27 Ocak 2016 Çarşamba

Stockholm nasıl Avrupa’nın bir numaralı teknoloji merkezi haline geliyor?

İsveç’in başkenti yolculuk etmesi kolay bir yer ve ziyaretçilere havaalanından Stockholm’un merkezine gitmek için taksiye para harcamaktansa, trenin çok kullanışlı olduğu söylendiğinde İsveç değilmiş gibi hissettiriyor. Stockholm, aşırılığa kaçmanın yoğun olarak görüldüğü bir yerdir. En iyi seçenek, daha yavaş ve sakin bir yaşam tarzı seçmektir – araba kullanmak yerine yürümeyi seçin, kredi kartlarınızı atın ve akışına bırakın.

Bunların birçoğu doğru olsa bile, bu şehirde kredi kartlarını hemen kullanmayı bırakmak büyük ihtimalle iyi bir seçenek değil. Zira nakit para kesinlikle ilk tercih değil ve küçük restaurantlar bile kredi kartı veya alternatif dijital ödeme platformları konusunda ısrar ediyorlar.

Stockholm aşırı modern bir şehir olarak da nitelendirilebilir. Burası hamile bir erkeğin bebek arabasıyla yürümesinin garip olmadığı bir yerdir.

Öte yandan kuzey şehri görünümünün altında, burada Londra, Berlin ve Paris ile en önemli teknoloji startup merkezi olma konusunda yarışan bir startup faaliyet alanı var.

STING’in CEO’su ve kurucusu olan Par Hedberg’e göre, Stockholm’un Kuluçka Merkezi, hızlandırıcıları, beraber çalışma ortamı ve melek yatırımcı networkünün karışımı ile, Stockholm’un üstünlüğü tartışma götürmezdir.

Par Hedberg, Stockholm’un merkezindeki STING’in ofisinde onunla buluştuğumda “Geçen sene, teknoloji alanında risk sermayesi pazarında dünyanın 2. hızlı büyüyeni olarak derecelendirildik. Stockholm şu anda Avrupa’da en çok milyar dolarlık startupa sahip yeri. Bizim, Avrupa’nın startup başkenti olduğumuza hiç şüphe yok” dedi.

Stockholm, tabii ki de bir tarihe sahip. Skype ve Spotify burada kuruldu ve diğer girişimcilere ilham veren birçok örnek bulunmaktadır.

Bunlardan bir tanesi, Klarna Group’tur. 2005’te Stockholm’da kurulan Klarna, Avrupa’nın en hızlı büyüyen şirketlerindendir, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki online dükkanlar için güvenli ödeme çözümleri sunmaktadır.

Reuters’a göre, 2014’te şirket 319 milyon dolardan fazla bir gelir elde etmiştir ve satıcılara 9 milyar dolardan daha fazla değere sahip ürün satmalarına yardım etmiştir. 35 milyon kullanıcıya hizmet vermekte, 50.000 satıcı ile çalışmaktadır ve her gün 250.000’den fazla işlem gerçekleştirmektedir.

Sebastian Siemiatkowski, Klarna Kurucu Ortağı ve CEO’su, “Stockholm’un startup kültürü büyük oranda İsveç’in sosyal güvenlik ağından yararlanmaktadır. Yetenekleri ülkemize çeken mükemmel ücretsiz okullara sahibiz. Sosyal yardım sistemimiz girişimcilerin biraz daha kendilerine güvenerek risk almalarını sağlıyor. Bu, insanların daha yüksek risklere sahip olan şirketlerde çalışmalarının kolaylaşması demektir” şeklinde durumu ifade etmiştir.

Klarna’dan daha küçük ve teknolojiden ziyade daha çok tasarıma odaklanan bir şirket olan Doberman da, Stockholm’da işini başlatmanın faydalarından yararlanmıştır. Şu an New York ve Berlin’de ofisleri vardır. Doberman, kullanıcı deneyimine odaklanan bir tasarım şirketidir.

Doberman New York’un Yönetici Direktörü Anders Frostenson, “Şehir, yüksek hızlı internet ile kültürel olarak farklı özellikleri bir arada kullanan bir mühendislik ve tasarım kültürüyle beslenmiş, büyük bir orta sınıf jenerasyona sahiptir. Buna Vikingler’den beri süregelen ihracat bağımlısı, seyahat eden bir millet ve ortak çalışmaya dayalı bir kültür ekleyin. Bugünün deneyimsel ekonomisi ile birleştirin. Bir merkez için mükemmel bir furya” şeklinde ifade etmiştir.

Viking benzetmesi oldukça ilginçken, şehirlerinden denize açılan Stockholm şirketleri de bulunmaktadır. Acast, internet üzerinden ses ve görüntü dosyalarının aktarılmasını sağlayan podcasting teknolojisine odaklanmış, oldukça ilgi çekici bir startuptır.

Geçen sene Kasım ayında birçok Avrupalı’nın ABD hakkında düşündüklerine meydan okumak amacıyla, bu pazarı hedefleyerek işini ABD’ye genişletmiştir. Pazara hakim, yakın zamanda serinin son sürümlerini piyasaya sürerek kendini kanıtlamış olmasıyla Avrupa’da eşi olmayan bir markadır.

ABD Acast Stories’in Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Karl Rosander, “Acast’ı, Stockholm’da piyasaya sürmeden önce, podcast ekosistemindeki her şey bozuktu. Bizim bulduğumuz kullanılmayan bir kitlesel iletişim aracıydı ve kısa zamanda Avrupa’nın en büyük podcast şirketlerinden biri olduk. Acast’ı ABD’ye getirerek, bu alanda köklü değişimler yapmaya devam edeceğiz” şeklinde konuşmuştur.

Natalia Brzezinski Acast’ın parlayan yıldızlarından biridir ve onun Stand Out! Podcastinin özelliği, dünyanın en güçlü kadınlarından bazıları ile görüşmelerinin bulunmasıdır. İsveç’in eski ABD Büyükelçisi Mark Brezezinski’nin eşi olmasının yanı sıra, mükemmel bir kariyere sahiptir ve önümüzdeki sene yazın gerçekleşecek olan yeni kültürel teknoloji festivali olan Symposium Stockholm’un yeni CEO’sudur.

Natalia Brzezinski Stockholm’s Berns otelindekini etkinlikte, “Dünya’ya İsveç’in sadece havalı olduğunu değil, aynı zamanda öncülük ettiğini de göstermek istedim. Amerikalılar, İsveç’ten teknoloji, cinsiyet ve çevre konularında çok şey öğrenebilirler” demiştir.

Bunun dışında, arayan numara kullanıcıların telefonlarında kayıtlı olmasa bile, arayanının kimliğini gösteren uygulama olan Truecaller var. Her bölgedeki en büyük spam aramalarını engeller ve kullanıcıların istenmeyen çağrılarını rapor etmelerinde yardım eder.

Şirketin veritabanında 2 milyardan fazla numara bulunmaktadır ve Kasım 2015’te 200 milyondan fazla kullanıcısı bulunduğunu, Kleiner Perkins Caufield Byers, Atomico ve Sequoia Capital’den 80 milyon dolarlık fon aldığını açıklamıştır.

Truecaller CEO’su Alan Mamedi “Stockholm’de doğru startup kültürü ve mentalitesi gelişmiştir. Genç nesiller startupları daha fazla fırsata ve daha az riske sahip olarak görüyor. İsveç’in 10 milyonluk görece az nüfusu da bizi genişlemeye ve hizmetlerimizi deniz aşırı çeşitli bölgelere adapte etmeye zorluyor.”  şeklinde belirtmiştir.

Truecaller, Doberman, Acast ve Klarna belirli tipteki işleri temsil ederken, şehirde kurulmuş daha küçük bir startup olan Lifesum, en ilgi çekici haline gelebilir – bir keresinde neredeyse Bob Dylan’ı öldüren kan paraziti nedeniyle.

Histoplasmosis, kalbin çevresinde şişliğe yol açan ve hayati tehlike yaratan bir fungal enfeksiyondur. Dylan 1997’de bu paraziti kapmıştır. Bu hastalıktan nasibini alan bir başka kişi de, Lifesum COO’sudur. Histoplasmosis ile neredeyse ölüme yaklaşan deneyimler yaşayan, şirketin asıl ismi – Shapeup Club- ile iş modeli fikri bulan kişidir.

O zamandan beri uygulama Lifesum olarak tekrardan markalaştırılmış ve 2014’te 6.7 milyon dolarlık fon almıştır. Apple Watch piyasaya sürülürken seçilen 40 uygulamadan bir tanesidir.

“Ölümle sonuçlanabilecek deneyimler yaşamak, sağlıkla ilgili daha çok bilgi edinmeme yol açmıştır. Geleneksel sağlık hizmetlerini mobil ile birleştirdik, kalori sayacı gibi sağlıklı yaşamayı sağlayan bilgiler oluşturduk.” diyor Gners.

İsveç halkı ve dünyanın geri kalanı, Lifesum’un ürünlerinden muhtemelen faydalanıyorlar, ama Stockholm’un teknoloji topluluğunun Avrupa’nın diğer teknoloji merkezlerindeki topluluklardan muhtemelen daha sağlıklı olduğu açıktır.

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder