – karşınızdaki kişinin cümlesinin bitmesine izin verin ya da ondan özür dileyerek izin isteyin.

4- Kısa tutun

Bu özellikle de bizim için önemli bir madde çünkü sahnede, televizyonda ya da bir sohbette olsun konuşmayı uzatmayı çok seviyoruz. Bu da bir noktadan sonra konunun ilk konuşmada gitmemesi gereken noktalara gitmesine neden oluyor. Dolayısıyla biriyle tanıştıktan sonra sohbetin ortalama 5 dakika sürmesini sağlamalı ve daha sonra için iletişim bilgilerinizi vermelisiniz. Bu hem daha verimli hem de ilk izlenim için daha etkili.

5- Dersinize çalışın

Eğer bir etkinlikte tanışmak için birini gözünüze kestirdiyseniz onunla ilgili bir ön araştırma yapmak çok etkili olabilir. İnsanlar, onları ne kadar iyi tanıdığınızı gösterdiğinizde sizden etkileneceklerdir. Elbette özel hayatına dair çok kapsamlı bilgiler toplayın demiyoruz. Ancak biraz detay iyidir.