7 Şubat 2015 Cumartesi

DİKKAT! 15 milyon gencimizi kaybediyoruz.

Gençler Bunalımda

Son on gün içinde karşılaştığım iki manzara sonucu bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Hiç girizgah yapmadan başlayacağım, bu yazıda edebi bir üslup kullanmayı da düşünmüyorum. Süsü püsü eksik kalsın, zira hayatımızı, geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerin geleceğine dair hepinizin tüylerini diken diken edecek birtakım çıkarımlarla karşılaşacaksınız.

Hiç bilmediğiniz şeyler yazmayacağımdan emin olabilirsiniz, ama bu gerçekler, aslında gayet iyi bildiğiniz ama karşılaştığınızda tokat gibi yüzünüzde patlayan gerçekler.

Bayram tatili için İstanbul dışındaydım, Karadeniz taraflarında aile dostlarımızın ormanın içindeki ağaç evlerinde birkaç gün geçirdik.

Kaldığımız bölgedeki insanların ortak özelliği çok çocuklu, çocukları da üniversite çağında genç delikanlılar olan ailelere sahip olmalarıydı.

Tuhaf bir duruma şahit oldum, gençlerden bazıları bu yıl sınava girmiş ve birtakım tercihler yapmışlardı. Babaları ve babalarının arkadaşları (50 yaş civarı birkaç büyük) oturup gence en uygun, en iyi mesleği seçtiler. Hatta bu okulu kaç yılda bitirebileceğine dair kehanetler sıraladılar.

Bir fırsatını bulup gençle konuşmaya başladım;- Hangi tercihleri yaptın?– Çevre mühendisliği ve makine mühendisliği- Neye göre seçtin bu bölümleri?– Çevre Mühendisliği gelecekte çok revaçta olacakmış, makineyi de büyük ağabeyim okuduğu için seçtim– Peki hiç kimse karışmasa, sadece sen karar versen ve bütün okulların bütün bölümlerine kayıt yaptırabilecek olsan hangi bölümü seçerdin?

Önce bir şaşaladı genç adam, sonra “Genetik Mühendisliği” deyiverdi.

Düşünüyorum, Çevre Mühendisliği, Makine Mühendisliği ve Genetik Mühendisliği.. Bir birine bakıyorum, bir diğerine, bir berikine. Ortak bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum, bir payda.. Nafile.

“Bence” dedim “Ailenin istediğini değil, kendi istediğini seçmelisin. Bunu da aileni karşına alarak değil, ailenle konuşarak yapmalısın. Yani babana, -Baba sen makine okumamı istiyorsun ama ben Genetik okursam çok daha mutlu olacağım, beni seviyorsan bu mutluluğu çok görme- dersen zannetmiyorum ki baban sana hayır desin.”

Bunları yazmam sizi aldatmasın, babaları çok iyi insanlar,  yani çocuklarına despotlukla bir şeyleri dikte etmeye çalışıyor değiller. Ama ailelerin en büyük yanılgısı, çocuklarının iyiliğini isteme miğferinin ardına sığınıp çocuklarına, sokaktaki insanın yapabileceğinin on katı kadar tahribat yapabilecek olduklarını bilmemeleri.

Çocuk şimdi Makine Mühendisliği okuyacak. Belki kendini zorlaya zorlaya bitirecek, belki sürecin bir yerinde “yeter artık” deyip kendini okuldan dışarı atacak ve okulu bırakacak. Bıraktığı zaman ailesiyle yaşayacağı süreç ve ailece yaşayacakları travma çok daha büyük olacak. Yani aile ve genç, bugünün tadını kaçırmama karşılığında yarının savaşını satın alıyorlar. Ve gencecik bir adam, istemediği, sevmediği bir bölümde birkaç senesini heba edecek.

Gençlik Nereye Gidiyor?

İkinci olay;

Bugün iş görüşmelerimiz vardı ve genç, deneyimsiz adaylarla görüştüm. Aralarında 1995’li olup (80 ve öncesi doğumlu olanlar, sizi görüyorum lütfen 1995’i görünce hemen sağ üstteki X yazılı butona yönelmeyin) aklı gayet başında olanlar da vardı, ne yaptığını bilen , ne istediğini anlatabilen.

Ancak öyle bir örnek ile karşılaştım ki, hayatında 500’ün üzerinde iş görüşmesinde adaylarla görüşmüş bir işveren olarak ağzım ilk kez böylesine açık kaldı.

Yine genç bir adam, 20 yaşlarında. Açıköğretim ile Adalet bölümü okuyor ve okul bitene kadar geçici bir iş arıyor kendine.

Her şeyden önce aradığımız pozisyon geçici bir iş görülebilecek bir pozisyon değil. Desnet’in saha satış ve depo otomasyonu projelerini, müşterinin bulunduğu şehre gidip kurup çalıştıracak ve eğitimini verecek genç teknisyenler yetiştirme gayretindeyiz.

Bundan sonrasını gençten dinleyelim. Koyu yazılmış cümleler benim cümlelerim– 20 yaşındayım, Açıköğretim Adalet bölümünde okuyorum. 2 sene sonra bittiğinde Adalet Sarayı’na mübaşir ya da katip olarak girmek istiyorum. KPSS’de de iyi bir puan alabilirsem girerim. Ama artık o işler de zorlaştı, içeride torpilin olacak..- Hedefin mübaşir ya da katip olmak mı?– Evet- Neden?– Devlet işi, maaşı garanti, evime yakın, bir de yükselme imkanım var.- Pardon? Mübaşirlikten ya da katiplikten savcılığa mı yükseleceksin, nasıl bir yükselme imkanın var?– Bilmem? !?- Peki getirisi ne kadar bu işin?– Devlet memurları en az 2000 alıyor zaten, benim de maaşım o civarda olur, ama aylık getirisi 5-6 binleri bulabiliyormuş.- Nasıl yani, 2000 lira maaş nasıl 5-6 binleri bulabiliyor?– Yani işte, dosyaların arasına sıkıştırılanlar, işini hızlandırmak isteyenler filan…

Duyduklarım gerçek miydi?

20 yaşındaki bir genç adamın hayali ve onun beynine zerkedilen hayat biçimi rüşvete mi dayanıyordu? Adaletin o şaşmaması gereken terazisini, daha mesleğe adım atmadan mı başaşağı ediyordu bizim yetiştirdiğimiz gençler?

Kim, ne, nasıl yani? Gibi saçma sorular sorarken durdurdum kendimi. Normalde hiçbir çalışana (kendisiyle çalışmayı düşünmesem bile) olumsuz motivasyon olmaması için peşinen “hayır” demem. Ama bu gence dedim. Ve birkaç öğüt verdim.

Çocuğun yüzünden gerginlik akıyordu, “Ailem bana acilen bir iş bul diye baskı yapıyor” dedi kalkmadan önce.

Ailenle git konuş dedim, de ki “Beni germeye devam ederseniz ben hiçbir iş bulamayacağım, bunu iş görüşmesi yaptığım abi söyledi”.

Umarım gitmiş konuşmuştur, umarım ailesi hatasının farkındadır. Umarım bu yaştaki gençlere daha ekmeği tutmamış eliyle nasıl üçkağıtlar çevireceğini öğretenler bu hatalarını sürdürmezler.

Doğruyu söylemeyi henüz öğrenmemiş gençlere yalan söylemeyi,

Sınava hazırlanmayı henüz öğrenmemiş gençlere kopya çekmeyi,

Emekle elde etmeyi henüz öğrenmemiş gençlere çalmayı,

Paylaşmayı henüz öğrenmemiş gençlere saklamayı, kaçırmayı, bencilliği öğretiyoruz.

“İşi bileceksin, işe gitmeyeceksin”ciliği aşıladığımız gençlere “değer yarat, iz bırak” gibi sözler laf salatası gelir. Var mı ötesi?

Anneler, babalar, gençler, lütfen bu yazıyı dikkatle okuyun, tanıdıklarınıza okutun. Kendi doğrularınız için, egolarınız yüzünden gençler teker teker kaybolup gidiyor, kendine bile faydası olmayan, desteksiz adım atamayan, ürkek, zavallı bireylere dönüşüyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder